Erzurum’un ev sahipliği yaptığı ve Fenerbahçe’nin şampiyonluğu ile sona eren Genç Kızlar Türkiye Şampiyonası, umudu ve hayal kırıklığını birlikte yaşattı.
Gençler Türkiye Şampiyonası, son basamak olması itibariyle basketbol kalitesine dair beklentilerin en yükseğe çıktığı altyapı organizasyonu. Kora kor mücadele, son topa kalan maçlar, birinci lig adayı oyunculardan maç kazandıran performanslar… Bunlar, altı günlük şampiyona öncesinde bir basketbolseverin şahit olmayı umacağı basketbol anlarından sadece birkaçıydı. Ne var ki unutulmazlar arasında yerini alan final maçı dışında, beklentilerin büyük oranda yerle bir olduğu bir şampiyona geride kaldı.
Şampiyonayı yakından takip edenlerin üzerinde uzlaştığı genel kalite düşüklüğünün en önemli sebebi, şüphesiz ki birçok takımın yıldız takım takviyeli kadrolarla mücadele etmesiydi. Üçüncülük maçına çıkan ve şampiyonanın beğeni toplayan takımlarından olan Antalya Koleji ile Botaş bile yarısı yıldız takım oyuncularından oluşan kadrolarla mücadele ettiler. Normal şartlar altında 1993 ve 1994 doğumlu oyuncuların yer aldığı ve her takıma bir adet 1992 doğumlu oyuncu oynatma hakkı verilen şampiyonada takımların önemli bir kısmı, sakatlıkların da etkisiyle 1995 ve 1996 doğumlu oyuncularla mücadele etmeyi tercih etti. Sonuç olarak ortaya, genç görünümlü bir yıldızlar şampiyonası çıktı. Bu noktada, ortaya çıkan durumun tamamen olumsuz olmadığını da belirtmek lazım tabii ki. Küçük yaşlarına rağmen, kendilerinden dört hatta beş yaş büyüklerin yanında sanki akranlarıymış gibi mücadele eden, yaşları öğrenildiğinde duyanı şaşkınlığa uğratan oyuncu sayısının fazlalılığı ve bu oyuncuların birkaç sene daha bu seviyede forma giyecek olması, gelecek senelerin şampiyonaları için umutları hayli arttırıcı, rekabet seviyesinin ciddi oranda artacağına dair beklentileri yükselten bir tablo çizdi.
Gerçek anlamda genç takımlarla Erzurum’a gelen Fenerbahçe ve Beşiktaş, doğal olarak final yolunda çok da zorlanmadan ilerlediler. Fenerbahçe, finale kadar oynadığı 5 maçı, ortalama 40 sayı farkla kazanırken; Beşiktaş da İstanbul Üniversitesi ve Galatasaray’a karşı oynadığı maçlarda zorlanmasına rağmen 22,8 sayı fark ortalaması yakaladı. Yarı finale yükselmeye hak kazanan dört takım da o noktaya kadar yenilgisiz geldi. Şampiyona boyunca çizgisini koruyan Fenerbahçe ile yavaş yavaş vites arttıran Beşiktaş’ın finaldeki randevusu ise güzel bir veda hediyesi oldu. Şampiyonanın uzatmaya giden tek maçında, Fenerbahçe’nin kontenjan oyuncusu Ecem Güler, 25 sayısıyla takımını sürüklerken Beşiktaş’ın yıldızı Ayşe Cora da özellikle ikinci yarıda sergilediği oyun ve bulduğu peş peşe üçlüklerle 29 sayılık bir yanıt verdi ama gülen taraf Sarı Lacivertliler oldu. Şampiyonanın istatistiki olarak çok ön plana çıkmasa da en potansiyelli oyuncusu olarak göze çarpan Olcay Çakır ise çok kritik anlarda verdiği katkıyla maçı 15 sayı ve 6 asistle tamamladı ama final maçı da dahil olmak üzere şampiyona boyunca erken faul problemine girmesi de kendisiyle ilgili düşülen negatif bir not oldu. Olumlu yönden baktığımızda ise akıllarda kalan açık sahada sergilediği durdurulması imkansız oyun ve atletizmini kullanarak blok ihtimalini sıfırladığı turnikeleri oldu.
Şampiyonanın En Değerli Oyuncusu seçilen Özge Kavurmacıoğlu’nu da atlamak olmaz tabii ki. Uzun boyuyla zaman zaman dört ve hatta beş numaralı pozisyonlarda kullanılan Özge, gerçek bir üç numara olarak değerlendirildiğinde ise hızı ve yüksek şut isabetiyle savunulması oldukça güç bir oyuncuya dönüşüyor. %52 iki sayılık ve %58 üç sayılık isabetleriyle 15 sayı ortalaması yakalayan Özge 10,2 ribaund ortalamasıyla da şampiyonu double-double istatistikleriyle tamamlamış oldu.
Olcay Çakır’ın kenara geldiği zamanlarda, bir an olsun yokluğunu aratmayan, diğer herhangi bir takımda oynasa muhtemelen ilk beşin değişilmez ismi olacak yedek oyun kurucu Setenay Uçar ve boş kaldığında şut kaçırması imkansıza yakın bir görüntü çizmesinin yanı sıra penetreleriyle de rakip savunmayı karıştırmayı çok iyi başaran Melodi Çalışkan da Fenerbahçe’nin göze batan diğer oyuncularıydı. Takım arkadaşlarından bir yaş küçük olduğunu bir an bile hissettirmeyen Cansu Köksal’ın ismini hafızaya almakta da fayda var.
İstanbul’a ikincilikle dönen Beşiktaş’ta ise Ayşe Cora, başta final maçı olmak üzere şampiyona boyunca, lider karakterini sergilemekten ve tek başına maç alabilecek oyuncu potansiyeline sahip olduğunu göstermekten geri kalmadı. Kontenjan oyuncu Ayşegül Günay, tecrübesiyle takımını yönetme konusunda büyük başarı gösterirken Hande Karasu da geleceğin önemli pivotları arasında yer alacağını bir kez daha kanıtlamış oldu.
Şampiyonayı üçüncülükle tamamlayan Antalya Koleji’nde ise uzun boyunu çabuk ayaklarıyla birlikte büyük bir tehlikeye dönüştüren pivot Emel Türkyılmaz, kritik anlarda attığı keskin şutlarıyla oyun kurucu Elif Anaç, pozisyonları için büyük avantaj olan atletik fizikleriyle forvetler Büşra Akgün ve Yeliz Doğan, dikkate değer oyuncular olarak öne çıktılar.
Bu oyuncuların yanı sıra, patlayıcı oyunu sayesinde çok zor pozisyonlardan basket çıkartarak skorer bir oyun sergileyen ve ayrıca kısa boyuna rağmen bir ribaund makinesi gibi görev yapan Botaş’tan Pelin Bilgiç ile yumuşak bileği ve yüksek oyun zekasıyla Galatasaray’dan Merve Alkış, 1994 doğumlu olmalarına rağmen gösterdikleri performanslarla gelecek yıl daha dikkatli izlemek için not düşülen ilk isimler oldular.