TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Onur Güler l 3 Mart 2011 0 Yorum

Galatasaray, dün oynanan karşılaşmayla kendisi için kabusa dönen sezonu tamamladı. Sarı kırmızılı taraftarlar için Gaziantepspor müsabakası son iddialı maçtı. Tur geçilseydi herşeyin üstüne sünger mi çekilecekti? Tabii ki hayır. Ancak Galatasaray, kuruluş amaçlarından biri olan 'Türk olmayan takımları yenmek' ve bunu gerçekleştirebilmek için Avrupa'da mücadele etme hakkı kazanma şansını sürdürecekti. Olmadı! Sarı kırmızı ekibin Avrupa hayali başka bahara kaldı.

Tribünler lig maçlarındaki doluluk ortalamasına göre oldukça boştu. Aslında bu vaziyet karşılaşmanın hafta içi olması, biletlere normalden fazla fiyat biçip, sonra düşürülmesi, hâla oturmayan ulaşım düzeni ve soğuk havayla açıklanabilir. Hatta stadı görme arzusunda olanların sayısındaki azalmayı da göze alırsak, bu durum biraz daha açıklığa kavuşur. Ancak her şeyi bir kenara koyarsak, bu müsabakanın taşıdığı değere baktığımızda tribünlerin boşluğunu anlamak mümkün değil.



Kapak
Bir oyuncu çok kötü oynayabilir, her hareketi yanlış olabilir, hatta takımına yaptığı hatalardan büyük zarar verebilir. Ancak bir insana bu kadar şiddetli şekilde tepki gösteremez ve herşeyin sorumlusu olarak onu gösteremezsiniz. Üstelik bu oyuncu en önemli maçınızda ne olursa olsun kaptanınızsa. Evet Ayhan Akman'dan bahsediyorum. Ben hayatımda böyle basiretsiz, iradesiz insan topluluğu görmedim. Ve bu topluluk ne yazık ki 'Galatasaray taraftarı' olarak adlandırılıyor. Dün akşam tribünde Ayhan'a yapılanları, söylenenleri hatırladıkça hâla içim kalkıyor. Böyle bir haksızlığı kabullenemiyorum. Ayıp! Stadyum'da ilk 11'ler açıklanırken, Ayhan'ın ismi anons edildiğinde daha sahaya çıkmadan küfürler başladı. Öyle bir önyargılı yaklaşım vardı ki bu her halükârda tecrübeli futbolcuyu etkiledi. Üzerinde oluşan olağanüstü baskıdan ve taraftardan alamadığı güvenden dolayı sahada istenileni veremedi. (Tabi burada yaklaşık 1 aydır oynamayan Ayhan'a şans veren Hagi de sorgulanabilir ama konu bu değil.) Tepkilerin en yoğun olduğu yani Ayhan'ın oyundan çıktığı an ise tecrübeli futbolcu formasını öperek kendisini yuhalayanlara çok güzel karşılık verdi. Belki de bu reaksiyon en güzel cevaptı o kendini bilmez topluluğa.

'Kaptan' Servet 
Ligin ilk yarısında Frank Rijkaard takımın başındayken, en çok eleştiri alan oyuncu olan Servet Çetin, nasıl oluyor da attığı 1 golle bu kadar övgü alabiliyor. Aslında bu bir kısım Galatasaray taraftarının basiretsizliğini ortaya koyuyor. Öyle bir topluluk ki takımda ne kadar çirkinliğe yol açarsan aç, attığın bir golle herşey düzene girebiliyor. Hatta kahraman olabiliyorsun. Ayhan'ın oyundan çıktığı anda yükselen tepkiler Servet kaptanlık pazubandını taktığı için için gösterilmeliydi. Galatasaray yönetiminin açıklığa kavuşturması gereken konulardan biri de bu kaptanlık meselesi. Öyle ki başındaki teknik adamı, formasıyla mücadele ettiği takımı sabote edenler bir süre sonra 'kaptan' olarak dümenin başına geçebiliyor.

Cengiz Bahadır Özdemir l 2 Mart 2011 1 Yorum

Aslında buraya David Luiz ve Branislav Ivanovic'in kasaplıklarıyla dolu fotoğraflar koyacaktım ama bunu görünce bütün sinirim kaçtı. Skandal maçla ve skandal hakem kararlarıyla ilgili yorum yapmaktan vazgeçtim (!) Sanırım hakemin de bazı kararlarda "Ashley Cole etkisi" altında kaldığını söyleyebiliriz.
Olayı bilmeyenler için; geçtiğimiz günlerde Ashley Cole idmana getirdiği havalı tüfeği ile bir kişiyi yaraladı. Olay elbette kazaydı (kötü nişancı da olabilir) ama antrenmana silah getirmenin mantığını kimse sorgulamadı. Bizde de Trabzonsporlu futbolcular yapardı bunu, hey gidi.

Cengiz Bahadır Özdemir l 1 Mart 2011 0 Yorum

1979 yılında ilk olarak yapılan ve 2004'te WRC takvimine katılan Meksika Rallisi, bu sene 3-6 Mart tarihleri arasında yapılacak. Meksika Rallisi'nin toprak piste sahip olduğunu hatırlatmak gerek. Ancak ilk günde sokak yarışı yapılacak. Tarihi tünellerin altından geçecek olan pilotlar için heyecan verici bir bölüm olacak. Meksika'daki son 4 yarışı da kazanan Dünya Şampiyonu Sebastien Loeb yine iddialı.  Yani Citroen'lerin burada başarılı olacağını düşünebiliriz. Loeb iyi bir başlangıç yapamadı İsveç'te. Bu sene son senesi olabilir ve Meksika'daki başarısını sürdürmek isteyecektir. Ogier ise daha önde. Citroen'in harika çocuğu 2008'de junior kategorisinde burada birinci oldu. 2010'da ise üçüncü sırada yarışı bitirdi. Yeni araca daha çabuk alışmış gibi. Bir diğer Citroen kullanan Peter Solberg, İsveç Rallisi'nde beklenenin altında bir performans gösterdi. Burada daha önceden bir kez kazanan tecrübeli Norveçli yine başa savaşacaktır.
Gelelim Ford pilotlarına. Finlilerden hiçbiri 3. sıradan daha yüksek bir derece alamadılar. Mikko Hirvonen, İsveç Rallisi'ni kazanarak geleneği devam ettirdi. Meksika'da başarılı olacağını zannetmiyorum. Bu tip toprak yarışlarında sürekli hatalar yapan Hirvonen yarış öncesi nedense bana pek ümit vermiyor. Matti Latvala ise 2 hafta önce Portekiz'de test yarışlarında kaza geçirdi. Ford yetkilileri bu kazanın önemli olmadığını söylese de, Latvala'nın yeni araca alışması uzun sürecek gibi. Bir de not; İsveç Rallisi galibi Hirvonen de İsveç Rallisi öncesinde kaza geçirmişti. Belki bu kazalar Ford pilotlarının aklını başına getiriyordur.
İsveç Rallisi'nde sürpriz yaratan genç Ford pilotu Mads Ostberg ise burada ilk defa yarışacak. Yeni Fiesta'ya en çabuk adapte olan isim durumundaki Norveçli pilot burada sürpriz yaratma peşinde. Gerçekçi olmak gerekirse puan alması bile büyük başarı olur. Zaten ilk 5'te yarışı bitirirse, 2011 sezonunda yeni bir pilot kazanılmış olunur ve Ford'un ana takımına bir kişi daha eklenir. Al Qassimi, Wilson, Andersson, Block, Kuipers ve Henning Solberg diğer puan alma adayı pilotlar. Ve tabi Kimi Raikkonen. Her defasında "Ayrılacak mı acaba" diye sorulan Finli pilot inatla rallide yarışmaya devam ediyor. Burada geçen sene pek hoş anıları yoktu kendisinin. Yarışın ilk gününden aracını takla attırmış ve müsabakadan erkenden elenmişti. Yazının sonuna da bu pek hoş olmayan anıyı ekleyelim:

Kadir Ar l 28 Şubat 2011 1 Yorum

"İleride oyununu daha da geliştirecek ve eninde sonunda defansın soluna geri dönecek. Her geçen gün daha da tanınacağı ve hamleleri rakipleri tarafından daha fazla bilineceği için boş alan bulma konusunda problem yaşayabilir. Ancak defansın solunda oynarsa topu daha da geride, kendi yarı sahasında alarak istediği alanı kendisine yaratabilir."



Yukarıda yazanlar Tottenham teknik direktörü Harry Redknapp'ın Gareth Bale hakkındaki yorumları. Redknapp bu sezon orta sahanın solunda harikalar yaratan ve bizlere "Neden bugüne kadar orta saha oynamamış ki?" dedirten Bale'in ileride tekrar savunmaya döneceğini düşünüyor. Uğur Meleke'nin Caner'le ilgili yazdığı bir yazı vardı geçen sene. Caner'in sıradan bir sol kanat oyuncusu olmaktansa, çalışarak Roberto Carlos gibi nadir bulunan bir sol beke dönüşmesi gerektiğini anlatıyordu. Belki Redknapp da oyuncusu için aynısını düşünmüştür...

Saygım büyük olsa da Redknapp'a bu konuda katılamayacağım. Bugüne kadar gösterdikleriyle Bale bence sıradan bir orta saha olmanın ötesine çoktan geçmiş durumda. Ben onun Giggs gibi uzun yıllar kanatta başarıyla görev yapabileceğini ve hatta aynı Giggs gibi 30'undan sonra oyun kurucu pozisyonunda bile rahatlıkla oynayabilecek olgunluk ve fundamentale sahip olabileceğini düşünüyorum. Savunmanın soluna dönerse Roberto Carlos, Maicon gibi elbette olabilir ama bu sezon izlediğim Bale'i tekrar savunmada görmek ister miyim? Hiç sanmıyorum...