Guus Hiddink’in göreve gelmeden önce 2010 Dünya Kupasına katılamamış bir milli takım vardı. Daha da önemlisi antipatik, saha içinde kaos futbolu oynayan bir takımdı Türkiye. Hatta teknik direktörü ders almayıp ders veriyordu. Yani nereden bakarsanız bakın sağlıklı bir futbolsever “İşte benim takımım bu” diyemezdi.
Hollandalı ise bugün olduğu gibi imzayı attığı zaman da bir dünya markasıydı. İsmi insanı heyecanlandırmaya yetiyordu. Aradan iki sene geçti. Hala tam karar veremedim tam olarak iyi yaptığı işler mi fazla, kötü yaptığı işler mi?
Ama Hiddink’in yaptıklarına yakından bakmadan önce bizim yanlış yaptıklarımıza ufaktan dikiz atmak lazım. 1990’ların ortasından beri milli takım düzeyinde futbolumuzun yükselişte olduğunu kabul edersek, yaklaşık 20 yılın hatalarını Hollandalının bir dokunuş ile çözmesini bekledik. Aslında bu cumhuriyetin en büyük sıkıntısı. Bir Atatürk gelecek ve her şeyi düzeltecek sendromunun futbola yansıması oldu Hiddink’ten beklediklerimiz.
-Bir dokunuşu ile yıllardır A takımlara Avrupa’ya göre çok az oyuncu veren altyapılar futbolcu madeni haline gelecekti.
- Milli takım havuzundaki oyuncular futbolun temel doğrularını yapmaktan acizdi çoğu zaman. En basitinden ben çocukken de bu takımın duran toplarda zaafı vardı, ben büyüdüm zaafımız devam ediyor. Ya da bugün yenilen goller. Hepsinde savunma oyuncularımızın hem bireysel hem de takım olarak hatası var.
- Türkiye, Şenol Güneş dışında hiçbir zaman taktik takımı olamadı. Hiddink oyunculara birer çip takarak bunu da çözecekti ama çözemedi.
- Türk topçusu profesyonel değildir ve bununla da övünür çoğu zaman. Hollandalı bunu da en hızlı şekilde çözeceğinin sözünü vermişti zaten.
-Sanırım sadece Türkiye’de hata olarak denilebilecek şeylerden birisini yaptı ve hem futbolcuya hem de basına insan gibi davrandı. Milli takımdaki bazı papazları inceden tepiklese, ara arada basın toplantılarında gelenlere ayarlar verse herkes daha çok tatmin olurdu kendisinin performansından.
Bu liste daha da uzar gider. Yirmi yıldır sürekli artarak yapılan hatalar bunlar. Ve bunları düzeltemediği için Hollandalıya kızmamak lazım. Mesela on sene görevde kalıp altıncı yedinci senenin sonunda hala bu sorunların büyük kısmı masada dursa kızalım ama bu yukarda kileri yapamadığı için kızmayalım ona.
Peki kendisinin yaptığı hatalar nelerdi?
Aslında bunlarda da futbol kamuoyunun bazı hastalıklı noktalarının etkisi var ama çoğunda Hiddink kolaya kaçtı.
İlk oynadığımız eleme grubu maçlarında 2010’a gidemeyen kadronun iskeletini bozmadı. Kolay yolu tercih etti. Sağlam bir değişiklik yapsa ve yine aynı puanları kaybetse daha fazla tepki çeker miydi? Evet çekerdi ama en azından doğruları yapmış olurdu. Jurgen Klopp “Nuri milli takımda olmak için acaba daha ne yapmalı” feryatlarındayken, Hollandalının Nuri’yi ilk 11’e yazmamasını açıklayabilecek bir futbol doğrusu yok çünkü.
Belki hiçbir zaman oyuncu tercihlerinde Ceyhun Eriş, Yusuf seviyesine düşmedi ama o da inatla kötü oynayan futbolcularda ısrarını sürdürdü. Amiyane tabirle formayı hak edene vermediği zamanlar oldu kendisinin. Yahut bazı futbolcuları inatla görmezden geldiği.
Ayrıca saha içinde onun istediği oyunu futbolcular oynayamamasına rağmen, taktik konusundaki ısrarını sürdürdü.
Ve çalıştırdığı takımın Türkiye olduğunu unuttu. Evet Türkiye Avrupa’nın üst düzey futbol ülkelerinden değil ama onun gittiği zamanki Güney Kore ve Avustralya’dan da daha iyi bir futbol ülkesi. Sürekli olarak takımın potansiyelini bir tık aşağıda gördü.
Aldığı para, yurtdışında geçirdiği günler, Türkiye’ye az gelişi falan hiç sıkıntı değildi bence. Sonuçta 18 takımlı ligimizde 450 futbolcu var milli takım oyuncu havuzunu oluşturabilecek. Bunların üçte birine yakını yabancı desek geriye 300-320 arası bir oyuncu topluluğu kalıyor. Bunlarından en iyimser bakışıyla 30-35 tanesi milli takım seviyesinde. Buna bir 10 tanede gurbetçi eklesek 40-45 futbolcu yapıyor. Bu kadar adamı izlemesi içinde deli gibi zaman harcamasına vakit yok.
Sonuçta Guus Hiddink, futbol piyasasındaki en üst düzey isimlerden biridir. Böyle adamlar başarıyı genelde “sistem” denilen şeyin işlediği ortamlarda yakalamıştır. Hiddink değil Guardiola, Alex Ferguson ya da Mourinho da bu süreçte milli takımın hocası olsa, benzer bir süreç yaşayabilirdi. Ama bu durum Hiddink’in Türkiye’de başarısız olduğunu gerçeğini de değiştirmiyor. Hollandalı kariyerinin son 10 yılının en formsuz günlerini kırmızı-beyazlıların başında geçirdi.
Frank Rijkaard, Bernd Schuster ve Guus Hiddink(daha ayrılmadı ama herhalde ayrılacak) çalıştıkları yerden hep “başarısız” sıfatı ile ayrıldılar. Bence bu başarısızlıkta yüzde 70 pay “Türkiye şartlarının” yüzde 30 ise kendilerinin. Biz diğer ikisine olduğu için Hollandalıya da hiç yardımcı olmadık ama o da yüzde 30’u yüzde
20’ye çekmek için hiç çabalamadı.
Not: Yazıda genellikle isimler üzerinden gitmedim konunun özünden sapmamak için. Ama Hiddink’in Oğuz Çetin tercihi başlı başına bir felaket ve rezalettir. Ben TFF başkanının yerinde olsam bundan sonra gelecek teknik direktörün sözleşmesine “Türkiye sınırları içinde Oğuz Çetin ile görüşmesi yasaktır” maddesi koydururum.