TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Kemal Mardin l 7 Nisan 2011 0 Yorum

Houston Rockets, Sacramento Kings’e yenilerek play-off umutlarını Kaf Dağı’nın ardına postalasa da hala Doğu’nun 6. sırasındaki Philadelphia 76ers’ın yarım galibiyet önünde oldukları gerçeği yılların eskitemediği o meşhur soruyu gündeme getiriyor: Daha fazla galibiyeti olan takımın play-off dışında kalması adil mi?

Basketbolseverler için iftar vakti olan NBA play-off’larının başlangıcı, oyuncuların ve takımların gerçek performanslarını izleme zamanının geldiğinin habercisidir ama bazı takımlar, play-off’ta bırakın gerçeği, herhangi bir performans sergileyemeden gecikmeli tatillerine başlarlar. Rekabet yoksunu Doğu Konferansı 1. tur eşleşmeleri, bazı takımların bulundukları yerde olmayı hiç ama hiç hak etmedikleri ve onlar yüzünden Batı Konferansı’nda tabiri caizse nice taş gibi takımı izlemekten mahrum kaldığımız gerçeğini tokat gibi yüzümüze çarpar.

Bu sezonun mağduru da Houston Rockets. NBA’in açık ara en zorlu grubu olan Güneybatı’da yer aldığından San Antonio, Dallas, New Orleans ve Memphis’le her sene 4 maç yapmak zorunda kalması yetmezmiş gibi, en önemli yıldızı Yao Ming’ten koca bir sezon mahrum kalan Rockets, allem etti kalem etti yine %50’nin üzerinde galibiyete ulaştı ama nafile. Son 4 maçları öncesinde 41 galibiyete ulaşan Rockets’lı oyuncular, play-off’u evlerinden seyretmek zorunda kalacaklar. Bunu yapmak için televizyonu açtıklarında karşılarına çıkacak takım da 35 galibiyetli Indiana Pacers olacak. Bu sezon karşılaştıkları iki maçta da devirdikleri Pacers.

Sorunun çözümü açık ama imkansız. Play-off’a girecek takımların konferansa göre değil de bir bütün olarak sıralanması ve böylece en iyi 16 takımın play-off’ta yer alması, sıkça dile getirilen bir çözüm önerisi. Böyle bir yöntemin, şu anki sıralamaya göre 99’un finali Spurs-Knicks veya seyretmenin mutlaka çok keyifli olacağı Magic-Nuggets gibi eşleşmeler ortaya çıkartacak olması, kulağa hoş geliyor tabii ki. Ancak şunu gözden kaçırmamak gerekiyor: ABD’nin doğu ve batı kıyıları arasındaki mesafe, ortalama olarak 4500 kilometre civarında. Bu uzaklıktaki bir eşleşmenin galibiyle bir saat uzaklıktaki rakibini eleyenin bir sonraki turda karşılaşması, takdir edersiniz ki çok da adil bir durum yaratmayacaktır. O yüzden bu önerinin üzerine bu denli yazılıp çizilmesi ve ihtimal dahilindeymiş gibi düşünülmesini abes buluyorum açıkçası.

Çözüm ne derseniz, mevcut şartlar altında rıza göstermekten başka bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. Bir şekilde Doğu Konferansı’ndaki kaliteli takım sayısı artmadıkça –Big 3 özentiliği yüzünden yıldızların giderek daha heterojen dağılmaya başladığı Doğu’da bunun da ne kadar mümkün olduğu tartışılır- vaziyet budur. Ya da belki de oyuncu maaşlarının düşürülmesi tartışmalarında felaket senaryosu olarak sunulan takım sayısının düşürülmesi ihtimali o kadar da kötü bir seçenek değildir? Sonuçta bir türlü bekleneni veremeyen Charlotte Bobcats gibi bir enkaza veya esas enerjisini kolej basketboluna harcayan Indiana eyaletinden bir takıma kimin ihtiyacı var ki?

Bu yazı Basketbolseverler.com için yazılmıştır.

Cengiz Bahadır Özdemir l 6 Nisan 2011 0 Yorum

Malezya GP öncesi, Team Lotus pilotları Jarno Trulli ve Heiki Kovalainen Kuala Lumpur'daki The Alice Smith Okulu'nu ziyaret ettiler. Malezya'nın Formula 1'e girmesinin getirileri arasında böyle sosyal sorumluluk projeleri de var. Pistte yüzü bir türlü gülmeyen pilotların çocuklarla birlikte güzel vakitler geçirmesi de takım adına olumlu bir gelişme. En azından kafalarını dağıtmışlar biraz. O ziyarete dair birkaç foto ve Lotus'un twitter sayfasından alınmış kısa bir video ile yazıyı sonlandıralım.
Pilotlar, öğrencilerin sorularını cevaplıyorlar.
Sanırım Kovalainen'e saldırı planlamışlar. Ne güzel olurdu.


Cengiz Bahadır Özdemir l 4 Nisan 2011 0 Yorum

Rengimiz belli olmasın diye alfabetik sıraya göre (soyad sırası) fotoğrafları koydum. En güzel kaskların son iki sırada olması ise tamamen şans.

Serhat Gürcan Gündüz l 3 Nisan 2011 0 Yorum



Fenerbahçe, Kadıköy'de Bursaspor'u ağırladı bugün. Her ne kadar maça Kuddusi Müftüoğlu'nun düdükleri damga vursa da, heyecanlı ve güzel bir maç izledik. Bu yüzden maçın her dakikasında gol arayan Fenerbahçe'yi ve "Şampiyonluk yarışında bende varım" demek için aslanlar gibi mücadele eden Bursaspor'u tebrik etmek gerekiyor. Hakem Kuddusi Müftüoğlu için ise söylenebilecek tek şey, açık ara MHK bünyesindeki en yüreksiz hakem olduğudur. Enteresan kararlara imza attı bu gece kendisi. Mesela önce tehlikeli olabilecek bir atağı oyuncu değişikliği yüzünden kesti, daha sonra yok durun vazgeçtim dedi. Faulün üzerinden 15-20 saniye geçtikten sonra ortada bir avantaj yokken "avantaj kaybolduğu" için faul düdüğü çaldı. Çalamadığı ve yanlış çaldığı düdüklerden bahsetmeye bile gerek yok. İtiraz dozunu bir hayli aşmalarına rağmen Alex ve Lugano'yu uyarmaya bile cesaret edemedi. Hatta Fenerbahçe'nin sert oyununa rağmen hatırladığım kadarıyla sadece Dos Santos'a kart çıkartabildi.

Aykut Kocaman'ın ise bugün en büyük yanlışı, orta sahada Özer - Mehmet - Christian üçlüsü ile başlamasıydı. Kenarda Gökay dururken, geçirdiği ameliyatlar sonrası halen kendini toparlayamayan Özer'le başlaması yanlış bir karardı. Orta sahada forvet arkasında oynamayıp, serbest oynayan tek oyuncu olmuş olabilir bu maçta Özer. Mevkisi neydi henüz çözebilmiş değilim. Hatta 5-6 arkadaş toplanıp nerede oynadığını bulamama riskimiz var. Sol kanatsız 45 dakika oynayan Fenerbahçe, Dia ve Caner'in girmesinden sonra hapsetti Bursaspor'u kendi sahasına. Bursaspor'da ise Sercan ve Altidore çok geç girdi oyuna. Fenerbahçe arka tarafta büyük boşluklar bırakmaya başladığında Bursa orta sahası henüz düşmemişti oyundan. Bundan yararlanamadı Ertuğrul hoca. Yinede İbrahim ve Serdar'ın kusursuz oyunu sahadan bir puan çıkarmalarını sağladı. Maçın adamı İbrahim, milli formayı çoktan hak ettiğini gösterdi.

Sonuç olarak Fenerbahçe, Trabzonspor'un iki puan gerisine düştü. 17'de 17 baskısından kurtulması en büyük artısı Fenerbahçe'nin. Şimdi önemli olan "kaçan" konumuna gelen ve Fenerbahçe tarafından "kovalanacak" Trabzon'un ne reaksiyon vereceği. İkinci yarının başındaki gibi seri puan kayıpları mı yaşayacaklar, yoksa bu yükü omuzlayıp şampiyonluk basamaklarını tek tek çıkmaya devam mı edecekler?

Bundan sonra ligde ne olabilir peki? Öncelikle şunu belirtmek lazım. Fenerbahçe'nin önümüzdeki iki hafta boyunca ligde oynayacağı rakipleri ile, Trabzonspor 2 hafta sonra oynayacak. Yani Fenerbahçe sırasıyla önce Eskişehirspor deplasmanına gidecek, daha sonra Gaziantep ile Kadıköy'de oynayacak. Trabzonspor ise TT Arena'da Galatasaray ile oynadıktan sonra Bursaspor ile içeride karşılaşacak. Sonraki iki haftada ise önce Eskişehir deplasmanı, ardından Avni Aker'de Antep'i ağırlayacak.

Önümüzdeki dört haftanın programı şu şekilde;
Eskişehir - Fenerbahçe
Galatasaray - Trabzon

Fenerbahçe - Gaziantep
Trabzon - Bursa

Buca - Fenerbahçe
Eskişehir - Trabzon

Fenerbahçe - İstanbul B.B.
Trabzon - Gaziantep

Bu dört haftayı hangi takım kayıpsız geçerse şampiyon olacak gibi duruyor. Yinede Trabzon'un işi daha zor. Hem Galatasaray, hemde Bursa maçlarını kayıpsız geçmeleri gerekiyor. Çünkü kalan fikstürüne bakarsak, Fenerbahçe'nin puan kaybetmesi en muhtemel maçlar Eskişehir ve Antep maçları.

Ligin 33. haftası şampiyonu ilan edecek hafta bana göre. Yani ya İstanbul'da Fenerbahçe, yada Avni Aker'de Trabzon taraftarları ligin bitimini beklemeden şampiyonluk sevincini yaşayacaklar 90 dakika sonunda.

Bursaspor'un ise halen şansı devam ediyor. Onlar için belirleyici maç ise Trabzonspor maçı olacak. Burada kaybedilecek puanlar onları şampiyonluk yarışından iyice uzaklaştıracak. Bursa'nın kalan maçları ise sırasıyla şu şekilde; Antalya, Trabzon (D), Manisa, Kayseri (D), Beşiktaş, Kasımpaşa (D), Gençlerbirliği.

Lig sonuna kadar çok keyifli bir yarış bizi bekliyor yani. Yinede kesin olan, ve olmaması kıyamet alameti sayılacak tek şey hakem hataları ve yöneticilerin yıllardır değişmeyen demeçleri olacak.