TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Efe Yılmaz l 7 Aralık 2010 0 Yorum


Newcastle United başkanı Mike Ashley, teknik direktör Chris Hughton ile yolları ayırdı. Takım ligde 12’inci, ezeli rakipleri Sunderland’i 5-1 yendiler, Arsenal’i deplasmanda yendiler ve evlerinde Chelsea ile berabere kaldılar. Yani alınan sonuçlara bakınca aslında işler kötü gitmiyordu. Ama söz konusu başkan Mike Ashley olunca şaşırmak abes oluyor. Kendisi öyle basiretsiz ve panik halinde kararlar almayı alışkanlık haline getirdi ki zamanında gömlek değiştirir gibi hoca değiştirerek takımın küme düşmesine sebep oldu. Hatta bizim Türk başkanlara öyle benziyor ki Kevin Keegan ve Alan Shearer gibi kulübün efsanelerini de bu döngüye katabilecek kadar vicdansız.

Gelelim konunun diğer boyutuna. Ben Chris Hughton’ın oynattığı futbolu alınan bütün iyi sonuçlara rağmen beğenmiyordum ve belki bu kararı şımarık çocuk Mike Ashley almamış olsa umutlu olurdum. Takımın öncelikli problemi takım savunmasını her maç üst seviyede tutamamasıydı. Big Four’dan Chelsea ve Arsenal’e gösterilen direnç (Manchester United maçı sezonun çok başı olduğu için o bu değerlendirmemden muaf) sezonun diğer maçlarına yayılamadı. Yenilen erken gollerle dağılan saha içi durum maç içinde toparlanamadı genellikle. Tamam özellikle müdafa oyuncularının bireysel yeteneksizliğini kabul ediyorum ama Chris Hughton bu maçta hiç bir maçı yaptığı bir hamle ile değiştiremedi. Yani kısacası dediğim gibi Hughton’ın gönderilmesine çok sevinebilirdim eğer Ashley’in basiretsiz olduğunu bilmesem.


Gelelim dedikodu kazanına. Dünden beri Newcastle forumları, gazeteler falan yazıp çiziyor teknik direktör adaylarını. Martin Jol, Alen Pardew ve Martin O’Neill isimleri fazlasıyla telaffuz ediliyor. Öte yandan söylenen bir şey var ki, camianın çaresizliğini gösteriyor bir yerde. Gelecek hoca için en önemli kriter ara transfer sezonunda az para harcaması olacakmış. Eğer bu dedikodu doğru ise takımın başına gelse gelse Alen Pardew gibi hoca gelir ki, umarım onun gelişi takımı yeniden düşme korkusu yaşadığı günlere döndürmez. Uzaktan bir Newcastle taraftarı olarak içimden geçen Martin O’Neill ama kendisinin tatlı manyak tarzı düşünülürse Mike ile anlaşması çok zor. Martin Jol ise tabii ki çok iyi olur ama o da bu şartları kabul eder mi bilinmez.
Bütün bu abuk durum içinde daha komiği ise takımın hafta sonu oynayacağı Liverpool maçına eski futbolculardan Peter Beardsley tarafından hazırlanması. Kendisi aynı zamanda Kırmızılar’da da oynamış bir Newcastle efsanesi. Bu da sanırım dna testine gerek olmadan Mike Ashley’in Türk başkan olduğunu ispatlıyor.

Ben bütün bu olan bitene rağmen Liverpool’dan en az bir puan alacağımızı düşünüyorum. Evet çok zor maç olacak ve işler istediğimiz gibi gitmiyor pek, takım kaptanı Kevin Nolan yaptığı açıklamada kısaca şöyle diyor: “Hocamız gittiği için şaşkınız ama o bize birbirimize kenetlenmemizi söyledi. Biz de hafta sonu elimizden gelenin en iyisini yapacağız”. Karşılaşmaya kadar yeni hoca açıklanır mı bilinmez ama enteresan günlerin camiayı beklediği kesin.

Kemal Mardin l 6 Aralık 2010 0 Yorum

Haddi olmadan düşmanlığı bitirdiğini zannedenler önlem almayı unutunca...

Beşiktaş ve Bursaspor… Kökleri bir saksı çiçeğininkinden uzun olmayan suni bir düşmanlık. Toprağın üstündeki kısmı ise haddinden fazla palazlanmış bir halde. Bu kök, bu gövdeyi taşır mı? Taşımaz; taşımadı da.

Ben küçükken, Bursa’da Gançev’in oynadığı zamanlarda, Bursaspor, Beşiktaş’ı hep yener diye, bugünkü İstanbul Belediye – diğer İstanbul takımları ilişkisi benzeri bir algı vardı ama bir rekabetten, iki takımın birbirleriyle oynadıkları karşılaşmalara özel anlamlar yüklediğinden bahsedildiğini anımsamıyorum. Hele taraftarlar arasında bir ‘bilenme’ durumundan söz etmek mümkün değil.

Bugün gelinen noktanın, yaratılan suni rekabetin ortaya çıkış sebebi herkesin malumu. Haklı ve haksızı ayırmaya çalışmayacağım. Zira son tahlilde herkes haksız. Herkes bir şekilde illallah dedirtti kendine ve sahneyi devralmak için aportta bekleyen ‘ben demiştimcilere’ bir kez daha gün doğdu. Kimi vuruyor Siyah Beyaz’a kimi veryansında Yeşil Beyaz’a. Masumiyetin rengi beyazı ortak payda yapan iki takımın taraftarları, artık kimsenin gözünde masum değil.

Masumiyet kayboldu belki ama saflık hala baki. Dünkü olayların yaşanacağını göremeyenlerin, bu denli bir vahşetin yaşanmasına şaşıranların saflığı inanılır gibi değil. 7 senedir kavuşmayı bekleyenlerin vuslatını bu kadar ertlemenin neticesi ne olacaktı ki? Kılıçlar zaten çekilmişti kınından ve illa ki bir kez olsun hamle yapılacaktı hedefe. Aradan geçen sürede bırakın tek bir kılıcın kınına dönmesini, yenileri çekildi ardı ardına, hazır ve nazır angart demeye.

Yılanın başını küçükken ezeceksin derler. Hele ki nefret gibi, durduğu yerde durmayan, her geçen gün daha zehirli hale gelen bir yılanı hemen ezeceksin. Deplasman yasağı gibi çağdışı bir uygulamayla yılanı kafese sokarsın da Kız Kulesi’ne bile sızan bu hayvanı en diri, en güçlü ve en dinlenmiş haliyle saldığında kimi ısıracağını da onun insafına bırakmış olursun.

Yapılacak bir şey yoktu maalesef. O yasak bir gün kalkacak ve bunlar yaşanacaktı. Ertelenmesi sadece vahşetin şiddetini körükledi. Tabii bir de her nedense suların durulduğunu zannetmeye yol açan akıl tutulması var. Düşmanlığın, nefretin bittiğini zannetmeye ne yol açtı da adam gibi önlem alınmadı, anlamak mümkün değil. Makam ve mevki sahibi kimseler her seferinde aynı yanılgıya düşüyor. Kitlerinin duygu ve düşünceleri, onların kontrolünde zannediyorlar. Kaldırdık yasağı, artık düşmanlık yok dediklerinde bir anda renklerin kardeşliğini yaratacaklarını düşündükleri bir hayal dünyasında yaşıyorlar.

Şunu artık herkes anlamalı. Tribünler düşünülenden hem daha basit hem de daha kompleks organizmalardır. İnsanoğlunun sevgi, nefret veya sadakat gibi en temel duygularını bire bir yansıtmaları açısından basit, fiiliyatları bakımından da oldukça komplekstirler. Ne zaman ne yapacakları, tamamen onlara kalmıştır. Regülasyona son derece kapalıdırlar. Siz bundan sonra düşman değilsiniz derseniz, böyle kanlı bıçaklı olurlar. Yiyin birbirinizi diye arkanızı döndüğünüzde de pekala can ciğer oldukları da görülmemiş şey değildir ama her ne şart altında olursa olsun, kararlarını kendi alırlar. Siz duydunuz mu bilmem ama ben Beşiktaş veya Bursaspor cephesinden, bundan sonra düşmanlık olmayacağına, olayların son bulacağına dair bir açıklama duymadım. Hiçbir zaman da duyar mıyız bilmem ama bu olmadıkça da düşmanlığın biteceği yanılgısına kimse kapılmasın. Bunlar, birilerinin oturduğu yerden alabileceği kararlar değil. Bir gün, iki tribün de çıkıp karşılıklı olarak, bundan böyle geçmişe mazi demedikçe bu olaylar sürer gider. Siz sadece önleminizi alabilirsiniz. Ondan ötesinde yapabileceğiniz bir şey yoktur. Başka türlü bir yanılsamaya kendinizi inandırdıkça da dünkü gibi ektiğiniz rüzgarın fırtınasını biçersiniz.