TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Cengiz Bahadır Özdemir l 31 Temmuz 2011 0 Yorum


Blogu resmi olmasa da kapattığımızın farkındayım. Ancak yine de buralarda bir yerlerde bulunmasını istiyorum bu yazacağım yazının. Blog yazarları Twitter'da görüşlerini paylaşmışlardı ancak bloga yazma istekleri olmadı herhalde. Evet, konu şike. Kendi hesabıma, olay sonuçlanmadan hiçbir yorumda bulunulmaması taraftarıyım. Zaten burada yazacaklarım da "Aziz suçlu, Beşiktaş pislik, Bülent beter olsun, İbo şakirt atçı" tadında olmayacak. Benim eleştireceğim konu, Beşiktaş ve taraftarı. Ne yazık ki benim de aralarında bulunduğum insanların, olaylar boyunca ne kadar boş ve yanlış işler peşinde koştuğunu yazmak istedim.

Nereden başlayacağımı bilemezdim, eğer o saçma "Aklanın da gelin" sloganı olmasaydı. Utanç sloganı olması gereken bu cümle, bir anda Beşiktaş taraftarını yüceltiverdi. Ne demek "Aklanın da gelin" ? Yani size yöneltilen suçlamaların yanlış olduğunu ispatlayın, öyle görevinize devam edin. Bunu diyen kimler? Beşiktaş taraftarı. O taraftara ileride değineceğim ancak ilk başta söylediğim mantığın ne kadar hastalıklı, ne kadar çarpık olduğunu anlamamız gerekiyor. İnsanların suçluluğu ispatlanması gerekirken, bizim buralarda suçsuzluğun ispatlanması lazım. Bunun, dünyadaki hiçbir etik ve hukuki değerle ilgisi yok. Ama bizim değerlerimiz gün geçtikçe yozlaşırken, hukukla alakamız gün geçtikçe azalıyor. Dolayısıyla bu hastalıklı zihinlerden, bu tip cümleler çıkıyor.

Ağzından Süleyman Seba'yı düşürmeyen taraftar (Seba'yı nasıl gönderdiklerini de biliyoruz), Süleyman Seba "Sakin olun, acele karar vermeyin, ben yeğenime kefilim öyle bir şey yapmaz" dediği vakit yine adamı aforoz etti mi? Etmedi tabi, onun yerine susmayı tercih ettiler. Rakip taraftar bundan sonra Beşiktaşlılık Duruşu ile ilgili dalga geçtiği vakit hiç ses çıkmaması gerek. Çünkü sonuna kadar haklılar. Ne olduğu belli olmayan bir şeye döndü bu duruş meselesi. İçini boşaltanlar ise, bu duruşla ilgili methiyeler düzen taraftarlar oldular. Farkında değiller tabi.

Kupa iadesi bir anda bu duruşla ilişkilendirildi. E tabi Edirne'den ötede, senin bu duruşunu kimse bilmez. "Bunlar kupayı iade ettiğine göre bir pislik var bu işte" diye düşündü adamlar. Zaten kupa iadesi bu anlama gelir. "Bu kupayı hak ettik. Eğer işin içinde pislik varsa geri iade ederiz" demek yerine, ucuz popülizmle kupa iade edildi. Ucuz popülizmin bir numaralı adamı Demirören Başkan yine göze girdi. Diğer takımın saf taraftarları da Beşiktaş taraftarının büyüklüğünden bahsettiler. Ama şunu sormadılar, "Avrupa'ya da gitmeyelim, temizlenmeden orası da bize haram" neden demediler? İkiyüzlülük değil mi bu?

Bir anda Tayfur Hoca'nın karanlık adamlarla ilişkilerini ortaya çıkarmaya çalıştılar. Mafya babaları ile ilişkiler kurdurttular. Herkesin kafasında "Vay be, iyi gözüken adam bile pislik çıktı" fikrini yaratmaya çalıştılar. Zaten "Büyük" Beşiktaş'a yakıştıramamışlardı Tayfur Hoca'yı. Adamın aldığı eğitimin yarısını bile almamış heriflerin ağzında sakız oldu bu adam. Tabi bu sırada hiç kimsenin aklına, 90'ların karanlık döneminde Emniyet Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı yapmış biriyle, Türkiye'nin en başarılı teknik direktörü arasında da ilişki olduğu ve bu gibi ilişkilerin illa ki spora, hele hele sporda hileye yansıması gerekmediği gelmemişti.

Gelelim ikinci paragrafta "Bahsedeceğim" dediğim Beşiktaş taraftarına. İstikrarlı ve doğru bir şekilde Demirören'i protesto eden bu grup, bir anda susmayı tercih etmişti. İki transferle "Çıldırt bizi başkan, çıkart bizi baştan" pankartı asmıştır. Kulüp borç batağına daha fazla girdikçe, hiçbir şey yokmuş gibi "Forlan'ı alalım" diyebilmiştir. Paralarını alamayan voleybol takımı küme düşerken, oyunculara saldırmıştır. Basketbol takımı parasızlık içinde debelenip, yöneticileri oyuncularına modern köle muamelesi yaparken; Deron-Kobe ikilisi transfer edilecek diye heyecanlanmıştır. İki maç futbolcu ıslıklayıp onları kovduran, maçın ortasında oyuncularını yuhalayan, sürekli fakir edebiyatı yapan bir taraftar grubundan bahsediyoruz.

"Aklanın da gelin" diyor bu taraftar grubu işte. Asıl arınması gereken, ruhu pislik içinde olan onlar değilmiş gibi. İşin en güzel yanı ise, yarın-öbür gün Beşiktaşlı tutuklular suçlu bulunsa bile yukarıdakilerin hiçbiri yanlış olmayacak. Ama tutuklular suçsuz çıkarsa o zaman taraftar, üzerindeki yeni lekesiyle yaşamaya devam edecek.