|
Haddi olmadan düşmanlığı bitirdiğini zannedenler önlem almayı unutunca... |
Beşiktaş ve Bursaspor… Kökleri bir saksı çiçeğininkinden uzun olmayan suni bir düşmanlık. Toprağın üstündeki kısmı ise haddinden fazla palazlanmış bir halde. Bu kök, bu gövdeyi taşır mı? Taşımaz; taşımadı da.
Ben küçükken, Bursa’da Gançev’in oynadığı zamanlarda, Bursaspor, Beşiktaş’ı hep yener diye, bugünkü İstanbul Belediye – diğer İstanbul takımları ilişkisi benzeri bir algı vardı ama bir rekabetten, iki takımın birbirleriyle oynadıkları karşılaşmalara özel anlamlar yüklediğinden bahsedildiğini anımsamıyorum. Hele taraftarlar arasında bir ‘bilenme’ durumundan söz etmek mümkün değil.
Bugün gelinen noktanın, yaratılan suni rekabetin ortaya çıkış sebebi herkesin malumu. Haklı ve haksızı ayırmaya çalışmayacağım. Zira son tahlilde herkes haksız. Herkes bir şekilde illallah dedirtti kendine ve sahneyi devralmak için aportta bekleyen ‘ben demiştimcilere’ bir kez daha gün doğdu. Kimi vuruyor Siyah Beyaz’a kimi veryansında Yeşil Beyaz’a. Masumiyetin rengi beyazı ortak payda yapan iki takımın taraftarları, artık kimsenin gözünde masum değil.
Masumiyet kayboldu belki ama saflık hala baki. Dünkü olayların yaşanacağını göremeyenlerin, bu denli bir vahşetin yaşanmasına şaşıranların saflığı inanılır gibi değil. 7 senedir kavuşmayı bekleyenlerin vuslatını bu kadar ertlemenin neticesi ne olacaktı ki? Kılıçlar zaten çekilmişti kınından ve illa ki bir kez olsun hamle yapılacaktı hedefe. Aradan geçen sürede bırakın tek bir kılıcın kınına dönmesini, yenileri çekildi ardı ardına, hazır ve nazır angart demeye.
Yılanın başını küçükken ezeceksin derler. Hele ki nefret gibi, durduğu yerde durmayan, her geçen gün daha zehirli hale gelen bir yılanı hemen ezeceksin. Deplasman yasağı gibi çağdışı bir uygulamayla yılanı kafese sokarsın da Kız Kulesi’ne bile sızan bu hayvanı en diri, en güçlü ve en dinlenmiş haliyle saldığında kimi ısıracağını da onun insafına bırakmış olursun.
Yapılacak bir şey yoktu maalesef. O yasak bir gün kalkacak ve bunlar yaşanacaktı. Ertelenmesi sadece vahşetin şiddetini körükledi. Tabii bir de her nedense suların durulduğunu zannetmeye yol açan akıl tutulması var. Düşmanlığın, nefretin bittiğini zannetmeye ne yol açtı da adam gibi önlem alınmadı, anlamak mümkün değil. Makam ve mevki sahibi kimseler her seferinde aynı yanılgıya düşüyor. Kitlerinin duygu ve düşünceleri, onların kontrolünde zannediyorlar. Kaldırdık yasağı, artık düşmanlık yok dediklerinde bir anda renklerin kardeşliğini yaratacaklarını düşündükleri bir hayal dünyasında yaşıyorlar.
Şunu artık herkes anlamalı. Tribünler düşünülenden hem daha basit hem de daha kompleks organizmalardır. İnsanoğlunun sevgi, nefret veya sadakat gibi en temel duygularını bire bir yansıtmaları açısından basit, fiiliyatları bakımından da oldukça komplekstirler. Ne zaman ne yapacakları, tamamen onlara kalmıştır. Regülasyona son derece kapalıdırlar. Siz bundan sonra düşman değilsiniz derseniz, böyle kanlı bıçaklı olurlar. Yiyin birbirinizi diye arkanızı döndüğünüzde de pekala can ciğer oldukları da görülmemiş şey değildir ama her ne şart altında olursa olsun, kararlarını kendi alırlar. Siz duydunuz mu bilmem ama ben Beşiktaş veya Bursaspor cephesinden, bundan sonra düşmanlık olmayacağına, olayların son bulacağına dair bir açıklama duymadım. Hiçbir zaman da duyar mıyız bilmem ama bu olmadıkça da düşmanlığın biteceği yanılgısına kimse kapılmasın. Bunlar, birilerinin oturduğu yerden alabileceği kararlar değil. Bir gün, iki tribün de çıkıp karşılıklı olarak, bundan böyle geçmişe mazi demedikçe bu olaylar sürer gider. Siz sadece önleminizi alabilirsiniz. Ondan ötesinde yapabileceğiniz bir şey yoktur. Başka türlü bir yanılsamaya kendinizi inandırdıkça da dünkü gibi ektiğiniz rüzgarın fırtınasını biçersiniz.