TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Ahmet Bozada l 28 Ağustos 2010 0 Yorum

Dünya Şampiyonası'nın açılış gününde milli takımımızın Fildişi ile yapacağı maç ile birlikte gözler elbette Amerika-Hırvatistan maçı üzerindeydi. Açıkcası Amerika şampiyonaya hazırlık döneminde az sayıda maç yapmıştı ve oynadığı son Yunanistan maçındaki görüntüsüyle -ki hazır görünüyorlardı- birlikte şampiyonaya nasıl bir başlangıç yapacağı merak ediliyordu. Keza Hırvatistan, Amerika'ya problem yaşatabilecek dişli bir rakipti.

Bu önbilgiler ışığında maça hızlı başlayan üçüncü nesil dream team Billups'un basketleriyle ilk 2 dakika içinde 7-0'lık bir seri yakaladı. Sonrasında Hırvatistan alan savunmasıyla Amerika'nın temposunu düşürmeyi başardı ve maça dengeyi getirmeye başladı. Tomic'in Odom'a karşı kullandığı boy avantajıyla alçak posttan bulduğu basketlere Andric'in orta mesafe şutları eklenince bir ara öne geçmeyi de başardılar. Ancak Derrick Rose'ın devreye girmesiyle ve NBA sayı kuralı Durant'ın sayılarıyla Amerika ilk periyodu 22-20 önde kapatmayı başardı.

İlk periyodta direnen ve Amerika'yla başa baş bir oyun sergileyen Hırvatistan'ın ikinci periyodta tamamen dağılması beklenmiyordu elbette. ABD pota altında savunmayı sertleştirince Tomic sahadan silindi. Ukic'in ve Planinic'in dağınık hücumlara sebebiyet vermesiyle ABD açık alan sayılarına başladı. Özellikle Eric Gordon ve Westbrook'un 3 sayı isabetleriyle fark açıldı. Maç boyu periyod başı 20 sayıyla oynayan Hırvatistan'ın ikinci periyodta ürettiği sayı sadece 6. ABD ise bulduğu 26 sayı ile ilk yarıyı 48-26 önde kapattı.

3. periyodta ABD yükselen ivmesini devam ettirdi ve farkı açmaya başladı. Maça başladığı ilk 5 ile sahaya dönen Hırvatistan ilk dakikalarda direnç göstermeye çalıştı ancak Tomas, Planinic ve Ukic gününde olmayınca, takım hücumdaki dağınık görüntüyü yoketmeyi başaramadı. Maçın en skorer adamı Gordon 3 sayı isabetlerine devam etti. Rose'un yanında Curry ve Westbrook ta ortalamanın üstünde bir performans gösterdiler ve takımı iyi yönettiler. Hırvatistan adına bu periyotta çaba gösteren tek isim 3 sayılık atışlarda yüksek yüzde yakalayan ve Bogdanovic'le beraber takımın en skoreri (16 sayı) olan Popovic idi. Bunun sonucunda 3. periyodun skoru 78-48 oldu.

Son periyod, guardı çoktan düşen Hırvatistan karşısında ABD için kolay geçti. Granger, Gay ve Chandler daha çok süre almaya başladılar ve skora katkı yapmaktan da geri kalmadılar. ABD hanesine bu akşam için yazılacak artılardan biri de tam 5 oyuncunun iki haneli rakamlara ulaşmasıydı. Bu, NBA ekseninde seyreden bireysel performansların milli takım düzleminde takım performansına dönüşmesi anlamına geliyor.

Son kertede, Hırvatistan için kaybedilmiş bir şey yok elbette. Alt etmesi gereken takımlar Slovenya ve Brezilya. Bu maçlara farklı konsantre olacaklardır. ABD ise Avrupa basketboluyla nasıl başedeceği konusuda sinyaller verdi bize. Sert ve disiplinli savunmalar karşısında kilidi açabilecek atletizme ve hıza sahipler. Ayrıca hücumda çok iyi top çevirip boş dış şutlar bulmayı da başardılar. Bu görüntüsüyle ABD, grubun lideri olmaya çok yakın.

Hasan Babur l 0 Yorum


Dünya üzerinde başka hiçbir takım Rusya kadar anlaşılamaz dinamiklere sahip olmasa gerek. 2007 Avrupa Şampiyonası’nda zirveye çıktıklarından bir sene sonra, olimpiyatlarda tek galibiyetlerini İran karşısında aldılar! Bu kadar büyük farkı jenerasyon değişimiyle, ya da başka bildik mazeretlerle açıklamak mümkün değil.

O başarıda takımın kadrosunda tek NBA patentli oyuncu bulunurken, diğer tüm isimler Rusya Ligi’nde mücadele ediyordu. Bu sebeple, tıpkı grubun diğer takımı Çin gibi bir zamanlar onlar da tek kişilik takım olarak algılanıyordu. Zaten bu algının dışına çıkıp, 3 sene önce olduğu gibi mücadele ettikleri takdirde, eldeki kadronun başarılı olmaması mümkün değil. Oyuncuların kulüp takımlarında tek başlarına aldıkları sorumluluğu, mevzu bahis milli takım olunca paylaşmaları Rusya için sıkıntı.

Beşinci kez Dünya Şampiyonası’nda mücadele edecek olan takım, sekiz yıl önceki turnuvayı onuncu tamamlamıştı. Hatırlatmakta fayda var, bir önceki turnuvada ise gümüş madalya kazanmışlardı!

BURAYA NASIL GELDİLER?
Avrupa Basketbol Şampiyonası’nı beş galibiyet ve dört mağlubiyetle, yedinci sırada bitirip doğrudan katılma hakkı kazanamadılar. Almanya, Litvanya ve Lübnan’la birlikte Wild Card kontenjanından Türkiye yolunu tuttular.

HEDEF
’94 ve ’98 Dünya Şampiyonaları’nda arka arkaya gümüş madalya kazanan Rus takımı, son iki turnuvanın birine katılamazken birinde de onuncu olmuştu. ‘Dün’, elbette yeterli bir referans değil fakat, son on yılda sadece bir altını olan Rusya için turnuvada zirve gerçekçi bir hedef değil. Madrid’de Kirilenko’ya dayalı kadroyla gelen başarının ardından hayal kırıklıklarıyla dolu iki yıl geçirseler de, en başta bahsettiğimiz gibi Rusya’yı bir temele oturtmak pek kolay değil. Gerçekçi olmaya çalışırsak, son sekizden öncesi başarısızlık; sonrası ise sürpriz olur Rusya için.

ANTRENÖR
Rusya Basketbol Federasyonu’nun devrim niteliğinde bir karar alıp, ülke tarihinde ilk kez yabancı bir antrenörü takımın başına geçirmesi büyük yankı uyandırmıştı 2006’da. Ertesi yıl, İsrail asıllı Amerikan David Blatt ilk kez boy gösterdiği Avrupa Şampiyonası’nda altın madalyayı boynuna takarken hem kariyerinin zirvesine çıkıyor hem de kendisi için verilen kararın ne kadar doğru olduğunu gösteriyordu. Antrenörlük hayatında on bir yıl boyunca İsrail dışına çıkmazken, ilk yurtdışı deneyimini St. Petersburg’la yaşadı. Bir sezon süren Rusya ve devamında gelen iki yıllık İtalya deneyiminin ardından, kader onu bu topraklara; Efes Pilsen’in başına getirmişti. Avrupa Şampiyonu unvanıyla geldiği Türkiye’de de uzun süre kalamayıp, ertesi sezon veda etmişti. Asla tek bir taktiğe sadık kalmayan, değil sezon maç içinde dahi birçok kez stratejisini değiştiren bir koç olarak biliniyor. O’nla çalışan oyuncuların, Blatt hakkında ağız birliği etmişçesine söylediği tek şey, son ana kadar agresif savunma ve yardımlaşma. Şansı o ki, Rusya’daki çoğu oyuncu birçok savunma varyasyonlarında yeterince tecrübeli. Bu da hem takımın uyum sağlamasını hem de Blatt’ın işini kolaylaştırıyor. Üç sene önce rakiplerine savunmada kabus yaşatan oyuncularıyla, başarısız geçen iki turnuvanın acısını çıkartmak isteyecektir Amerikalı antrenör.

KISA KISA KADRO
ANDREW VORONTSEVICH 
Kariyerine Lokomotif Moskova’da başladıktan sonra dört senedir CSKA Moskova forması giyiyor 23 yaşındaki pivot. Uzun mesafeli atışları iyi yapan bir uzun olarak, geçmişte Khryapa ya da Kaun’un yerini de doldurdu zaman zaman. Takım uykuya daldığı anlarda isyan etmesi ve harekete geçmesiyle ün salmış durumda. CSKA’nın güçlü kadrosunda çok fazla süre alamasa da, oyunda yer aldığı her dakikada maksimum çabayı sarfediyor. Genç yaşına karşın tecrübesi, kesinlikle en büyük artısı.

SERGEY MONYA
Tıpkı CSKA’dan NBA yolunu tutan Kirilenko gibi, Monya’nın da kariyeri bu şekilde ilerledi. Başarısız geçen bir sezonun ardından, Dinamo Moskova’ya döndü ve özellikle geçtiğimiz yıl muhteşem bir sezon geçirdi. Superlig’i ribaunt kralı olarak tamamlarken, takımının finale çıkmasına yardımcı oldu ve en iyi 10 skorer arasına girdi. Gerek savunmada gerek de hücumda çeşitli varyasyonlara uyum sağlayabilen bir isim Monya. Buna bir de uluslararası deneyimini eklersek, takımının itici gücü olacağını tahmin etmek çok zor değil.

SASHA KAUN
Basketbola dair hiçbir beklentisi olmadan Birleşik Devletler’e giden Kaun, eğitimin sürdürdüğü sırada yerel bir takımdan burs kazandı. Burada gösterdiği başarıyla birlikte yeteneğinin keşfedilmesi, hayatının dönüm noktası oldu. 2008’de hem diplomasını alırken hem de NCAA şampiyonluğuna ulaştı. Pekin Olimpiyatları’ndan bir gün önce kadrodan çıkartılması, geçen sene de sakatlığı sebebiyle kadroda yer alamadığından, milli takım forması altında bu ilk turnuvası olacak. “Hücumları smaçla ya da sağlam bir atışla bitirmeyi severim.” diyen Kaun, top ondayken takım arkadaşlarının rahat davranmalarının sebebini de açıklıyor.

TIMOFEY MOZGOV
Sakatlıklar ya da kötü performans diğer pivotları uzaklaştırırken Timofey Mozgov 2009 FIBA Avrupa Şampiyonası’nda milli takımdaki tek gerçek pivot oyuncusu olarak ortaya çıktı ve şansı yaver gitti. Ama Khimki’deki bir sonraki sezon onun için bir hayalkırıklığı olarak özetlenebilir. Geçmişte bu kadar başarılı olmasını sağlayan çevreye tekrar kavuşma umudu hala mevcut.

ALEXEY ZHUKANENKO
Zhukanenko hem pivot hem de uzun forvet olarak oynayabiliyor. Pozisyonunu çizgide tutabilen aynı zamanda da çembere hücum söz konusu olduğunda yararlı olabilen gerçek bir pivot. Belki en üst seviyede oynamak için deneyimi yok ama aradaki farkı kapatmak için elinden gelenin en iyisini yapıyor.

SERKEY BYKOV
Geçtiğimiz sezon mali bir krizle sarsılan Dynamo ve zorunluluk gereği tüm yabancı oyuncuları elden çıkarıp ve her şeyiyle tam bir Rus takımı olmuştu. Ligdeki lider skorerlerden biri olan combo gard Bykov’a da ekstra sorumluluk yüklendi. Gariptir ki yıldızlarla süslü bir takımda oynamasını sağlayan Bykov’un savunması oldu. Çok az oyuncunun sahip olduğu yeteneklerini kendisine saklamazsa önemli bir koz olabilir.

DMITRY KHVOSTOV
Kadroya son anda dahil edilen isimlerden birisi Khvostov. Shved çıkartıldıktan sonra takıma çağrılan 21 yaşındaki oyuncu, Dinamo Moskova’da mücadele ediyor.

EUGENY VORONOV
Geçtiğimiz sezonu Krasnye Krylia’da, 7.1 sayı ve 2.9 ribaund ortalamasıyla geçirdikten sonra Dinamo Moskova’nın yolunu tuttu 25 yaşındaki oyuncu. Takımın oyun kurucu rotasyonunda, uzun süreler alması zor görünüyor.

VITALY FRIDZON
Oyuncu hareketinin birinci ve ikinci lig turnuvaları arasında oldukça yavaş olduğu Rusya gibi bir ülke için Fridzon’ın kariyer yolu sıradışı.  Khimki yönetimi gardların sakatlanması nedeniyle Fridzon'ı tam da finallere denk gelen dönemde mili takıma çağırdı. Fridzon bu şansı değerlendirdi ve asla arkasına bakmadı. O zamandan beri kendine güven, hareketlilik ve çok yönlülük gibi özellikleriyle Khimki takımındaki antrenör değişiklikleri ve pahalı kadro yenilemeleri arasında beş sezondur kilit oyuncu olmaya devam ediyor.

EUGENY KOLESNIKOV
25 yaşındaki oyun kurucu Spartak Moskova’da oynuyor. Turnuva öncesi hazırlık maçlarında 10 dakikanın üzerinde görev alan Kolesnikov’un Dünya Şampiyonası’nda bu sürelere ulaşabilmesi zor görünüyor.

ALTINCI ADAM - ANTON PONKRASHOV
Ponkrashov oldukça uzun boylu bir oyun kurucu olarak görenleri şaşkına çeviren ve nadir rastlanan bir oyuncu. İnanılmaz pas yetenekleri sergileyen Rusya’nın gelecekteki oyun kurucusu kuşkusuz NBA ihtimalini bir anda garantilemiş oldu.  Hala takım arkadaşlarına çok az kişinin yapabildiği adrese teslim paslar veriyor. Oyun kurucu pozisyonunun kalıcı bir problem olduğu milli takımda Ponkrashov, kenardan vereceği destekle turnuvanın kaderini etkileyebilir.







BU ADAMA DİKKAT - VIKTOR KHRYAPA
Andrei Kirilenko’nun yokluğunda kesinlikle takımın en önemli ismi. Geçtiğimiz yıl Eurolig’in en değerli savunmacısı seçilen Khryapa, bu etiketin ağırlığı altında geliyor Türkiye’ye. Sakatlığı sebebiyle ilk iki maçta oynayamayacak olan 28 yaşındaki CSKA’lı, top takım arkadaşlarındayken de sorumluluk almaktan kaçınmayan bir oyuncu. 2007’de muhteşem bir performans sergiledikten sonra, Pekin Olimpiyatları’nda sakat sakat oynayan Khryapa, geçen seneki Avrupa Şampiyonası’nı da aynı sebepten kaçırdı. Moralli ve sağlıklı bir Khryapa, hem takımın hem de turnuvanın yıldızı olabilecek bir isim.

BU TAKIM NEYİ İYİ YAPAR - NEYİ YAPAMAZ?
Katı savunmayla şampiyonluğu yakalayan Rusya, skorda ekstra performans sergileyemediği anda sıradan bir takıma dönüşüyor. Bunu geçtiğimiz iki yılda gördük. Rusya’nın ısrarlı bir şekilde, maç boyunca sert savunmadan kaçınmayacağını söylemek için müneccim olmaya gerek yok. Fakat özellikle farkın açıldığı anlarda, bunu kapatmaya meyilli bir rotasyona sahip değil Rusya. 2007’deki kadar güçlü bir kadroya da sahip değiller. Maçlar geçtikçe kadro sıkıntısı sebebiyle kendi oyununu sergileyemeyebilir Rusya.

Hasan Babur l 0 Yorum


Altıncı kez Dünya Şampiyonası’nda boy gösterecek olan Yunanistan, bu alanda gruptaki Avrupalılar içinde en tecrübeli takım olarak göze çarpıyor. 1986’dan bu yana sadece 2002’de Amerika’da düzenlenen turnuvaya katılamayan Yunanlar, tek madalyalarını da 2006’da aldılar.

4 sene önce finalde kaybetmek, turnuvaya ilk turda veda etmekten daha kötü olmuştu Yunanistan için.  Papaloukas, Diamantidis, Spanoulis ve Schortsanitis... Tüm bu yıldızlar Birleşik Devletler karşısında aldığı galibiyetle finale çıkınca, dünya onları şampiyon addetmişti bile. Ülke tarihinde çok önemli olan bu zafer kimilerine göre 87’deki Avrupa Şampiyonluğu’ndan bile daha büyüktü. Fakat 24 saat sonra Pau Gasol’dan yoksun İspanya’yı yenebilecek mental güçleri kalmamıştı. Öyle ki, finaldeki 47 sayıdan daha kötüsü, tam 52 yıl önce Brezilya’nın attığı 41 sayıydı!

Geçtiğimiz 10 yıllık sürede kazandıkları 3 madalyanın yanına, olimpiyatlarda dördüncülük ve beşincilik de eklediler.  Kaptanı ve koçuyla birlikte birçok oyuncusu da değişmiş olarak Ankara’ya geliyor takım. Kadrosundaki tüm isimlerin Avrupa’da forma giydiği Yunanistan, tarihinin en güçlü kadrolarından birisine sahip.

BURAYA NASIL GELDİLER?
2009 Avrupa Şampiyonası’nda Yunanistan, gruplardaki üç maçını da kazanmış ve ilk turun rakip potaya en çok sayı bırakan takımı olmuştu.  Altılı grupta aldığı tek galibiyetle son sekize kalan takım, çeyrek finalde Türkiye’yle eşleşmişti. Uzatmalarda 76-74 kazanarak yarı finale kalan Yunanistan’ın rakibi belalısıydı: İspanya. Yine farklı kaybettikleri maçın ardından, Slovenya’yı tek sayı farkla mağlup ederek hem turnuvayı üçüncü bitirdiler hem de Dünya Şampiyonası’na doğrudan katılma hakkı kazandılar.

HEDEF
Gruptan çıkmak elbette ki bir başarı değil Yunanistan için.  Eleme turlarından önce altılı grupta, dört senedir önlerine taş koyan İspanya’yla karşılaşmaları bir avantaj olabilir. Son iki turnuvada aldıkları gümüş ve bronz madalyaların ardından bu sefer çıtanın en yükseğe konması muhtemel. Her ne kadar turnuva öncesinde kadrodakiler açıkça dile getirmese de, Yunanistan’ın 12 Eylül akşamı kupayı kaldırması çok da uzak bir ihtimal değil.

ANTRENÖR
Yunanistan’la üçüncü kez milli takım deneyimi yaşıyor Jonas Kazlauskas. 16 yıllık kariyerine 6 Litvanya Ligi, 1 Euroleague, 1 Asya Basketbol Şampiyonası ve 1 Asya Oyunları şampiyonluğuyla birlikte, 1 kez de Avrupa Şampiyonası üçüncülüğü sığdırdı. 56 yaşındaki koç, turnuvaya hazırlık sürecinde dahi tekliflerle rahatsız edildi. Son olarak ülkesinden gelen öneriyi reddedip, madalya kazanamadığı tek turnuvada zirveyi hedefledi. Daha önceden 2 yıl boyunca Olympiakos’ta görev alırken de yaşadığı Yunanistan’la, ikinci tura yükselme konusunda bir kuşkusunun olmadığını söylüyor Litvanyalı. Türkiye’yle aynı grupta olmalarının rahatsız edici olduğunu ama altın madalyaya ulaşmak için kimseden korkmamaları gerektiğini de ekliyor. Önemli isimlerden yoksun katıldıkları Avrupa Şampiyonası’nda ülkeye kazandırdığı bronz madalya, Kazlauskas adına önemli bir referans. Dünya basketboluna olan hakimiyeti ve karizmasıyla oyuncularına güven veren antrenör için, “Takımın zayıf yönlerini biliyor ve dahası onları kapatma konusunda da çok iyi.” yorumu yapılıyor.

KISA KISA KADRO
DIMITRIS DIAMANTIDIS 
Verilmeye başlandığı günden bu yana yalnızca geçen sezon Euroleague’de en iyi savunmacı ödülünü alamadı ‘Dimitris Diamantidis Defence’. Geçtiğimiz yıl Avrupa Şampiyonası’nda sakatlığı sebebiyle yer alamayan 3D, bu turnuvada yeniden sahne alacak. Kritik hücumlarda sorumluluk alması, savunmada çaldığı akıl almaz toplar ve deneyimiyle yine takımının en önemli kozu olacak 30 yaşındaki guard.

NICKOS ZISIS 
Dört yıl önce Varejao’nun dirseğiyle burnu üç yerden kırıldığında taraftarın, komşu çocuğuna olan sevgisi alıp başını gitmişti. 2002 Pekin Olimpiyatları’ndan bu yana tüm uluslararası turnuvalarda yer alan tek Yunan basketbolcu unvanını taşıyor Zisis. Tüm yaş gruplarında yaşadığı başarılardan sonra ‘Madalyaların Efendisi’ lakabını alan oyun kurucu 2005’ten bu yana da yurtdışında forma giyiyor. Kazandığı onlarca madalya, şampiyonluk ve yüzden fazla giydiği milli forma, Zisis’i tartışmasız bu takımın en tecrübeli ismi yapıyor.

GIORGOS PRINTEZIS 
Asfaltta basketbol oynarken yara bere içinde kalarak büyüyen çocuk, ilk kez Dünya Şampiyonası’nda mücadele etmeye hazırlanıyor. 25 yaşındaki forvet Yunan Ligi’nde bir kez en iyi genç oyuncu, bir kez de en değerli oyuncu seçildikten sonra İspanya yolunu tutmuştu. Geçen sezon yaşadığı uzun süreli sakatlığa rağmen, hala çok güçlü. Pota altında kendisinden uzun rakipleri karşısında bile verdiği mücadeleyle her koçun takımında görmek isteyeceği bir oyuncu Printezis.

ANTONIS FOTSIS 
Sırbistan maçındaki kavga yüzünden iki maç ceza alan oyunculardan birisi Fotsis. Faal basketbolcular içerisinde ülkesinin formasını en çok sırtına geçiren isim. 20 yaşında Memphis ‘le NBA macerasına atılan, iki yıl sonra Madrid yolunu tutan ve hemen ardından şansını Moskova’da deneyen Fotsis her maceranın sonunda kendini Pana’da buldu. Batman lakaplı 29 yaşındaki forvetten bu turnuvada beklenen, skora yapacağı katkılardan çok genç oyunculara yol göstermesi. İlerleyen yaşına rağmen ribaund almadaki sezilerinden bir şey kaybetmeyen Fotsis, hiç umulmadık anlarda sahneye çıkabilir.

VASSILIS SPANOULIS 
2004’te Dallas tarafından ellinci sırada draft edilmesine rağmen NBA’e ilk adımı iki yıl sonra Houston Rockets’la attı V-Span. Geçtiğimiz yıl Euroleague Dörtlü Final’de ve Yunan Ligi’nde MVP seçildikten sonra, Avrupa Şampiyonası’nda da bronz madalyayı takmış ve turnuvanın en iyi beşine girerek muhteşem bir sezon geçirmişti. Kimilerine göre Avrupa’nın en komple oyun kurucusu olan Spanoulis, baba olduktan sonra milli takımla ilk kez uluslararası bir turnuvaya geliyor.

STRATOS PERPEROGLOU 
20 yaşında gittiği Panionis’te geçirdiği iki yıldan sonra herkes, kaybolup gideceğini düşünmüştü bu büyük yeteneğin. Yeteneklerini bir türlü ispatlayamamasının yarattığı baskı Panathinaikos’a transferiyle birlikte olumlu anlamda bir patlama yapmasını sağladı. Zeljko Obradovic’le çalışan Perperoglou, bir anda hem kulüp takımında hem de milli takımda ilk beş başlar hale geldi. Savunması ve muhteşem şut yeteneğiyle önemli bir koz. Kendine olan güvenini geliştirdiği takdirde standartların çok üzerinde bir forvet izleyebiliriz turnuvada.

KOSTAS TSARTSARIS 
Bir yıllık aranın aradan sonra yeniden sahne alıyor, 31 yaşındaki pivot. 3 kez Yunanistan Kupa Finali’nin MVP’si seçilen tecrübeli oyuncu, alışkın olduğu lig şampiyonluklarına daha fazlasını eklemek niyetinde. Avrupa basketbolunda Tsartsaris’in fiziğine sahip olup da dış atışlarda böylesine etkili olabilen çok oyuncu yok. Bu da en büyük artısı. Profesyonel kariyerine 13 yıl önce İzlanda’da başlayan Tsartsaris, ciddiye alınmadığı takdirde rakipler için çok tehlikeli bir isim.

KOSTAS KAIMAKOGLOU 
Adam olacak çocuktu, 10 yıl önce alt liglerde oynarken Kaimakoglou. Öyle ki, isminin yanında yer alan skor istatistiğinde görülen 60 ve üzeri rakamlar şaşırtmıyordu görenleri. Gelinen noktada ise geçmiş yılların ekmeğini yiyen değil o günlerin üzerine koyarak ilerleyen bir oyuncu var karşımızda. Yunanistan Ligi’nin en önemli beş isminden birisi olan ve Avrupa transfer piyasasında da önemli bir yer işgal eden 27 yaşındaki pivot, takımının en iyi altıncı adamı olacaktır.

IOANNIS BOUROUSIS
Sakatlıklarla geçen 2008-09 sezonunun ardından yavaşlamasına rağmen ‘’Bourou’’ Milli Takımın en uzun oyuncusu. Belgrad’da beş yıl önce düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası’ndaki altın takımın sadece 12. oyuncusuydu. Şimdi ise takımı için önemli göreve sahip bir pivot. Çoğu zaman katıksız yeteneği yerine kalbiyle ve çılgınca oynayan  Karditsa’lı Yunanistan takımının tutkulu temsilcisi. Müthiş bir ribaunt ve blok performansına sahip olmasının yanında boyuna göre hızlı da bir oyuncu. Pota altında etkili olan Bourausis’in alçak post bölgesindeki hâkimiyetini geliştirmesi ve maçtan maça değişen konsantrasyonunu sağlaması gerekiyor. Geçtiğimiz sene San Antonio Spurs’ün dikkatini çekmesine rağmen tercihini Olimpiyakos’da kalmaktan yana kullandı.

IAN VOUGIOUKAS
Eğer Mavrokefalidis için her alanda etkili bir oyuncu dersek, Vougioukas için şampiyon demeliyiz. Olimpiyakos takımı onun yeteneğine yatırım yapmıştı ama hiç yararlanmadı bu yetenekten. Gönderildi; bir yıl sonra Olimpiyakos’a geri döndüğünde çoğunlukla yedek kulübesinde geçirdi zamanını. Son sezonunda ise üst sıralara oynayan Panellinios ile iyi bir sezon geçirdi. Sezonun en çok kendini geliştiren oyuncusu olan Vougioukas, yaz sezonu transfer piyasasında Maccabi Tel Aviv takımının listesinde.

ALTINCI ADAM - NICK CALATHES 
Geçtiğimiz yıl 45. sırada draft edilen Calathes, şansını büyükbabasının ülkesinde denemek isteyip Yunanistan’ın yolunu tutmuştu. Florida’da 37 dakika ortalamasıyla oynayan bir oyuncuyken, Pana’da skor olarak kopan maçların son anlarında oyuna giren birisine dönüştü. Gelme kararında Avrupa’nın en iyi koçlarından biri olan Obradoviç’le çalışmak cezbetse de, bir sezon boyunca öğrendikleri sayesinde artık daha iyi bir oyun kurucu olduğu kesin. Geçtiğimiz yıl Avrupa Şampiyonası’nda tecrübesizliğini atan 21 yaşındaki Calathes, takımının altıncı adamı olacaktır turnuva süresince.

BU ADAMA DİKKAT - SOFOKLIS SCHORTSIANITIS  
Fotsis’le birlikte Sırbistan maçındaki kavgadan nasibini alan bir diğer isimde sıra. O da takım arkadaşı gibi, ilk iki maçta takımını yalnız bırakacak. Güçlü fiziğiyle tam bir mucizeyi andırıyor ‘Big Sofo’. Dört yıl önce Tokyo’da, NBA yıldızlarına karşı yarı finalde sergilediği performans yıllarca unutulmayacak cinstendi. ‘Baby Shaq’ muhteşem fizik gücüne aradan geçen yılların deneyimini de ekledi. Artık, pota altında ona karşı koyabilecek rakiplerinin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Olympiacos günlerinde kendisiyle özel olarak ilgilenen Kazlauskas’la yeniden çalışacak olmaları büyük avantaj. Boyalı alanda Sofa’nın tek kişilik bir gösterisini izleyebiliriz.

BU TAKIM NEYİ İYİ YAPAR - NEYİ YAPAMAZ?
İsimler farklılık gösterse de, takımın karakteri değişmiyor. Bu takım aleyhte çalan düdüklerden sonra itiraz işini hala iyi yapıyor. Taktik kısmına gelince de, savunmasının hücuma göre daha ağır bastığı bir takım görüyoruz. Eğer madalya alacaklarsa, bu yine top rakipteyken gösterecekleri direnç sayesinde olacaktır.

ABD karşısındaki Yunanistan bize bir kez daha gösterdi ki,  geriye düştükleri zaman toparlanma konusunda çok başarılı değiller. Yine hazırlık maçlarında, Sırbistan karşısında izlediğimiz takım, soğukkanlı olmayı başaramıyor. Bu da gerginliği ve hataları beraberinde getiriyor. Yunanistan’ı alt etmek için maça iyi başlamak kesinlikle ilk şart.

Atilla Nesipoğlu l 0 Yorum


1950’de yapılan ilk FIBA Dünya Şampiyonası’nın sahibi Arjantin’in 2010’da da en önemli altın madalya adaylarından biri. Bu şampiyona aslında onların altın jenerasyonlarına bir veda niteliğini de taşıyor. Türkiye’de olmayacak yıldızlardan biri olan Ginobili liderliğinde basketbolseverlerin kalbine taht kuran bu takım ülkemizde bir aradaki son gösterini sahneye koyacak.  2002 Dünya Şampiyonası’nda gümüş, 2004 Olimpiyatları’nda aldıkları altın ve 2008 Olimpiyatları’ndaki bronz madalyalar en büyük başarıları.

Özellikle 5 ve 4 numaralı pozisyonların üzerinden oynadıkları ikili oyunlara dayanan sistemleri ile her zaman hedefe ulaşan bir takım görünümde oldular. Neredeyse kadrodaki her oyuncunun yüksek oyun zekası ve pas kabiliyetine sahip olması da işleri kolaştıran bir diğer etken oldu. Günümüzde karışık ve zorlu setler oynanmaya çalışan diğer takımlara karşın Arjantin sayı bulmanın hep kolay yollarını bizlere yıllarca izletmeyi başardı.
Başarıların gelmesi sadece yaptıkları zeki hücumlarla sınırlı değil tabii ki. Sert savunmaları sonrası çıktıkları hızlı hücumları da unutmamak gerek. Basit olduğu kadar görkemli bir makine dersek abartmış olmayız. Her ne kadar bu makine yaşlanmış ve bir vites düşürmüş olsa da şampiyonanın halen favorilerinden biri.

BURAYA NASIL GELDİLER
2010 biletini pek etkileyici yoldan olmasa da ceplerine koyabildiler. Arjantin, 2009 FIBA Amerika Kıtası Şampiyonası’nda üçüncü olarak gelebildi Türkiye’ye. Grup mücadelelerinde ezeli rakibi Brezilya’ya sonrasında da ilk grubu sonuncu tamamlayan Venezuella’ya kaybetti.  Bu mağlubiyetten sonra bir üst grupta Kanada, Meksika ve Uruguay’ı yenmeyi başardı. Yarı finalde Porto Riko’ya mağlup olup, üçüncülük-dördüncülük maçına kaldı. Kanada’yı geçip, 2010 Dünya Şampiyonası’na katılmaya hak kazandı.

HEDEF
Arjantin halkının ve otoritelerin Arjantin’den beklentisi altın madalyadır. Takımın hedefi de bundan farklı olamaz. Rakiplerini bir an olsun göz ardı edersek, önlerindeki en büyük engel yaş sorunu. Bu tip turnuvalarda tecrübe kadar belirleyici olan faktörlerden biri de dinamizm. Turlar geçildikçe artan sertlik ve üst üste gelecek maçların yaratacağı yıpranmayı minumuma indirebilirlerse altın madalya neden olmasın. Ama son dakikada gelen Nocioni’nin sakatlığını ve 30’un üzerindeki yaş ortalamasını birbirine eklersek kürsüye çıkmak bile bu jenarasyon için yeterli bir veda olacaktır.

ANTRENÖR
Sergio Hernández 2005 yılında görevi Ruben Magnano’dan devraldı. Onun bıraktığı sistemi pek fazla değiştirmeden aynı oyuncularla yoluna devam etti. 47 yaşındaki Hernandez, milli takımla beraber Arjantin Ligi’nde Penarol del Plata’nın da antrenörlüğünü yapıyor. Arjantin’in başındaki en büyük başarısı 2008 yılında Çin’de kazanılan bronz madalya.

KISA KISA KADRO
Paolo Quinteros
2003 yılının Arjantin Ligi, 2004 Güney Amerika Şampiyonasının MVP si olan Quinteros, bronz madalyalı 2008 Arjantin kadrosunda da yer almış bir isim. İspanya hem ikinci lig hem de birinci liglerinde yer almış olan Quintaros, içerideki oyunculara gelen yardımlarda cezaları kesmek için bekleyecek.

Pablo Prigioni
Arjantin Milli Takımı’nın anahtarı onun ellerinde olacak. Takrmı yöneten ve yönlendiren isim Prigioni, ne kadar başarılı olursa Arjantin de o kadar ileri gidecek. 33 yaşindaki guard milli takım kariyerine madalya ile veda etmek için her şeyini ortaya koyacaktır.

Carlos Delfino
Ginobili'nin yokluğunda Arjantin’in hücüm lideri olacak Delfino. Kusursuz şutu ve atletik yetenekleri ile gününde olduğunda durdurulması imkansıza yakin. Bu sezon Milwaukee Bucks’la iyi bir sezon geçirdikten sonra milli takımada formda geldi. Hazırlık maçlarında kalitesini gösterdi. Şimdi bunun ne kadarını şampiyonaya taşıyacak hep birlikte izleyeceğiz.

Luis Cequeira
25 yaşındaki Cequeira takımın en genç oyuncusu. Arjantin Ligi’nin de en iyi pasörü olarak gösteriliyor. Şampiyona süresince aldığı dakikalarda efektif olup, aldığı dakikaları arttırabilirse Quinteros da o kadar dinlenebilecek. İlerleyen yıllarda bu takımın şoför koltuğuna oturabileceğini göstermeye çalışacaktır.

Marcos Mata
Şampiyona kadrosuna son anda dahil edilen 24 yaşındaki forvet oyuncusu, Arjantin!in 2010 G.Amerika Şampiyonası'nda da yer almıştı. Turnuvada 4.6 ribaund, 1.8 asist ve 3,6 sayılık bir performans gösterdi.

Leonardo Gutierrez
Arjantin Ligi’nin en skorer oyuncularından biri olan Gutierrez, hem içeriden hem dışarıdan rahatça sayı üretebiliyor. Kenardan gelerek savunma sertliğini arttıracak bununla birlikte hücüma yeni bir alternatif sunacaktır. 4 kez Arjantin Ligi’nin ve 3 kez de Arjantin Ligi Finalleri’nin MVP’si seçildiğini de hatırlatalım.

Luis Scola

Takımın kalbi. Ne kadar yetenekli ve başarılı bir oyuncu olduğunu anlatmaya gerek bile yok. Asıl vurgu yapılması gereken milli takım neredeyse Scola’nın da orada olması. 2002’den bu yana takımı ile her şampiyona yer aldı. Zarif pasları ve zekice bitirişlerini izletmekten bizleri hiç mahrum etmedi.

Hernan Jasen
Kariyerini İspanya’da sürdüren Arjantinli oyunculardan biri de Jasen. 32 yaşındaki forvet, Arjantin’e daha çok savunmada katkı yapmaya çalışacaktır. Ama bu hücumda boş bırakıldığında cezayı kesemeyeceği anlamına gelmesin.

Federico Kammerichs
Arjantin Ligi yanı sıra İspanya liginde de boy göstermiş Kammerichs, 2009’da Amerika Şampiyonası’nda bronz madalya kazanan milli takım kadrosunda da yer almıştı. Ülkesinde geçirdiği başarılı bir sezonun ardından tekrar kadroda kendine yer buldu.

Roman Gonzalez
Arjatin savunması her düştüğünde Gonzales’i sahada göreceğinizden kuşkunuz olmasın. Oberto ve Scola’yı yedeklemek de görevlerinden biri olacak. Sert savunması ile takıma faydalı olacaktır.

Juan Gutierrez
Takımın üçüncü pivotu aynı zamanda en sert ismi J. Gutierrez. Scola ve Gonzales’den arda kalan dakikalar onun olacak. 27 yaşındaki basketbolcu ilerleyen yıllarda milli takımda daha fazla süre alacaktır.

Fabricio Oberto
Üç Olimpiyat ve dört Dünya Şampiyonası’nda forma giyen Oberto, 35 yaşın tecrübesi ile halen etkinliğini sürdürüyor. Sağlam bir ribaundçu olması yüzdeli kullandığı orta mesafe şutları en önemli silahı.

6.ADAM
 Turnuvanın başlamasına bir gün kalaya kadar takımın 6. Adamı tartışmasız Nocioni’ydi. Talihsiz sakatlığı ve kontratındaki özel bir maddeden dolayı şampiyonada görev alamayacak olması sebebiyle bu görev Gutierrez’e kaldı. Arjantin’in, Türkiye ile yaptığı hazırlık maçını izleyenler hatırlayacaktır bu ismi. Gitti denilen karşılaşmayı attığı kritik üçlüklerle çeviren ve dengeleri bozan Gutierrez şampiyona boyunca bu işi yapmaya devam edecektir. Kenardan her gelişinde benzer performanslar sergileyebilirse Nocioni’nin yokluğunu unutturabilir.



BU ADAMA DİKKAT
Quinteros, Arjantin’in pas ve kata dayalı oyununun merkezleri tabii ki Prigioni ve Scola olacak. Zinciri tamamlayacak oyuncular ise Delfino ve Oberto. Dikkat edilmesi  gereken oyuncu ödülü de Paolo Quinteros’a gidiyor. Yıldız oyunculara gelecek baskı karşısında savunmaların boşluklarını hem içeriden hem de dışarıdan bitirebilecek yeteneğe sahip oyuncunun başarısı Arjantin için çok önemli. Quinteros’un beklentilerin üstüne çıkabilirse, bu Arjantin’in madalya yolunu kolaylamasını sağlayacaktır.




BU TAKIM NEYİ İYİ YAPAR? - NEYİ YAPAMAZ?
Arjantin için neyi iyi yapar dedikten sonra tek tek yazarsak epey bir uzun bir yazı ortaya çıkar. Hücumda içerden ve dışarıdan rahatça skor bulabilirler. Savunma sertliklerini en üst düzeye çıkartabilirler. Hızlı hücumlara çıkabilirler. Bu ve daha birçok özellikleri ile uzun bir yapabilecekleri listesine sahipler. Yapamayacakları şeyler çok az aslında ama geri kaldıkları noktalarda yok değil. Bir defa kesinlikle tempo sıkıntısı çekeceklerdir. Yaşlanmış ayakları oyunu 40 dakika forse etmeye yeterli olamayacak. Yorgunluğun etkilediği anlarda ribaund sorunları da çekeceklerdir. Kenardan yeterli katkı gelir, yıldız oyuncularını dinlendirme fırsatı yakalayabilirlerse yapamayacakları listesindeki maddeleri bize sildirebilirler.

Atilla Nesipoğlu l 0 Yorum


İkinci Dünya Şavaşı öncesi 1937 ve 1939’da iki kez Avrupa Şampiyonu olmayı başarmış bir ülke Litvanya. Dünya Savaşı sonrası komünizm zamanında SSCB Milli Takımı’nın lokomotifi olmaya devam ettiler. 1988’de Olimpiyat Şampiyonu olan Sovyetler Birliği’ne Valdemaras Chomičius, Rimas Kurtinaitis, Šarūnas Marčiulionis ve Arvydas Sabonis gibi oyuncuları yetiştiren bu basketbol ülkesi aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin Avrupa basketboluna damga vurmasında çok önemli yere sahiptir.

1990’da bağımsızlığına ilan Litvanya kendi bayrağı ile katıldığı 92, 94 ve 96 Olimpiyatlarında Bronz Madalya kazanmayı başardı. 2004 ve 2008’de dördüncü sırada kaldı. 2003’de tekrar Avrupa Şampiyonluğu elde etmelerine rağmen 1994’den bu yana katıldıkları Dünya Şampiyonaları’nda yedincilikten öteye geçemediler.
Hücumda topu hızlı çevirmeye dayalı akışkan oyunları ile sağlam bir basketbol ekolüne sahip Baltık Ülkesi, dünya basketboluna Sabonis, Macijauskas, Ilgauskas, Jasikevicisus, Stombergas ve Zukauskas gibi yıldızlar kazandırdılar. Jasikevicisus sonrası dönemde bir türlü çözemedikleri oyun kurucu problemine rağmen her zaman izlemesi keyifli bir takım oldular.

2010 yılına gelecek olursak kadroda fazlaca yeni yüze yer alıyor. Oyun kurucu sıkıntısını çözmek için Kalnietis’e güveniyorlar. Lavrinovic kardeşlerin bulunmadığı kadroda pota altında en önemli kozları Javtokas. Bir ve beş numarada yaşadıkları sorunları Kleiza liderliğindeki forvetleri ile çözmeye gayret edeceklerdir. Dünya Şampiyonası’ndaki başarıları dış şut yüzdelerinin yüksekliği ve alacakları ribaundlarlar ne kadar hızlı hücüma çıkabileceklerine bağlı.

BURAYA NASIL GELDİLER
2008 Avrupa Şampiyonası’nda 11.sırada kalmalarına rağmen FIBA’ tarafında verilen Wild Card ile ülkemize gelmeye hak kazandılar.  2008’in Olimpiyat dördüncüsü Litvanya, 2009’da adeta kâbus yaşadı. Oynadıkları altı maçta sadece bir galibiyet aldılar. Bulgaristan’a karşı kazanırken Türkiye, Polonya, Slovenya, İspanya ve Sırbistan’a mağlup olmaktan kurtulamadı.

HEDEF
Beklentilerin bu kadar düşük bir Litvanya takımı daha önce şahit olmadığımız bir durum.Çıtayı  Olimpiyat vizesi olarak bile koymamız bile bu takımı aşabilir. Avrupa’nın önde gelen basketbol ekolü bir değişim yeniden yapılanma içinde. 2011’de kendi evlerinde düzenlenecek Avrupa Şampiyonası öncesinde ilk sekize girmek Litvanya için gerçekçi bir hedef olabilir. Bu noktadan sonra ilerledikleri her nokta onlar için sürpriz olacaktır.

ANTRENÖR
Litvanya Milli Takımı Antrenörü Kestutis Kemzura, antrenörlük kariyerine 2002 yılında başlarken, 2005 yılında Litvanya Milli Takımı’nda yardımcı antrenörlük görevini üstlendi. 2000-01 sezonunda Beşiktaş’da asistan coach olarak da görev almış olan Kemsura, coachluk kariyeri boyunca İtalya ve Rusya'nın kulüp takımlarında görev yaptı. 2008 yılında Khimky Moscow Region takımıyla Rusya Kupası'nı kazandı. Genç antrenör, geçen yıl Letonya Milli Takımı'nı da çalıştırmıştı.




KISA KISA OYUNCULAR
Mantas Kalnietis
Jasikevicius’un yerini alması beklenen ama kendisinden istenilen noktaya gelemeyen oyun kurucu, bir ve iki numaralı pozisyonlarda oynuyor. Litvanya’nın alışılmış pasör guardlarının aksine Kalnietis yaptığı driblinglerle etkili oluyor.

Tomas Delininkaitis
Litvanya’ya turnuva boyunca dışarıdan atacağı şutlarla kritik katkılar sağlayacaktır. Her an göz önünde tutulması gereken keskin nişancılardan.

Renaldas Seibutis
Onunda hikâyesi Litvanya’nın diğer guardlarından farklı değil. Yeteneği ile genç yaşta öne çıkmasına rağmen sonrasında devamını getiremedi. Litvanya’dan erken ayrılıp, Olimpiyakos benchinde kaybettiği zamanı şimdi oynayarak geri kazanmaya çalışıyor.

Martynas Gecevicius
Litvanya’nın oyuna yön verecek ismi o olacak. Geçirdiği harika sezonu şampiyonaya ne kadar fazla yansıtırsa Litvanya oyun kurucu pozisyonunda o kadar az başı ağrayacak.

Martynas Pocius
Duke Universitesi’nden yetişip Zalgiris Kaunas’la oyununu geliştiren Pocius daha çok üç saniye koridoruna yaptığı dalışlarla etkili oluyor. Hücumun sıkıştığı anlarda Litvanya topu kendisine emanet edebilir.

Simas Jasaitis
G.Saray forması ile ülkemizde de yer almış, 1, 2 ve 3 numaralı poziyonları oynayabilen Jasaitis şutlarında istikrar bulur ve ribaundlara yaptığı katkıyı arttırabilirse, Litvanya’nın birçok sorununa çözüm olabilir.

Jonas Maciulis
En önemli özelliği kesinlikle güçlü fiziği. Bu ona her iki yarı sahada da etkili olma fırsatı sunuyor. Skorer oyuncu Kleiza ile beraber Litvanya’nın en önemli silahı olacak.


Linas Kleiza
Genç kadronun liderliği Kleiza’nın sırtında olacak. NBA tecrübesi ve ardından Olimpiyakos’la geçen başarılı bir Avrupa sezonun ardından milli takımda nasıl bir performans göstereceği Litvanya’nın kaderini çizecek.

Paulius Jankunas
Çabuk ayakları ve dış şutu ile kendini savunmakla görevli rakiplerine epey bir sorun yaşatacak. Eskisine göre zayıf gözüken Litvanya pota altında ona çok iş düşecek.

Tadas Klimavicius
Takıma kenardan getireceği enerji ve sertlik ile destek olmaya çalışacak. Başarılı sayılabilecek bir sezonun ardından milli takım kadrosunda kendine yer buldu. Çıkışına burada ne kadar devam ettirebilecek birlikte göreceğiz.

Robertas Javtokas
Antik Yunan Tanrılarının heykellerini andıran fiziği ile pota altını karartmasını bekliyor Litvanyalılar ondan.  Şampiyona kadrosundaki her pivotu savunabilir ve onlara karşı hücumda da etkili olabilir. Takımın kaptanlığını da yapacak Javtokas, aynı zamanda Litvanya savunmasının temel direği.

Martynas Andriuskevicius
Yüksek potansiyelini bir türlü gün ışığına çıkartamamış bir diğer Litvanyalı oyuncu. NBA Development Lig’de Dakota Wizards formasını giydiği 2006 yılında takım arkadaşı Awvee Storey ile yaptığı kavga sonunda ağır bir sakatlık geçirdi. Geçirdiği beyin sarsıntısının izlerinden kurtuldu ve basketbola geri dönebildi. 2.18 boyundaki oyuncu rakip takım oyuncularının Litvanya potasına giderken aşmaları gereken önemli bir engel olacak.





6.ADAM
2005 Avrupa Şampiyonası’ndan bu yana takımda bulunan ve hep kenardan gelen Simas Jasaitis’e daimi 6. Adam desek yanlış olmaz. Hucumda guardlara yapacağı yardım ve ribaundlarda da uzunlara vereceği destek oranında aldığı dakikalar artacaktır. Jasaitis Litvanya’nın hem tecrübeli hem de güvenilir ellerinden biri.

BU ADAMA DİKKAT
Konu dönüp dolaşıp Litvanya’nın oyun kurucu sorununa geliyor. Yıllarca basketbolun Brezilyası olarak adlandırılan Litvanya bir türlü bu bölgedeki sorununu çözemiyor. Jasikevicius ardından pasa dayalı, koşmaktan çok topu koşturmaya yönelik oyunlarını yönetecek bir maestro bulamıyorlar. Daha önce de bu role aday olan fakat yükü kaldıramayan Mantas Kalnietis’in şimdi bir şansı daha var. Onun başarısı Litvanya’nın şampiyonadaki beklentileri aşmasını sağlayabilir.



BU TAKIM NEYİ İYİ YAPAR NE YAPAMAZ?
Barındırdıkları potansiyel açısından Litvanya takımının parkede yapamayacağı bir şey yok gibi gözüküyor. Fakat yetenekleri ölçüsünden ilerleme katedemeyen oyuncuların çokluğu dikkat çekiyor. Madalya adayı olmaları için ekollerini ne kadar sahaya yansıtabilecekleri asıl önemli soru olabilir. Hazırlık maçlarında inişli çıkışlı bir performans gösterdiler. Özellikle ABD karşısındaki karşılaşmada skoru uzun süre önde götürseler de, NBA oyuncularının guardlarına yaptığı baskıdan sağ çıkamadılar. Bu sertlik dozajının bir iki seviye artacağı şampiyonada da bu en büyük sorunları olacak. Topu rakip sahaya sorunsuz getirir ve uzunları da rakip pivotlara karşı ayakta kalabilirse istediklerini alabilirler. Kırılgan gençlerden oluşan Litvanya istediği tempoyu yakalayamazsa 2009’daki kâbusu tekrar görebilir. Saha içinde durum buyken saha dışında ise taraftarlarının varlığı ile tribünlere her zaman olduğu gibi yine renk katacakları garanti.

Serhat Gürcan Gündüz l 0 Yorum


Futbolda olduğu kadar, basketbolda da son 10 yılda dev adımlar attı İspanya. En son 2000 Sydney Olimpiyatlarında dokuzuncu olan İspanya, 2000 yılından itibaren iki altın, iki gümüş ve bir bronz olmak üzere toplam 5 madalya aldı. FIBA'nın yaptığı sıralamada şuan üçüncü durumda bulunan İspanya, turnuvanın favorilerinden olarak gösteriliyor.

2006 yılında Japonya'da düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonasında kazandıkları altın, daha önce 2003 yılında Stockholm'de düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonasında aldıkları gümüş madalyanın ve 2001'de ülkemizde düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonasında kazandıkları bronz altının tesadüf olmadığını kanıtladı.

En önemli yıldızları Pau Gasol'un Saitama'da ki turnuvada NBA'de geçirdiği sezon yüzünden katılmamış olması ve 2009 Avrupa Basketbol Şampiyonasında Sırbistan karşısında finalde sakatlığı sebebiyle forma giymemiş olması, onların basketbolun temel ruhu olan takım oyununa ne kadar bağlı olduklarının göstergesi. Bu büyük turnuvaya yine katılamayacak olan Gasol'un eksikliğine rağmen favoriler arasında gösterilmelerinin sebebi bu.

Oyuncularının büyük bir çoğunluğu İspanya'da forma giyiyor. Turnuvaya katılamayacak Gasol ve Calderon hariç iki oyuncusu daha NBA'de forma giymekte. En büyük avantajları ise savunmada ki inanılmaz güçleri. Son 10 yılda yapılan hamleler, ülkenin kulüp düzeyindeki performanslarını da çok büyük oranda etkiledi. Son dönemde Euroleague'de başarılı sonuçlar alınırken, geçtiğimiz sezon final four'da Partizan'ı yenerek şampiyon olan Barcelona ve yine başarılı sonuçlara imza atan Real Madrid ülke basketbolunun lokomotifi durumunda.

BURAYA NASIL GELDİLER?

2009 yılında Polonya'da düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonasında, finalde Sırbistan'ı yenerek şampiyon olan İspanya, turnuvaya direkt olarak katılma hakkı kazandı.

HEDEF
Son dört turnuvada final oynamış İspanya'da hedef yine final oynama başarısı göstermek. Özellikle Amerika'nın eksik kadro ile gelecek olmaları İspanyolların iştahını bir hayli kabartmış durumda.

ANTRENÖR
Takımın koçluğunu Avrupa basketbolunun son dönemdeki en önemli isimlerinden Sergio Scariolo yapıyor. Henüz 29 yaşındayken Pesaro'yu İtalya şampiyonu yapmış koç, İspanya'da Tau Ceramica, Real Madrid ve Unicaja Malaga'yı çalıştırdı. Bu takımlardaki başarısı ona Bc Khimki'nin yolunu açtı. Savunmaya son derece önem veren koç, İspanya Milli Takımının bu denli başarılı savunma yapmasının mimarlarından birisi.

KISA KISA KADRO
Ricky Rubio
Henüz 15 yaşında iken İspanya'da DKV Joventut takımıyla sahaya çıkarak "oynayan en genç oyuncu" ünvanını aldı. Daha sonra 2006 senesinde 16 yaş altı Avrupa Basketbol Şampiyonasının MVP'si seçildi. 2007 Yılında ülkesinin en iyi genç oyuncusu seçildi. Aynı sene içinde FIBA 2008 ve 2009 yıllarında olacağı gibi onu Avrupa Basketbolunun En İyi Genç Oyuncusu seçti. NBA 2009 Draftlarına katılan Rubio, Timberwolves tarafından seçilmesine rağmen kulübü Joventut'un 6.8 milyon euro bonservis istemesi üzerine draft haklarını bir sonraki seneye devrettiler. Bu sırada devreye giren Barcelona oyuncuyu bonservisiyle aldı. Önümüzdeki sezonun ardından NBA'de forma giymesi muhtemel oyuncu, inanılmaz saha görüşüyle bir adım öne geçiyor. Neredeyse bütün scoutların Pepe Sanchez'e benzettiği oyuncunun birebirlerdeki üstünlüğü ve boy avantajı iyi bir skokrer olmasını sağlıyor. Şutları nispeten kötü bir oyuncu olan Rubio, bütün bu ofansif özelliklerine rağmen çok iyi bir savunmacı. Dikkatli olmazsanız elinizdeki top bir anda Rubio'nun eline gidiyor. Özellikle izlenmesini tavsiye ettiğim bir oyuncu.

Sergio Llull
Türk basketbol severler onu 12 Eylül 2009 Türkiye İspanya maçında Ömer Aşık'tan yediği blok sayesinde hatırlıyorlar. Real Madrid forması giyen genç oyuncunun NBA draft hakları Houston Rockets'da bulunuyor. Korkusuzluğu ve inanılmaz atletikliği sayesinde İspanyol basketbolunun önemli genç yeteneklerinden birisi. Rubio'nun tersine şutlarını durdurmak ise son derece zor. Özellikle uzun mesafelerden, yüksek yüzdeli atabiliyor. Combo bir guard olarak oynadığı İspanyol Milli Takımında hem oyun kurucuya yardımcı oluyor, hemde skora katkı yapıyor. Scariolo'nun en çok güvendiği isimlerden.

Juan Carlos Navarro
İspanyol Milli Takımının en güvendiği isim Gasol'un yokluğunda. Bir süre NBA'de forma giymesine karşın aradığını bulamamış ve ülkesine geri dönmüştür. Halen Barcelona forması altında rotasyonun kilit oyuncularındandır. En önemli özelliği, uzaktan yolladığı üçlükler. O kadar yüksek yüzdeli bir şutu var ki, topu aldığında gözünüzü dahi kırpamıyorsunuz karşısında. Topu hemen potaya yollayabiliyor. İspanyol Milli Takımının en tecrübeli oyuncularından birisi olduğu için, son topları genelde o kullanıyor ve bunlarda büyük olasılıkla başarılı oluyor. Savunmada da önemli bir oyuncu olan Navarro takımın sayı yükünü sırtına alma konusunda da bir hayli istekli. Serbest atışlarda da inanılmaz başarılı bir oyuncu olan Navarro, serbest atış çizgisine göndermek isteyeceğiniz en son oyunculardan. Tek eksi yanı ise, çenesi. Her pozisyonda itiraz etmesi başını çoğu zaman derde sokabiliyor.

Rudy Fernandez
NBA'de Portland forması giyen süper atlet, Rubio gibi basketbola başladığı Joventut takımında 7 sezon boyunca ter döktü. NBA'de ki çaylak sezonunda 159 üçlük atarak bu alanda rekor kırdı. Tanımayanlar bu rekoru okuduktan sonra onu şutör olarak düşünebilir fakat kendisi inanılmaz bir smaçör. NBA'de 2009 All-Star etkinliği çerçevesin de yapılan Slam-Dunk etkinliğine katılan oyuncu, çoğu yazara göre hakkı yenilerek elendi. Korkusuz bir şekilde potaya gitmesi onun en önemli özelliği. Fast breaklerde neredeyse durdurulamayan oyuncu, rakip savunmacılara korku salıyor. Bu sezon takımında genellikle benchte oturması, onun için ya eksi hanesine yazılacak yada oynama isteği sayesinde artı hanesine.

Fernando San Emeterio
Caja Laboral Vitoria forması giyen oyuncu, İspanya'nın en çok sıkıntı çektiği 3 numarada oynuyor. İki numara oynama özelliği de bulunan oyuncu birebirlerde çok etkili. Hızlı ve agresif oyun yapısı ve ribaundlara yaptığı katkı ona milli takımın yolunu açtı. Çok iyi bir sezon geçiren Emeterio bakalım bu performansını Dünya Şampiyonasında da gösterebilecek mi?

Alex Mumbru
Bizkia Bilbao için ter döken forvet, Real Madrid ve Joventut formalarını da giydikten sonra Bilbao'ya transfer oldu. 13.3 sayı ortalaması ile oynayan oyuncunun diğer forvet oyuncuları gibi işi çok zor. Milli takım formasını daha önce pek çok kez giymiş oyuncunun, madalyaları da bulunuyor. En önemli özelliği Rubio hariç diğer her oyuncuda olduğu gibi üçlük atma yeteneği. Ribaund toplama konusunda da bir hayli istekli olan tecrübeli oyuncu, savunma bilgisini de her maç gösteriyor. Nispeten yavaş bir oyuncu olması ise onun en önemli eksisi.

Victor Claver
1988 doğumlu genç oyuncu İspanya Ligi takımlarından Valencia forması giyiyor. 2007 ve 2009 Avrupa Şampiyonlarında milli takımın rotasyonu içerisinde bulunan Victor, sonunda Dünya Şampiyonasında da forma giyebilecek. 2.07 olan boyuna rağmen çembere gidişleri oldukça etkili. Şutları da oldukça iyi olan Victor şuanda Valencia'nın en önemli silahı. Draft haklarını elinde bulunduran Portland onun bu yükselişini keyif içinde izliyor. Özellikle perdenin arkasından çıkarak attığı şutlar çok etkili. Bunun yanı sıra İspanya'da Slam-Dunk yarışmasını 2007 yılında kazanmış olması, ne kadar atletik bir yapısı olduğunu kanıtlıyor. Dezavantajları ise yaşı ve savunmadaki nispeten başarısız duruşu.

Jorge Garbajosa
Kadronun en tecrübeli ismi olan Garbajosa, basketbol severlerin iyi bildiği bir isim. Avrupa basketbolunun önemli oyuncularından olan Garbajosa, Pau Gasol'un sakatlandığı 2009 Avrupa Basketbol Şampiyonası final maçında 20 sayı ve 10 ribaund alarak İspanya'nın altın madalya kazanmasını sağlamıştı. Toronto Raptors, Khamki gibi takımların formalarını giyen oyuncu, şuanda Real Madrid için ter dökmekte. En önemli artısı oyunu okuma özelliği. Bunun yanına üçlük atma becerisi, hızı ve atletikliği eklenince durdurulması zor bir oyuncu oluyor. Bir diğer artısı ise koç Scariolo'nun oyununu çok iyi bilmesi. Unicaja ve Khimki'de forma giydiği yıllarda koç Scariolo'nun vazgeçemediği isimlerden olan Garbajosa, milli takım içinde vazgeçilmezler arasında.

Felipe Reyes
Real Madrid forması giyen Reyes, sezon içerisinde sakatlıklarla boğuştu. Pau Gasol'un yokluğunda önemli bir rol üstlenmek zorunda kalacak olan Reyes'in dış şutları oldukça tatmin edici. Onu önemli kılan özelliği ise pozisyonuna göre çabuk bir oyuncu olması ve mental özellikleri. Alçak post oyunlarında oldukça iyi olan Reyes, kazanma hırsını asla kaybetmiyor. Diğer dört numaraların aksine takımını ateşleyici özellikleri çok fazla. Özellikle savunmada aldığı ribaunlar ve hemen boş oyuncuyu bulması sayesinde fast breake hızlı bir şekilde çıkartıyor takımını. Geçirdiği sakatlıklar ne kadar mazide kalsa da şampiyonada onu etkiler mi, bunu maçları izledikçe öğreneceğiz.

Fran Vazquez
Kariyeri boyunca tam 7 takım değiştiren Vazquez uzun rotasyonunda Gasol'un yokluğu yüzünden oldukça önemli oyunculardan birisi. Oldukça tanınmış bir oyuncu olmasına karşın milli takımlardaki hatırlanan tek sezonu 2005 Avrupa Şampiyonası. Barcelona forması giyen Vazquez Euroleauge performansını bu turnuvada da gösterebilirse İspanya adına önemli işler yapabilir. Zaman zaman durdurulamaz bir oyuncu olan Vazquez, özellikle pota altında inanılmaz etkili bir oyuncu. Kolları o kadar uzun ki, smaç yapmak istediği zaman onu durdurmak çok güç. Ayrıca fiziğine rağmen rakip potaya oldukça hızlı bir şekilde gidiyor. Hırsını ve savunma bilgisini birleştirdiğinde ise rakip pota altı oyuncularının hücumda etkili olmalarını engelliyor. Oldukça atletik bir oyuncu olduğundan, turnuvanın izlemesi en keyifli pivotlarından birisi olacağı kesin.

Marc Gasol
Pau Gasol'un küçük kardeşi Marc hep abisinin gölgesinde kaldı. Oldukça benzer yapıda olduğu abisinden eksikleri daha fazla. Fakat bunları çalışarak kapatmaya çalışıyor. Memphis Grizzlies forması giyen oyuncu, her geçen gün oyununu daha yukarıya taşıyor. Abisinin yokluğununda pota altında en önemli oyuncu olarak gösterilen Marc, özellikle bu sene geliştirdiği orta mesafe şutlarıyla da çok can yakacak gibi duruyor. Pota altında durdurulması çok zor olan oyuncu, savunmada da bir o kadar başarılı. Aldığı ribaunlar ile takımını rahatlatırken, yaptığı bloklarla rakip oyunculara pota altını karartıyor. Eksi yönü ise agresifliğini maç içinde kaybetmesi.

6. ADAM
Jose Calderon sakatlanmasa Ricky Rubio kesinlikle 6. adamları olarak yazılırdı. Fakat Rubio artık ilk 5 başlayacağına göre, 6. adam olma konusunda yarışacak iki oyuncu kaldı, "Felipe Reyes" ve " "Fran Vazquez". Uzun rotasyonunun bu önemli iki oyuncusu, takımları adına benchten önemli katkı verecektir. Hangisi öne çıkıyor derseniz, Felipe Reyes biraz daha şanslı.

BU ADAMA DİKKAT
Ricky Rubio. İzlemesi oldukça keyifli olan Rubio, bu Dünya Şampiyonasında Calderon'un yokluğunda ilk 5 başlayacak. Takımını hızlı bir şekilde hücuma çıkartabilen ve fast breaklerde Rudy Fernandez ile birlikte durdurulamayacağını düşündüğüm Rubio, İspanya şampiyon olursa, turnuvanın en değerli oyuncusu bile olabilir.

BU TAKIM NEYİ İYİ YAPAR - NEYİ YAPAMAZ?
Özellikle çok iyi savunma yapar. Pota altını etkili kullanır ve dış şutlarda oldukça başarılıdır. Hızlı bir şekilde karşı potaya geçebilirler. Atletik özellikleri ise bir hayli fazla. Paslaşmaları da oldukça başarılı. Rubio sayesinde top çalma oranları da bir hayli yükselecektir.

Peki bu takım ne yapamaz? 3 numara üzerinden sayı bulamaz ve nispeten 3 numaraları savunamaz. En iyi yapamadıkları şey ise, çenelerini tutamazlar. Her pozisyonda sürekli itiraz ederken görebilirsiniz onları. Bu da İspanyol Milli Takımını bir hayli itici yapar.

Kemal Mardin l 27 Ağustos 2010 0 Yorum


2010 FIBA Dünya Şampiyonası, Türkiye için şüphesiz ki diğer bütün ülkelerden daha fazla anlam taşıyor. Aralık 2004’te adaylık sürecinin tamamlanması ve ev sahipliği hakkının kazanılmasıyla ortaya konan, kendi evimizde şampiyonluk hedefini gerçekleştirmek için sürdürülen altı yıllık çalışmanın sonuna geldik. Aradan geçen sürede her şeyin istediğimiz gibi gittiğini söylemek imkansız ama yine kendi evimizde oynadığımız ve gümüş madalya ile tamamladığımız EuroBasket 2001’in artçı etkilerinin sürdüğünü ve her geçen gün gelişerek, artık dünya basketbolunda hatırı sayılır bir yere geldiğimizi de kimse inkar edemez.

Türkiye, bugüne kadar düzenlenen 15 şampiyonanın sadece son ikisine katılabildi. 2002 Indianapolis’te çeyrek finale kalamamamıza rağmen, sıralama maçlarında Çin ve Rusya’yı devirerek elde ettiğimiz dokuzunculuk, ilk sefer için yabana atılacak bir netice değildi. 2006’ya ise Wild Card ile gitmek zorunda kalmamıza rağmen NBA yıldızlarımızdan yoksun bir kadroyla 6. olarak, Wild Card’ın hakkını sonuna kadar vermiştik.

Şimdi, hem ev sahipliğinden, hem de aradan geçen sürede gözle görülür bir gelişme gösterdiğimiz için hedefler de beklentiler de, hiç olmadığı kadar yükselmiş durumda. Yıllardır söylenen bir söz vardı: 79 ve 87 kuşaklarının sentezi gerçekleştiğinde çok ama çok büyük işler yapacağız. Mehmet Okur’un sakatlığı bu sentezi biraz sekteye uğrattı ama geriye kalan 12 Dev’in de, bizleri, heyecanla beklediğimiz başarılara taşıyacak gücü var. 2001’in bir tekrarı mı? Neden olmasın?

BURAYA NASIL GELDİLER?
Ev sahibi olduğumuz için şampiyonaya direkt katılıyoruz. Eğer böyle bir unvanımız olmasaydı, müthiş başladığımız ama sonunu getiremediğimiz EuroBasket 2009’da 8. olduğumuz ve ilk altıya giremediğimiz için şampiyonaya katılım hakkını elde edemeyecektik.

HEDEF
Resmi olarak açıklanan hedef, yarı final ve sonrasında madalya; yani ilk üçe girmek. Mantıklı bir hedef. Zaten Amerika’nın içinde bulunduğu herhangi bir şampiyonada, kesin şampiyonuz, şöyleyiz, böyleyiz hayalciliğine kapılmak mümkün değil. Evimizde oynarken, çeyrek final gibi bir hedef de koyamayacağımızdan ortası bu oluyor. Peki bu hedefe ulaşma şansımız nedir? Açıkçası kuralar çekildiğinde, gruptan birinci çıkarsak yarı final yolu, ardına kadar açık diye düşünüyordum. Ne var ki kısa rotasyonunda yaşanan şanssız sakatlıklar ve adidas İstanbul Cup’taki Sırbistan mağlubiyetinin ardından gelen üst üste mağlubiyetler, tabloyu epey kararttı. Hazırlık sürecinde, Sinan Güler’in oyun kurucu oynamak zorunda kaldığı, takımın ortalamasının iki metrenin epey üstüne çıktığı ve bu yüzden çevikliğimizi kaybettiğimiz manzaralarla karşılaştık. Daha iyi bir performans sergilediğimiz Efes Pilsen World Cup’ın sürprizi ise Kerem Gönlüm’ün 3 numarada denenmesiydi. Her bölge için fazlasıyla kaliteli alternatifler elimizde mevcutken böylesi maceralara çok da gerek yok gibi sanki.

Aslında, şampiyonadaki derecemizi belirleyecek en önemli unsur, her zaman olduğu gibi, günlük halet-i ruhiyemiz olacak. Gruptan çıkmamız garanti ama sonrasında seyircinin önünde kaç kaplan gücüne kavuşacağımız, çok belirleyici olacak. 1 çıktığımız anda ABD ve İspanya karşılaşmalarını finale kadar erteliyoruz. Bu kaçış operasyonu başarılı olduğu anda hedeflediğimiz yarı finalin yolu ardına kadar açılır. Başarısız olduğu seçenek ise pek üzerinde konuşulası değil. O saatten sonra, muhtemelen hüsranla sonlanacak bir hayalciliğe kapılmaktan başka çaremiz kalmaz çünkü.

ANTRENÖR
2004’ten beri Ay Yıldızlılar’ın başında olan Bogdan Tanjevic, bugüne kadar kendisinden beklenenleri karşılamaktan epey uzak kaldı. Kariyeri boyunca, birçok şampiyonluk yaşayan tecrübeli antrenör, maalesef Türkiye’nin başında tek bir madalya dahi kazanamadı. Onun yönetimde en büyük başarımız, 2006’daki dünya altıncılığı oldu. Bu sebeplerle, basketbolseverlerin ve medyanın yoğun tepkisine maruz kalan ama TBF’nin hep arkasında durduğu Yugoslav hocanın, Türkiye ile bir madalya kazanmak için bu şampiyona, son şansı olacak. Bilindiği üzere, yakın zamanda kanser tanısı konan ve tedavisi devam ettiği için Milli Takım, Bormio kampından dönene kadar takımdan ayrı kalan Tanjevic, önümüzdeki yıl için rahatsızlığı yüzünden daha hafif bir görev seçmek zorunda kaldı ve sportif direktör olarak Roma ile anlaştı.

Tanjevic için bir sıfat düşün deseler, aklıma ilk olarak “hırslı” gelir. O yüzden, bu ülkeden ayrılmadan bir madalya kazanmayı, herkesten çok istediğine eminim. Bu yolda, en büyük yardımcısı da, düşmanı da kendisi olacak. Eğer herkes tarafından, ağız birliği etmişçesine eleştirilen bazı tercihlerini gözden geçirirse, tecrübesi ve bilgisi ile bizi hedeflediğimiz başarılara ulaştırabilecek potansiyele kesinlikle sahip.

KISA KISA KADRO
Hidayet Türkoğlu
2001’den beri her şampiyonada olduğu gibi yine liderimiz ve beklentilerin en yüksek olduğu oyuncu olacak. Geçtiğimiz sene NBA’de yaşadığı hayal kırıklığının üstüne yeni bir takıma transfer olmak şüphesiz onu çok rahatlattı. Kariyerinin son virajına girerken, Dünya Şampiyonası’nda göstereceği performansla tekrar yükselişe geçmeye çalışacak.

Ersan İlyasova
İnişler ve çıkışlar yaşasa da NBA’e geri döndüğü ilk sezonu beklentilerin üstünde bir performansla tamamladı. Hem güçlü bir fiziğe hem de dış şut tehdidine sahip olması sayesinde rakip savunmaları oldukça zorlayacak. Bundan önceki şampiyonalarda hep belli bir ortalamanın üstünde performans sergilemişti. Yine en etkili silahlarımızdan biri olacak.

Kerem Gönlüm
Malum olaydan sonra bir sezonu basketboldan uzak geçirdi. Aslında basketboldan ziyade maçlardan uzaktı. Bu süreçte antrenmanlarını aksatmadı ve fit kalmayı başardı. Yaşananlardan bu kadar kısa süre Milli Takım’a alınması ilk başta biraz yadırgansa da hazırlık maçlarında, 12’nin önemli isimlerinden olacağını gösterdi.

Sinan Güler
Kariyer basamaklarını hızla tırmanırken Efes Pilsen’e gitti ve maalesef burada süre alma konusunda ciddi sıkıntı yaşadı. İyi yaptığı işlerde herhangi bir gerileme yaşamadı ama bu durum, daha da ileriye gitmesini engelledi. Yine de atletikliği ve yeteneği ile göz kamaştırıyor.

Kerem Tunçeri
Oyununun en olgun dönemini geçiren tecrübeli oyun kurucu, maalesef yaza şanssız bir sakatlıkla girdi. El bileğinin kırılması sonucu bir aya yakın bir süre topa dokunamadı. Yine de parkelere normalden çok daha çabuk döndü ve takımın dümenine geçti. Eğer sakatlığı nüksetmezse, istikrarlı bir oyun sergileyecektir. Tek sorun, kısa oyuncu rotasyonunda yaşadığımız sakatlıklar yüzünden sahada planlanandan daha fazla süre kalmak zorunda olması.

Cenk Akyol
87 kuşağının en çok bel bağlanan oyuncularından biri olan Cenk, maalesef hiçbir zaman beklentileri karşılayamadı. Geçtiğimiz yıl kafayı toplamak ve silkinmek için gittiği Air Avellino macerası ise tabiri caizse, Cenk’e ilaç gibi geldi. Burada kariyerinin en yüksek ortalamalarına ulaştı ve hazırlık kampına oldukça istekli geldi. Antrenmanlarda son derece başarılı olan ve şut ritmini yakalamış görünen Cenk, maçlarda da benzer performans gösterirse şampiyonanın sürprizlerinden olur.

Ender Arslan
Kritik anların umulmadık kahramanı, yerli “big shot”, hazırlık sürecinin çoğunu sakat geçirdi. Ancak Efes Pilsen World Cup’tan hemen önce antrenmanlara dönebilen Ender’in ne kadar verimli olabileceği şüpheli. Efes Cup’ta çok fazla öne çıkmadan, idare etti. Şampiyona sırasında, mutlaka daha fazlasını sergilemek zorunda.

Ömer Aşık
Fenerbahçe ile yaşadığı problem yüzünden, geçtiğimiz sezonun ikinci yarısını parkelerden uzak geçiren Ömer, Chicago Bulls ile sözleşme imzalamasının ardından kara bulutları tamamen defetti. En önemli eksiği olan serbest atışlarını da geliştiren pota altı oyuncusunun, sert rakiplere karşı hala sinmesi ise endişe verici.

Ömer Onan
Her geçen sene oyununu biraz daha olgunlaştırdı. Artık, sadece hızlı ve savunması kuvvetli bir oyuncudan çok daha fazlası haline geldi. Patlayıcılığı ve ortalamanın üstünde şut performansıyla gerektiğinde insiyatif almaktan çekinmeyen ve her zaman belli bir seviyenin üstünde oynayacağından emin olduğumuz bir isim.

Barış Ermiş
Geçtiğimiz sezon Banvit’te sergilediği oyunla, bu formayı giymeyi hak ettiğini göstermişti. Kadroya dahil olabilmesi ise ancak Engin Atsür’ün sakatlığı sonrası gerçekleşebildi. Sahip olduğu fiziksel güç ve dayanıklılık, pozisyonundaki oyucuların birçoğundan daha fazla. Skorer bir oyuncu olmaması ise dezavantajı olarak görünüyor.

Oğuz Savaş
Basketbol zekasına hayran olduğum, uzunlarımızın bileği en yumuşağı. Bu yaz fazla kilolarından da büyük ölçüde kurtulan Oğuz, her geçen gün daha hareketli bir uzuna dönüşüyor. Nadiren de olsa üç sayılık çizgisinin arkasından da denemeler yapıyor. Böyle bir tehdidi olduğunu ilk maçlardan gösterebilirse, şampiyona boyunca rakiplerimizin savunma kurgularında değişiklikler yapmasına neden olabilir.

Semih Erden
Basketbol dışı bazı sebepler yüzünden hep hor görülmüş ve ne kadar yetenekli olduğu es geçilmiş bir oyuncu Semih. Ömer gibi o da, bu yaz NBA’e kapağı attığından, şu an takımın en moralli isimlerinden birisi. Erken faul problemi yaşamadığı sürece, büyük katkı sağlayacaktır.

6. ADAM
Ginobili’nin 6. adamlığı ne kadar inandırıcıysa bu da ancak o kadar inandırıcı ama şampiyonada Tanjevic bench’e ne zaman baksa gözüne takılacak ilk isim Ender Arslan olacak. Her ne kadar oyuna yedek başlayacak olsa da en az Kerem Tunçeri kadar süre alacaktır. Şahsen, özellikle maç sonlarında Ender’i mutlaka sahada görmek isterim. Soğukkanlı yapısı böyle anlarda oldukça işimize yarayacaktır. Çok iyi bir dağıtıcı olmasının yanında beklenmedik üçlükleriyle de oyunun akışını değiştiren Ender’in ne kadar verimli oynayabileceği, sakatlığından ne ölçüde kurtulabildiğiyle doğru orantılı olacak. Aynı şekilde, Türkiye’nin şampiyonada ne kadar başarılı olacağı da Ender’in performansıyla.

BU ADAMA DİKKAT
Kadroya Engin Atsür’ün talihsiz sakatlığı sonucu dahil olan Barış Ermiş’in şampiyonada beklentilerin üstüne çıkacağına inanıyorum. Antrenmanlarda gözlemlediğim kadarıyla, geç katıldığı kadroya çabuk uyum sağladı. Efes Cup’ta takım için faydalı olacağının ilk sinyallerini verdi. Şampiyona zamanı geldiğinde ise adaptasyonunu tamamlamış olacaktır. Özellikle işin savunma tarafında, zorlu eşleşmeleri rahatlıkla emanet edebileceğimiz bir isim olacak. Hücumda ise sayı anlamında çok büyük şeyler beklememek lazım ama zeka ürünü paslarından bir seçki izleyeceğimize hiç şüphem yok.

BU TAKIM NEYİ İYİ YAPAR – NEYİ YAPAMAZ?
Neyi yapamazla başlayalım. Bu takım oyunu hızlı oynayamaz. Hemen her pozisyonda, ortalamanın üstünde boya ve fiziğe sahip oyunculardan kurulu bir takıma sahibiz. Bu durum direncimizi arttırsa da, bir yandan da hızımızın düştüğü aşikar. O yüzden, Ersan’ın 4 numara oynadığı anlar haricinde rakibi dengesiz yakalayıp erken atışlar kovalamak gibi bir düşüncemiz ve becerimiz olmayacaktır.

Aynı durum, savunmada ve ribauntlarda ise bize avantaj olarak geri dönecek. Oyunun bu yönleri dikkate alındığında, kesinlikle en öne çıkan takımlardan biriyiz. Savunmayı sertleştirmeye, sakinleşmeye ve düşünerek oynamaya ihtiyaç duyacağımız kırılma anlarında oyun zekası yüksek oyuncu kadromuz sayesinde avantaj sağlayacağız. Şimdiye kadar, bunların hepsini, sahada somut olarak görememiş olabiliriz ama özellikle 15000 kişilik Sinan Erdem’de her şey çok farklı olacak.

alican demir l 0 Yorum


İsminin İngilizcesi “Jordan” olan bir ülkenin basketbolda daha önce büyük bir başarı elde edememiş olması çok manidar. Tarihinde ilk kez Dünya Basketbol Şampiyonası’na katılacak olan Ürdün için bu başarı, basketbol tarihlerinin en büyük başarısı. Bu yükselişin mimarı olarak ise deneyimli koç Mario Palma gösteriliyor. 2006’da Angola’dan ayrılarak Ürdün’ün başına geçen Palma, adeta takımın kimyasını değiştirdi. Yeni antrenörleri ile katıldıkları ilk turnuva olan Asya Basketbol Şampiyonası’nda beşinci olsalar da, her geçen gün oyunlarını geliştirdikleri aşikardı. Bu gelişimin meyvelerini hemen toplayamadılar. (2008 Pekin Olimpiyatları’na katılama hakkı kazanamadılar); ancak 2009 Asya Basketbol Şampiyonası’nda üçüncü olarak tarihlerinde ilk kez Dünya Basketbol Şampiyonası’na katılmaya hak kazandılar.

Türkiye’deki şampiyonaya katılma hakkı elde etse de, Ürdün’de işler hiç de güllük gülistanlık değil. 2009 Asya Basketbol Şampiyonası’nda üçüncülüğü elde ettikten sadece altı hafta önce Ürdün Olimpiyat Komitesi, basketbol federasyonunu “uygun mali sorumluluk içinde olmadığı” gerekçesiyle feshetti. Bu sebeple 2009-2010 sezonunda Ürdün Basketbol Lig’i oynanmadı. Bu da milli takımda oynayan oyuncuların, Zaid Abbas hariç, tamamının kendi liglerinde 6-7 ay basket oynayamaması anlamına geliyordu. Buna rağmen takım birbirine kenetlenerek Dünya Basketbol Şampiyonası biletini kazandı. Palma’nın söyledikleri ise durumu çok net bir şekilde özetliyor: “Oyuncularımın ulusal ligde oynadıkları son maçın üzerinden 7 ay geçti. Tüm oyuncular bu durumdan oldukça üzgün ve memnuniyetsiz. Bronz madalya şimdiden unutuldu. 3 yıl önce her şey çok güzel gidiyordu ancak bir anda her şey yok oldu.”

Her şeye rağmen iyi bir hazırlık dönemi geçiren Ürdün’de moraller yerinde. Turnuvadan yaklaşık bir ay önce Suriye ve Katar’ın da yer aldığı 3-Nations Cup’ta şampiyon olan Ürdün, daha sonra Stankovic Cup’ta galibiyet yüzü göremese de koç Mario Palma takımından umutlu. Ürdün Olimpiyat Komitesi’nden gereken desteği göremediğini ve vize işlemleri için bile muhatap bulamadığını söyleyen deneyimli antrenör yine de takımının kararlılığına ve kalitesine güveniyor. Son Asya Basketbol Şampiyonası’nın sayı kralı Rasheim Wright’tan özellikle çok şey bekleyen deneyimli isim, eğer inanırlarsa gruplardan çıkabileceklerini düşündüğünü her fırsatta dile getiriyor.

BURAYA NASIL GELDİLER?
2009 Asya Basketbol Şampiyonası’nda pek çok otoriteye göre en iyi basketbolu oynayan takım Ürdün’dü. Ancak İran’la oynanan yarı final maçında, son dakikaya eşitlikle girmelerine rağmen son iki hücumda yaptıkları basit hatalar sonucunda tarihlerinde ilk kez finale çıkma şansını teptiler. Bu yenilgiye rağmen motivasyonunu kaybetmeyen Ürdün, Dünya Basketbol Şampiyonası için son biletin anahtarı olan üçüncülük maçında rakibini 80-66 yenerek bronz madalya kazandı.

HEDEF
A grubunda Arjantin, Sırbistan, Almanya, Avustralya ve Angola ile mücadele edecek olan Ürdün’de, takımın koçu Mario Palma’nın ve tüm oyuncuların ortak hedefi en azından gruplardan çıkabilmek. İddialı açıklamalar yapan oyuncular, Türkiye’de oynayacakları oyunla tüm basket severleri ve rakiplerini şok edeceklerini belirtiyor. Bana göreyse Ürdün için gerçekçi hedef en azından bir galibiyet alarak turnuvada iz bırakmak. Oyuncuların birçoğu bu turnuvanın kendilerini gösterip yurt dışına transfer olmak için tek şans olduğu konusunda hem fikir. Bu sebeple Ürdün hiçbir maçta mücadeleyi bırakmayacaktır; ancak Ürdün dünya sıralamasında 38. iken, gruptaki diğer beş rakibi dünya sıralamasında ilk 12’de. (1-Arjantin, 5-Sırbistan, 7-Almanya, 11-Avustralya, 12- Angola) Bu gerçek göze alındığında Ürdün’ün turnuvada tek bir maç kazanması bile benim için sürpriz olacaktır.

ANTRENÖR
Avrupa, Asya ve Afrika gibi üç ayrı kıtada takım çalıştırarak ilginç bir rekorun sahibi olan Mario Palma çalıştırdığı her takımda başarılı oldu. Yedi sezon geçirdiği Portekiz Ligi’nde altı şampiyonluk kazanan Palma , Angola Ligi’ni dört kez, Ürdün Ligi’ni ise bir kez kazanma başarısı gösterdi. 99’dan beri hem kulüp hem ülke takımı çalıştıran başarılı antrenör, 99’dan 2005’e kadar çalıştırdığı Angola’yı, Afrika Basketbol Şampiyonası’nda dört kez üst üste şampiyon yaptı. 2000 ve 2004 Olimpiyatları’na takımını götürmeyi başaran Palma 2006’da Ürdün’ün başına geçti. Angola’da gösterdiği başarılı performansla Avrupa’da bir takım yöneteceği düşünülen Palma her ne kadar “benim Ürdün’e, Ürdün’ün bana ihtiyacı vardı” dese de Avrupa yerine Ürdün’ü seçmesinin nedeninin para olduğu bilinen bir gerçekti. 2006’dan sonra takımıyla iyi bir uyum yakalayan Palma, takımını 2008 Pekin Olimpiyatları’na götüremese de 2009 Asya Basketbol Şampiyonası’ndaki üçüncülükle, “Ürdün’ü Dünya Şampiyonası’na götüren ilk koç” ünvanını kazandı. Disiplini elden bırakmayan ve gittiği her takıma kendi sistemini götüren Palma, şampiyonada alacağı iyi bir sonuçla zaten başarılarla dolu kariyerini bir seviye yukarı taşımak isteyecektir.

KISA KISA KADRO
Rasheim Wright
Takımının en önemli silahlarından olan Amerika kökenli devşirme oyuncu, bir oyun kurucuya göre çok üstün bir fiziğe sahip. Bu özelliği sayesinde içeriye penetrelerle rahatça sayı bulabilen Wright, “jump shot”larda da çok başarılı.

Osama Daghles
Rasheim Wright’la çok iyi bir uyum yakalayan ve takmını sırtlayan ismlerin başında gelen Daghles, çok iyi bir şutör. Kendi liginde iki kez MVP seçilen oyuncu eli sıcak olduğunda rakip takımlar için sorun olabilir.

Wasem Al-Sous
Henüz ilk 5’te kendine yer edinemese de, özellikle defansif anlamda takımına katkıda bulunabilir. 2008 ve 2009’da Ürdün Ligi’nin “en iyi defansif oyuncusu” seçilen Al-Soui’nun şut yüzdesi yüksek ve zaman zaman çok etkili olabiliyor.

Imad Qahwash
Milli takımda ilk kez forma giyecek olan genç oyuncu, takımın gelecek vaadedenlerinden. Kendi takımında yavaş yavaş ilk 5 oynamaya başlayan oyun kurucunun top tutma becerisi yüksek, ve savaşçı özellikleri var. Ancak oyununu uluslararası seviyeye çekmek için şutunu geliştirmesi gerekiyor.

Fadel Anajjar
Takımda yeterince sayı bulamasa da zaman zaman ateşleyici olarak oyuna giren Anajjar, potansiyelini henüz sahalara yansıtamadı. İyi bir pasör olmayan Anajjar’ın oyun  kurma özellikleri de çok iyi değil. Bunun yanında güvenilir bir serbest atış yüzdesi var.

Zaid Abbaas
2007 yılında ortalama bir oyuncuyken kısa zamanda büyük gelişim gösteren Filistin kökenli oyuncu, boyalı alanda %60’ın üzerinde şut yüzdesiyle oynuyor ve Rasheim Wright’tan sonra takımının en önemli skor opsiyonu. Geçen sezonu takımın arkadaşlarının aksine Çin Ligi’nde basket oynayarak geçiren Abbaas fiziksel olarak da çok iyi durumda.

Mousa Alawadi
İçeriye penetreleriyle ve yüksek şut yüzdesiyle etkili bir oyuncu olan Alawadi, kendini daha da geliştireceğe benziyor. Başlı başına bir 3 sayı tehdidi olan genç Ürdünlü, Palma’nın en güvendiği yedeklerden biri.

Enver Soobzokov
Kafkasya kökenli oyuncu takımın en tecrübelilerinden. Asya Şampiyonalarında hatırı sayılır dakikalar alsa da düşük şut yüzdesiyle takımına beklenen katkıyı yapamadı. Türkiye’deki şampiyonada da ilk 5 başlaması beklenen Soobzokov Palma’nın güvendiği oyunculardan.

Mohammad Hadrab
Yaşadığı yükselişle henüz 20 yaşında Milli Takım’a seçilen Hadrab, sonrasında büyük bir gelişim gösterse beklenen patlamayı yapamadı. Geçen yaz, Asya Basketbol Şampiyonası’nda iyi bir performans sergiledi. Dünya Basketbol Şampiyonası’nda da takımına büyük katkı yapacağa benziyor.

Nick Fadayel
Takımın en genç oyuncularından biri olan Fadayel, eğer Palma’dan forma şansı bulabilirse ilk kez milli takımda oynama şansı yakalamış olacak. Yüksek posttan iyi paslar çıkaran ve iyi bir şutör olan genç oyuncu için bu şampiyona kariyerinde bir dönüm noktası olabilir.

Layth Mansour
Takımın en genç oyuncusu, daha önce Ürdün forması giymedi. Amerika kökenli Mansour, ribaundlarda çok iyi olsa da şut tekniği çok zayıf olduğu için şampiyonada forma şansı bulması çok az.

Islam Abbaas
Filistin doğumlu pivot ribaundlarda çok etkili. 2009 Asya Şampiyonası’nda Endonezya’ya karşı oynadığı 23 dakikada, 23 sayı 19 ribaundluk performansı ile herkesi şaşırtan Abbaas , kısa mesafe şutlarda başarısız olduğu için koç Palma’nın ilk 5’inde yer almıyor.

Ayman Adais
Takımın önemli parçalarından bir olan Adais, son 10 yılda Ürdün basketbolunun en önemli uzunu. Çoğu pivot gibi serbest atışlarda sorun yaşasa da çok güçlü bir fiziğe sahip ve savaşçı özelliğiyle ortalığı karıştırıyor. Kısa mesafe şutlarda da başarılı. Eğer Ürdün gruplardan çıkmak istiyorsa, Adais’in iyi oyununa ihtiyaçları var.


Zaid Al-Khas
Bir pivot için çok yumuşak bir bileğe sahip olan tecrübeli oyuncu, fırsat bulduğunda orta mesafeli ve 3  sayılık şutlar kullanmaktan çekinmiyor. Geniş bir hücum repertuarı olan Al-Khas, ribaundlarda da başarılı. Çok büyük ihtimalle bu şampiyona onun son şampiyonası olacak.


Abdalla Abuqoura
Daha önce Ürdün forması giymemiş oyunculardan bir diğeri Abuqoura. Bu şampiyonada forma şansı bulması zor olan pivot, yedekler arasında şans bekleyecek.

Jamal Almaaytah
Baskete 15 gibi çok geç bir yaşta başlayan oyuncu takımın en uzun ismi. Bu özelliğiyle Palma’nın rotasyonun da kendine yer bulsa da ilk 5’te kendine yer bulamayan Almaaytah, boyalı alanda çok etkili.

6. ADAM
Mohammad Hadrab, henüz Palma’nın ilk 5’inde kendine yer bulamasa da geleceğin Ürdün’ünde en önemli oyunculardan biri olacağı tahmin ediliyor. Az süre bulmasına rağmen Asya Basketbol Şampiyonası’nda iki double-double yapan Hadrab, eğer bulduğu süreleri iyi değerlendirirse, Palma O’ndan ilk 5 ‘te de yararlanabilir.

BU ADAMA DİKKAT
2009 Asya Basketbol Şampiyonası’nın sayı kralı Rasheim Wright, Koç Palma’nın en çok güvendiği oyuncu. Zaten onun Ürdün vatandaşlığına geçmesini isteyen de Palma’nın ta kendisiydi. Dünya Basketbol Şampiyonası’na katılabilmek için kazanmaları gereken bronz madalya maçında 28 sayı atarak, takımının Türkiye’ye gelmesini sağlayan Wright, turnuvada çok önemli oyun kurucuların olduğunu ve onlara üstünlük sağladığında herkesin çok şaşıracağını söyleyebilecek kadar iddialı. Turnuvadan sonra taliplilerinin artacağını tahmin eden Wright, takımını gruplardan çıkarabilmek için elinden geleni yapacaktır.

BU TAKIM NEYİ İYİ YAPAR - NEYİ YAPAMAZ?
Bu takımın en büyük sorunlarından biri konsantrasyon. Takım farklı öne geçtiğinde maçı bırakabiliyor. Konsantrasyon sorununun bu kısmının sorun olmayacağını söyleyebiliriz. Çünkü Ürdün’ün şampiyonada farklı öne geçeceği maç olacağını sanmıyorum; lakin farklı geriye düştüklerinde gerekli olan “geri dönüş”ü yapamıyorlar. Ama unutulmaması gereken bir nokta var. Daha önce de bahsettiğim gibi tüm oyuncular bu turnuvada kendilerini göstermek isteyecektir. Bu yüzden normalin aksine daha inatçı bir Ürdün izleyebiliriz turnuva boyunca.

Takımın neler yapabileceği ise Rasheim Wright’a bağlı. İyi gününde tek başına maç kazandırma özelliğine sahip özel bir oyuncu olan Wright bu turnuvada kendini gösterecektir. Takım da ona ayak uydurduğunda sürpriz sonuçlara imza atabilecek bir potansiyele sahipler.

Kadir Ar l 0 Yorum


Porto Riko’da güzellik yarışmaları ve Ricky Martin’den daha fazla önemsenen tek bir şey var: Basketbol. Tv’lerde en çok reytingi basketbol maçları alıyor, sadece uluslararası maçlar değil yerel turnuvalar bile büyük ilgi çekiyor. Belki uluslararası seviyede Litvanya gibi bir ekol takımı değiller ama ülke içinde oluşturdukları basketbol kültürü sayesinde şimdiye kadar yapılan 15 şampiyonanın 12’sinde(son 7’si art arda) yer aldılar. Türkiye’ye de hedeflerini yüksek tutarak geliyorlar. Bu hedeflere ulaşırlar mı bilinmez ama kesin olan bir şey varsa, o da oynadıkları basketbolla yine turnuvanın izlemesi keyifli ekiplerinden birisi olacakları.

BURAYA NASIL GELDİLER? 
Porto Riko Güney Amerika Şampiyonası’nda 2. Olarak Dünya Şampiyonası’na katılma hakkı kazandı. İlk grup maçlarında Meksika, Virjin Adaları, Uruguay ve Kanada karşısında zorlanmadan 4 galibiyetle üst tura çıktı. Çeyrek final grubunun ilk iki maçında Dominik Cumhuriyeti ve Panama karşısında zorlanmadan iki galibiyet daha alan Porto Riko, 3. maçında Arjantin’e 80-78 mağlup oldu. Yarı finale kalabilmek için kazanması gereken son maçta Brezilya’yı 86-82 mağlup ederek gruptan çıkmayı başardılar. Yarı finalde bir kez daha eşleştiği Arjantin’i çeyrek finalin rövanşını alarak 85-80 mağlup eden Porto Riko, finalde bir kez daha Brezilya’yla oynadı. 11 gün içinde 10 maç oynanmasının da etkisiyle, turnuvanın diğer maçlarına göre oldukça kısır geçen maçta son saniyelere 61-60 mağlup giren Porto Riko, Arroyo’yla son hücumu değerlendiremeyince gümüş madalyayla yetinmek zorunda kaldı.

HEDEF
Porto Riko, büyük bir basketbol mucizesi olmadığı sürece ilk gruptan çıkacaktır. Ama önemli olan ilk 4’de Rusya ve Türkiye’nin önünde yer almak. Şu an için ilk hedefleri çeyrek final oynayarak 2006’daki 17.liği unutturmak. Ayuso ve Dalmau’nun teknik ekiple yaşadıkları sorunlar yüzünden takımdan ayrılması önemli bir güç kaybı. Koç Cintron bunu pozitife dönüştürüp takımın kenetlenmesini sağlarsa, belki çeyrek final ihtimali doğabilir. Ama Almanya karşısında izlediğim, iki maçta da varlık gösteremeyen Porto Riko’nun çeyrek final görmesi benim açımdan sürpriz olur…

ANTRENÖR
Koç Manuel Cintron, Porto Riko basketbolunda önemli bir figür. Koçluk kariyerinde Porto Riko ve Venezuela’da kazandığı şampiyonluklar var. Milli takımda yardımcı antrenörken, avukat-filozof koç Julio Toro’nun ayrılmasıyla 2007’de göreve geldi. Özellikle geçen sezon Amerika Şampiyonası’nda oynattığı oyun herkes tarafından çok beğenildi. Çalıştırdığı takımları özellikle savunmada iyi organize etmesiyle tanınıyor. O da daha önceki hedeflerini en az çeyrek final olarak belirtmişti. Ama Almanya maçları ve takımın önemli iki parçasının ayrılmasından sonra hedefleriyle ilgili kendisinden yeni bir açıklama gelmedi.

KADRO    
Carlos Arroyo
Kesinlikle takımın en güvenilen oyuncusu. 2002’den beri bütün turnuvalara katıldı. Son Amerika Şampiyonası’nda kazanılan gümüş madalyada en büyük pay ona ait. Porto Riko’nun turnuvada elde edeceği derece onun göstereceği performansa bağlı diyebiliriz.

Jose Juan Barea
NBA patentli bir başka oyuncu. Dolayısıyla ondan da beklentiler en üst seviyede. Her iki guard pozisyonunda da oynaması önemli bir avantaj. Arroyo’dan rol çalmadan, onun liderliğinde iyi bir takım oyuncusu olursa takımına maksimum verim sağlar.

Filiberto Rivera
6 yıldır Porto Riko’nun yer aldığı tüm turnuvalarda yer aldı. En önemli görevi de Arroyo’yu yedeklemek oldu. Türkiye’de de onun yorulup kenara geldiği dakikalarda görev alacaktır. Cv’sinde Almanya, İtalya ve Yunanistan liglerinin de yazdığını düşünürsek, bu görevi yerine getirmek onun için zor olmayacaktır.

David Huertas
Dalmau ve Ayuso’nun son dakika isyanı yüzünden kadrodan çıkarılmasından sonra çağrıldı. 2 numara için son alternatif olacak. Porto Riko adına farkın açıldığı maçların son periyotlarında, mevcut oyuncuları dinlendirmek amaçlı görev verilebilir.

Guillermo Diaz
Amerika Şampiyonası onun ilk turnuvası olmasına rağmen performansı etkileyiciydi. Özellikle finalde, savunmadaki oyunuyla herkesin takdirini kazandı. Bu turnuvada aldığı dakikalar çoğalacak. Savunmadaki sert oyunu ve hem 1 hem de 2 numaralarda oynayabilmesi sebebiyle, savunmada zorluk çekilen dakikalarda yardımına başvurulabilir.

Angel Daniel Vassallo
Kısa Forvet pozisyonunda şu anda jenerasyonunun en iyisi. Gününde olduğunda hücumda onu durdurmak zor. Son Amerika Şampiyonası’nda çeyrek finalde Brezilya’yı devirdiklerinde 8/8’le 20 sayı atmıştı. Savunmada hala yeterli seviyeye gelmediği için uzun dakikalar almayacaktır ama özellikle hücumda zorlanılan dakikalarda, coach Cintron’un ilk tercihlerinden birisi olacaktır.

Carmelo Antrone Lee
Arjantin, Portekiz, İsrail, Kore liglerinin yanında Orta Amerika’da neredeyse tüm ülke liglerinde oynamanın verdiği tecrübesi bile yeter bu takımda yer alması için. Porto Riko’nun gezgin forveti Türkiye’de muhtemelen son turnuvasını oynayacak. Ayakları artık yavaşlasa da hala savunmada takımının en önemli kozlarından…

Ricardo Sanchez
23 yaşındaki oyuncu takımının 4 numaralı pozisyonda ilk tercihi. Savunmadaki iyi oyununun yanında onun bölgesinde oynayan birçok oyuncuya göre çok da önemli bir avantaja sahip: Hücumlarda dışarıya çıkıp boşluğu bulduğu anda yolladığı 3 sayılık atışlar. Bu da Porto Riko hücumlarında coach Cintron’a fazladan birkaç hücum seti daha çizebilme olanağı verecektir.

Renaldo Balkman
26 yaşında olmasına rağmen 2010, milli takımda yer aldığı ilk büyük turnuva. New York Knicks’de de, Denver’da da oyuna sonradan girip takımı ateşleyen bir oyuncu profili çizdi. Türkiye’de de bu rolü üstlenecektir. Bu sezon Denver’da sadece 13 maça çıkmış olması maç kondisyonu açısından handikap yaratabilir.

Nathan Peavy
Onun da milli takımla oynayacağı ilk büyük turnuva. Hem 3 hem de 4 numarada diğer pozisyonunu aratmayacak şekilde rahatlıkla oynayabiliyor. Ülkesinin en yetenekli forvetlerinden olarak gösteriliyor. Cintron’un da ondan beklentileri yüksek. Normalde Lee-Sanchez-Balkman üçlüsünden ikisi kenara geldiğinde oynar diye düşünüyorum ama Cintron onu ilk 5 başlatırsa da şaşırmam.

Daniel Santiago
Hem milli takımda, hem de Avrupa’nın birçok ülkesinde başarılarla dolu bir kariyer. 12 yıldır bir önemli bir dişlisi olduğu takımıyla son turnuvasına, Avrupa kariyerindeki son ülkesi olan Türkiye’de çıkacak. Bu sezon Efes’te ara sıra da olsa yaptığı sakarlıkları tekrarlamazsa Ramos yerine ilk 5’te yer alması bile gündeme gelebilir.

Peter John Ramos
Özellikle uzun boyuyla savunmada en çok güvenilen isim. 25 yaşında olmasına rağmen cv’sinde 3 yıl NBA, 1er yıl da İspanya ve Çin maceraları yazıyor. Orta mesafeden isabetli şutları etkili. Ayrıca son bir yılda savunmada da müthiş bir gelişim gösterdi. Şans bulamadan sona eren NBA kariyerine geri dönmek için çok  istekli. Bu istek oyununa yansırsa Porto Riko pota altı için işler daha kolay hale gelebilir.

6. ADAM
Jose Juan Barea’nın en önemli avantajı her iki guard pozisyonunda da oynayabilmesi. Ayuso’nun yokluğunda,  Arroyo ve Diaz ikilisinin 1 ve 2 numara için ilk 5 başlayacağını düşündüğüm Porto Riko’da, Barea her iki oyuncu için de alternatif oluşturacak, kenardan oyuna dahil olarak dinamizm getirecek oyuncu olacaktır. Koç Cintron, bu 3 oyuncuyu eşit süreler alacak şekilde rotasyona sokacaktır ve muhtemelen bu rotasyonun kilit oyuncusu da yine Barea olacaktır. Kendi takımı Dallas Mavericks’de Jason Terry’nin rolünü Porto Riko’da Barea üstlenecektir diyebiliriz.

BU ADAMA DİKKAT
Dünya Şampiyonası sonuç olarak 15 günlük bir turnuva. O 15 gün konsantrasyonunu üst seviyede tutan ve gününde olan bir oyuncu kendisinden beklenmedik performanslara imza atabilir. Angel Daniel Vassallo da böyle bir oyuncu. İstediği zaman oynayan, istemediğinde ise takımını baltalayan türde. Dünya Şampiyonası’nda yer almak bile motivasyonunu üst düzeyde tutmak için yeterli bir sebep. Dengede giden maçlarda rakiplere ani sürprizler yapabilir.

BU TAKIM NEYİ İYİ YAPAR – NEYİ YAPAMAZ? 
Bu takım izleyene keyif verir, kaptığı toplarla hızlı hücumlara çıkma konusunda belki de turnuvanın en iyi takımlarından birisi olur. Hücum organizasyonlarını savunma organizasyonlarından daha iyi yapıyorlar. Bir diğer pozitif etmen ise takımda cesur futbolcu sayısının çok fazla olması. Kritik toplar genelde Arroyo’ya veriliyor olsa da onun dışındaki oyuncular da bu tip durumlarda sorumluluk almaktan çekinmiyor ve elleri titremiyor. Son düzenlenen Amerika Şampiyonası’nı son topta kaybetmiş olsalar da, başa baş giden mücadelelerde son toplarda Koç Cintron’un birden fazla seçeneği olacak.

Bu takım savunma yapamaz. Zaten yapmayı da denemez. Oyun kültürleri savunmadan çok hücum üzerine kurulu. Dediğim gibi işi abartıp “total basketbol” diye komik bir kavram uydurursak, Porto Riko da onun yegane temsilcisi olur. Ama basketbolu futboldan ayıran en önemli özellik olan “iyi savunma şampiyonluk getirir” mottosundan uzak oldukları için sert savunmayla karşılaştıklarında panikleyip zorlama atışlar yapabiliyorlar. Bu tip durumlarda özellikle Ayuso’yu çok arayacaklar gibi.