TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Efe Yılmaz l 19 Haziran 2010 0 Yorum


İlk maçta Almanya karşısında hezimete uğrayan Avustralya ile Sırbistan'ı yenen Gana karşı karşıya geldi bugün. İki teknik direktör takımlarının ilk maçlardaki performanslarından memnun kalmamış olacak ki, değişik kadrolar ile çıktılar sahaya.

Verbeek'in Avustralya'sı ilk maçta takım görüntüsünden çok uzaktı. Cahill'in kırmızı kart görmesiyle de iyice dağılmışlardı. Fakat bugün sahaya çıkan takım 90 dakika boyunca ilk maçtan çok farklı bir görüntü sergiledi. Savunma rakibe daha az alan bıraktı. Orta alandaki Valeri ve Culina'nın oyunu iyi yönlü oynamayı başarması sayesinde savunmaya katkısı artı. Berisciano gibi topa hassas dokunuşlar yapan bir oyuncunun sahada olması ise takımın oyun zekâsını yükseltti. Birde Kewell kırmızı görüp atılmasaydı, belki de başka bir hikâyesi olacaktı maçın.

Gana ise ilk maçtaki gibiydi. Orta alanda mücadele eden, defansı fazla açık vermeyen, ama ileri 3lüsünün kısıtlı yeteneklerinden dolayı sonuca erişemeyen bir takım. Gana'nın 2006 Dünya Kupası'nda da en büyük sıkıntısı buydu. Topu tehlikeli alana getirip, bitirici pasları yahut vuruşları yapamıyorlardı. Bu turnuvadaki 2 gollerinde penaltıdan gelmesi tesadüf değil. İlk maçta 13 bu maçta ise 16 şutları kaleyi buldu, ama top sadece 11 metre uzaktan vurulunca ağlarla buluştu.

İki takımın bu 90 dakikalık performansına bakarsak Verbeek'in dersini daha iyi çalıştığını söyleyebiliriz. Takımı 25. dakikada 10 kişi kaldı. Ama o yaptığı müdahalelerle saha içinde takımı hem diri tuttu, hem de takımın atağa çıkmasına yardımcı oldu. İlk maçta sol bek oynayan Chipperfield'ı bugün 66. dakikada sol açık alarak aldı oyuna. Avustralyalı son 20 dakikadaki atakların çoğunda vardı. Gana teknik direktörü ise, 10 kişi kalmış takıma karşı oyunsal üstünlüğü ele geçirecek hamleleri yapamadı. Belki Gana'nın kaleye attığı şut ve bulduğu pozisyonlar daha fazla, ama iki takımında topla oynama yüzdeleri eşit. Gana Avustralya'yı bir türlü yoramadı, çünkü topa sahip olamadı. Maç boyu 1 kişi eksik oynayan Avustralya toplamda 102.695 metre koşarken, 11 kişilik Gana 101.776 metre koştu.

İki takım açısından da maçın öne çıkan bazı oyuncuları vardı. Gyan maç boyu elinden gelini yaptı. Kevin Prince Boateng ise yüksek isabetli pas yüzdesi ile (85.47) takım organizasyonunda önemli rol oynadı. Kangurularda ise sahada basmadık yer bırakmayan Valeci takımın en iyi oyuncusuydu. Neill ise geçen maçtaki hatalarının hiç birini yapmadı ve Avustralya defansının beyni oldu.

Maçlar sonunda Gana 4 puanla grup lideri, Avustralya ise 1 puanla sonuncu durumda. Gana'nın son maçı 3 puanlı Almanya, Avustralya'nın ise rakibi, 3 puanlı Sırbistan. Matematiksel olarak her takımın gruptan çıkma şansı var, ama iki maçta da en önemli oyuncuları kırmızı kart gören Kangurular diğer takımların bir adım gerisinde.

Son bir paragrafı da her maçın kahramanı olan “Jubulani” hak ediyor. Kaleciler mi kötü, forvetler mi beceriksiz, yoksa top mu huysuz çözülemiyor. Genel yargıları çıkarmak çok zor, çünkü bu topun canının ne zaman ne yapmak isteyeceği kestirilemiyor.

Atilla Nesipoğlu l 0 Yorum


Belli ki Japonya’nın hocası Takashi Okada bütün gece mesai yapmış, Hollanda’nın yumuşak karnı olan savunmasına devamlı pres uygulamaya karar vermiş. Kağıt üzerinde her şey tamam gibi, fakat takımlar yeşil sahaya çıkınca çok farklı faktörler ortaya çıkıyor.

Günümüz futbolunda bu faktörlerden en önemlisi ise kondisyon. Japonya baskısı altında geçilen ilk 45 dakikanın ardından ikinci yarının başlamasıyla Hollanda hakimiyeti eline aldı ve 15 dakika süren bölümde pozisyona giremeden de bir gol buldu Hollanda. Japonya 45 dakika boyunca hakim olduğu maçta gole yaklaşamazken Portakallara 8 dakika yeterli oldu. Bu da bir diğer önemli faktörü gösterdi; tecrübe!

Okada gece boyunca plan yaparken taktik ve teknik üzerinde yoğunlaştığından bunları gözden kaçırmış olsa gerek. Japonya istediklerini yapabildiği anlarda gözler sahada Japonlarin en golcü oyuncusu Nakamura’yı aradı. Final paslarında bir türlü doğru tercih yapamadılar ve galibiyeti hak ettikleri maçı kaybettiler. Olsun eğrisi doğrusuna geldi, oynamadan kazandıkları Kamerun galibiyetinin diyetini de ödemiş oldular böylece.

Hollanda’ya baktığımda bilmediğim ama izledikçe alıştığım bir oyun izliyorum. Total futbolu daha yavaş, daha garanti icra eder olmuşlar. En yetenekli kadrolarıyla kazanamadıkları kupayı, diğer favorilerin beklentilerin altında kalmasıyla Afrika’da kaldırırlarsa şaşırmamalı. Düşük tempoları Robben gelince yükselirse bu garanti oyun çok önceden hak ettikleri kupaya onları ulaştırabilir.

Günün sonunda maçın oyuncusu golü atan Sneijder seçilmiş. Bana göre ise sahanın yıldızı karşılaşmanın hakemi Hector Baldessi’ydi. Sert ve tempolu geçen karşılaşmayı mümkün olduğunca az kesti ve meslektaşlarına nazire yaparcasına müsabakayı bir sarı kartla bitirdi...

Taşra Baskısı l 0 Yorum

1990 yılının Şubat ayında İstanbul'da dünyaya gelen Onur Güler, Aksaray Mahmudiye İlkokulu, Şehremini Lisesi, Kadir Has Üniversitesi Radyo-TV Yayıncılığı bölümü ve Kadir Has Üniversitesi Spor İletişimi Sertifika Programı'nı başarıyla bitirdi. Küçüklüğünden bu yana spor medyasında yer alma hayali kuran ve bir yandan da kendini eğiterek bu hayalinin peşinde koşan Onur, tam bir spor aşığıdır. Kısa bir basketbol geçmişi de olan Güler, futbol, basketbol, F1 ve tenis izlemekten inanılmaz bir haz duyar. Spor İletişim Dergisi'nde ve amarillorojo isimli blogda spor üzerine karalamalar yapan hayalperest insan, 2009 yaz döneminde Habertürk TV Spor Servisi'nde zorunlu staj adı altında ilk medya deneyimini yaşarken, çok şey öğrenmiş ve neden bu mesleği istediğini daha iyi anlamıştır. Halen hayallerinin peşinde koşmaya devam eden Onur, şu anda Doğan Haber Ajansı Spor Servisi'nde stajyer olarak görev yapmaktadır.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


1979 Karadeniz Ereğli doğumlu olan İhsan Yılmaz, 1997’de TED KDZ Ereğli Koleji’ni bitirdikten sonra Ankara yollarına taş dokudu ve 2002’de Bilkent Üniversitesi İktisat bölümünden mezun oldu. Eğitime hasret kalmış olacak ki 2003’te gittiği Amerika’dan, University of California Berkeley’de işletme eğitimini tamamlayıp geri döndü. 2005 senesinde askerliğini de bitirip hayata tam anlamıyla adım attı. İşi Sibirya’da işlediği ağaç ürünlerini Türkiye’ye getirmek; hayali ise iktisat ve işletme geçmişini spor yönetiminde pekiştirmek.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


1988'de, beyaz eşya kampanyalarının bittiği gün dünyaya geldi. Yaşıtları misketle oynarken Tarık Tarcan'ın Çarkıfelek'i sayesinde okumayı, Susam Sokağı'yla da yazmayı öğrendi. Bu yüzden eğitim hayatı, altı yaşında ve ikinci sınıftan başladı. Ertesi yıllarda sınıf arkadaşları karşı cinsi keşfederken, misketle haşır neşir olan taraf kendisiydi. Her yeni futbol sezonuna Kadıköy galibiyeti ve her öğretim dönemine 2004'te kazandığı İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü'nü bitirme umuduyla giriyor. Spor İletişimi Programı'nda muvaffakiyete erdikten sonra EuroAsia Sports'ta çalışmaya başlayan Hasan, Seinfeld'ın bir mucize olduğuna inanıyor.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


7 Aralık 1985’de, bir kış sabahı dünyaya gelen Emrah Aktaş, ilk ve orta öğretimini Fatih Hekimoğlu Ali Paşa İlköğretim Okulu’nda aldı. Aynı yerde fazla duramamak gibi bir problemi olduğundan okul biter bitmez hemen denizin karşı kıyısına yerleşen yazarımız, liseyi ise Üsküdar Halide Edip Adıvar Lisesi’nde okudu. Madem kafam sayısala basıyor, o zaman neden mühendis olmuyorum düsturuyla Sakarya Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği bölümüne başladı ve Ağustos 2009’da da diplomasına kavuştu. Lakin spor aşkıyla Mecnun misali çöllerde dolaşırken, Leyla’sıyla nam-ı diğer Spor İletişim Programı’yla tanıştı. Aldığı sertifikayı başköşesine asan yazarımız, şimdi ise kapağı spor medyasına atmanın yollarını arıyor. Başta futbol, basketbol, tenis ve motor sporları olmak üzere ne bulursa izleyen, burada da aklına eseni yazacak olan Emrah Aktaş, aynı zamanda kişisel blogu Far Side of The Moon’da ve diğer mecnunlarla birlikte çıkarttıkları Spor İletişim dergisinde de bir şeyler karalıyor.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


Serhat Gürcan Gündüz, 1987 yılının sıcak bir ağustos günü, Edirne'de dünyaya gözlerini açtı. Anne ve babası Niğde doğumlu olmasına rağmen, Selanik göçmeni bir ailenin torunları olduğu için, kendini Selanikli olarak görüyor. Özel Doğuş Koleji, 30 Ağustos İ.Ö.O ve İntaş Lisesi'nin ardından İstanbul Arel M.Y.O. Lojistik bölümünü bitirdi. Son olarak Kadir Has Üniversitesi Spor İletişimi Sertifika Programı'ndan mezun olan Gürcan, halen açık öğretimde işletme bölümü öğrencisi. Futbol ve basketbol izlemeyi, karikatür çizmeyi seven, spor yazarı olma heveslisi kişi, Rondo'nun 3-4 sene içinde MVP olacağı gibi bir hayalin de destekçisi. Hiçbir gazetede staj yapmadığı gibi, hiçbir yerde de çalışmayarak bu alanda ne kadar istekli olduğunu bizlere gösteriyor.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


Mustafa 1986 yılında dünyaya geldi. Tuttuğu takım ile başlayan futbol sevgisi, 1998 Dünya Kupası sonrasında "bir de buralara göz atalım" diyerek sınır ötelerine doğru genişledi. O gün bu gündür de futbol dilencisi olarak etrafta dolaşmakta. 2004 yılında girdiği Boğaziçi Üniversitesi, Mustafa'ya bir anlamda kendini buldurttu. Burada kazandığı vizyon sayesinde birçok konuda olduğu gibi futbola da daha entelektüel bir gözle bakmaya başladı. Mezun olduktan sonra özel bir firmanın "marka finansmanı" bölümünde çalışmaya başlayan Mustafa, Spor İletişimi Sertifika Programı ile hayallerini de yavaş yavaş elle tutulur hale getirmeye başladı. Şu an için futbol yazarlığı ve finans konusundaki kariyerini beraber yürütme düşüncesinde.

Taşra Baskısı l 1 Yorum


Blog cemaatinin güzide üyelerinden Anıl Can Yıldırım, 1987 yılının Haziran ayında kavurucu bir sıcakta öğle vakti dünyaya gelmiştir. Ortaöğretimi Özel Yüzyıl Işıl İlköğretim Okulu, Liseyi de Özel Acarlar Lisesi'nde bitiren kolej çocuğu Anıl Can, 23'ü mühendislik olan 24 ÖSS tercihi arasından ekonomiyi denk getirerek babadan burslu olarak Koç Üniversitesi'ne girmiştir. Üniversite eğitiminde son viraja giren usta kalemimiz, uslanmaz bir Liverpool fanatiğidir. Fowler'ı abisi, Dalglish'i babası gibi gören Anıl Can, tenis, snooker, atletizm gibi sporlarla da içli dışlıdır. Spor yazarlığından standartlarını sürdürecek parayı kazanamadığını gördüğü anda finansa zıplamak amacıyla durmadan staj kovalayan yazarımızın söylemek istedikleri şimdilik bu kadardır.

Taşra Baskısı l 1 Yorum


1982, İstanbul doğumlu olan Atilla Nesipoğlu, Erenköy İlkokulu, Fahrettin Kerim Gökay Anadolu Lisesi ve Dumlupınar Üniversitesi İktisat Bölümü tecrübelerini Kadir Has Üniversitesi Spor İletişimi Sertifika Programı ile taçlandırdı. Ocak 2010’dan bu yana Futbol EXTRA dergisinde yazıyor. Aynı zamanda Habertürk gazetesi spor servisinde de stajyer olarak çalışan Atilla, bu blogu da hayallerinin spor sayfası olarak görüyor. Futbol ve basketbolu saatlerce oynamaktan, Amerikan futbolu, buz hokeyi, curling, F1’i ise izlemekten tarifsiz bir keyif alıyor. Ayrıca yazarımız dünya üzerindeki forvetlerin %90’ından daha iyi olduğuna dair sapkın bir inanca da sahip.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


Kadir Ar, 1986 yılının haziran ayında Ankara'da doğdu. İlkokulu Giresun'da bitiren Kadir, ortaokul ve lise yıllarını Manisa Fatih Anadolu Lisesi'nde geçirdi. Anadolu liselerinin 7 yıllık son mezunlarından birisi olarak Ankara Üniversitesi, Dil Ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne İtalyan Dili okumaya girdi ve bir daha da çıkamadı. Sporla ilgili iş yapabilecek bir referans bulamayıp şansını turizm, reklamcılık gibi hiç anlamadığı yerlerde deneyen Kadir'in imdadına Spor İletişimi Sertifika Programı yetişti. Buradaki eğitimini tamamlayan Kadir, şimdi kendisine staj imkanı sağlayabilecek kurumlardan haber bekliyor. DTCF'deki kaydı devam ediyor ama o, Ankara'daki evini boşaltıp İstanbul hayalleri kurmaya başladı bile. Basketbol, tenis ve motor sporlarından da anlamasına rağmen daha çok Türkiye ve dünya futbolundan yazılarıyla bloga katkı sağlamaya çalışıyor.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


Eray Kaş, 1986 yılının ağustos ayında, Türkiye’nin en güzel şehri Çanakkale’de doğdu. Son derece başarılı geçen ilköğretim döneminden sonra başarılarının karşılığını olarak Balıkesir Fen Lisesi’ni bitirdi. Fen lisesine gitmenin ve orayı sonuncu bitirmenin sonucu olarak, seçebileceği en sözel bölüm olan İktisat’ı Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bulan blog yazarı, ekonomiden hiç anlamıyor. Tek anladığı şeyin spor olduğunu düşünüyor. Kafasına “Spor ile ilgili bir iş bulamazsam, limon satar yine de bankada çalışmam” mantığını oturtarak Eurosport’ta spor ve staj hayatına başladı. Eurosport, sporun her dalında ufkunu açmasını sağladı. Şimdi de Türkiye Basketbol Federasyonu’nun basın departmanında çalışıyor. Blogda sporun her dalından birşeyler karalamaya çalışmaktadır.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


Blog ekibinin tevellütü en eski üyesi Ahmet Bozada İstanbul'da doğdu ve hala da büyümeye devam ediyor. İstanbul Üniversitesi Elektronik Mühendisliğinden mezun oldu ancak mühendisliğe hiç ait olamadı. Küçük yaşlarda okul bahçelerinde tozunu yuttuğu futbola duyduğu sevgi katmerlenerek büyüdü ve farklı spor gruplarına yelpaze açtı. Basketbol, voleybol ve tenis, futbolla birlikte en büyük tutkuları. Rıdvan'ı ve Aykut'u canlı ve kanlı gözlerle izleme şansına sahip oldu. Amma velakin blog yazarlarından Bahadır ile ortak hayranlık beslediği Martina Hingis'i beyaz ekrandan izlemekle yetinmek zorunda kaldı. Ve bunun da içinde bir yerlerde onulmaz yaralar açtığına inanıyor...

Taşra Baskısı l 0 Yorum


4 Eylül 1985 doğumlu olan Cengiz Bahadır Özdemir, Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra askeri vazifesini yapmıştır. Futbolu seven bu arkadaş, motorsporları ve amatör branşları da takip etmeye çalışmaktadır. Aynı zamanda Kırmızı Başlıklı Şeytan adlı blogda da bir şeyler söyleyen Bahadır, kapağı spor medyasına atmak için uğraş vermektedir. Martina Hingis ve Carlos Sainz hayranıdır.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


Efe Yılmaz, 1984 kışında İstanbul'da doğdu. 7 sene Cağaloğlu Anadolu Lisesi'nde okuduktan sonra, üniversiteye girmek gibi bir hata yaptı. Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümüne 2003 senesinde giren Efe, İngilizce aşkından 2 sene hazırlık okudu ve  hala okuldan mezun olamadı. Mart 2009'dan beri Korner Olması Lazım isimli blogda, kendi tabiriyle spor üzerine karalamalar yapan yazarımız kısa süre önce Taraf Gazetesi'nin spor servisinde stajyer olarak çalışmaya başladı. En sevdiği spor Playstation'da Fifa oynamak.

Taşra Baskısı l 0 Yorum


1987 Karşıyaka, İzmir doğumlu olan Kemal Mardin, 2005 yılında İzmir Amerikan Lisesi'nden mezun olduktan sonra üniversite eğitimi için İstanbul'a geldi ve Yeditepe Üniversitesi'nin İktisat bölümünü bitirdi. Mart-Eylül 2010 tarihlerinde, Türkiye Basketbol Federasyonu’nda, 2010 FIBA Dünya Şampiyonası resmi web sitesinin editörü olarak görev yapan Kemal, şampiyonanın sona ermesinden bu yana TBF'nin basın departmanında editör olarak çalışmakta. Mayıs 2009’da Meşale Kokusu isimli blogda spor üzerine yazılar yazmaya başladı. Basketbol, badminton, tenis ve yelken branşlarında amatör sporculuk geçmişi olan Mardin, ağırlıklı olarak Basketbol ve Bank Asya 1. Lig üzerine yazılar yazıyor.

Taşra Baskısı l 0 Yorum

Geçtiğimiz şubat ayının 13. gününde bir cumartesi sabahı Kadir Has Üniversitesi'nde 60 kişilik bir grup bir araya geldi. 13. cumanın uğursuzluğuna nazire yaparcasına cumartesinin kendilerine uğurlu geleceğine inanan bu genç kitlenin tek bir motivasyonu vardı: Spor aşkı! Yanlış anlaşılmasın. Bu gençler bir halı saha veya tek pota turnuvası için toplanmamışlardı. Zaten ilk bakışta çoğunun fiziğinin spora elverişli olmadığı göze çarpıyor, kiminde ayva kiminde balkon kıvamında olsa da göbekler ortak özellik olarak öne çıkıyordu. Belli ki zorunlu veya gönüllü olarak sporun icrasından çok önce vazgeçilmişti. Ne var ki dünyayı dolaşsa da sönmeyen Olimpiyat Meşalesi misali, dinmeyen spor aşkı içten içten bünyeleri dürtüyordu. Bir şeyler yapmak lazımdı. Spor yapmak kadar, onu izlemeyi ama daha çok üzerinde düşünmeyi, tartışmayı ve fikir üretmeyi seven bu kitlenin spor kariyerlerini sürdürmek için seçecekleri yolu tahmin etmek çok da zor değildi tabii ki. Karar verilmişti. Bir şekilde spor basınına giriş bileti alınacaktı.

Çok sınırlı sayıda bulunan ve parayla satılmayan, elde etmek için özgün hünerler sergilenmesi gereken bu biletin Kadir Has Üniversitesi'nin ev sahipliği yaptığı Spor İletişimi Sertifika Programı'nda temin edilebildiği haberi çabuk yayıldı. Ön elemelere yaklaşık yüz elli kişi katıldı ve başarılı olan altmışı aynı yolun yolcusu olmak için bir araya geldi. Normalde böyle bir oluşumda rekabetin tetikleyici yanından çok, kirli yüzünü göstermesi beklenir ama zaman geçtikçe omuz omuza ilerlemeye başlandı. Yardımlaşma ve dayanışma ön plana çıktı. Böyle olunca da kısa sürede, program ilk meyvelerini vermeye başladı. Bu süreçte aralarından bazıları çoktan sektöre adım atmaya başlayan programın katılımcıları, internet üzerinden Spor İletişim dergisini çıkarmaya başladı. Son olarak Dünya Kupası özel ekiyle beraber üçüncü sayısı çıkan dergi için olumlu yorumlar gelmeye başladıkça, birlikte daha başka neler yapabiliriz diye düşünmeye başlandı ve Taşra Baskısı ortaya çıktı. Çoğunluğun kendine ait blogu olmasına rağmen birlikten kuvvet doğar düşüncesi ile tek çatı altında toplanmaya karar verildi.

İşte şu an ziyaret etmekte olduğunuz sitenin arkasındaki hikaye budur. 21. yüzyılda hala matbaaya erken girmek zorunda kalan gazeteler olduğundan, akşam saatlerinde düşen haberleri hatta bazen maçları bile içermeyen taşra baskılarına gönderme yapan isim tercihimizden anlayacağınız üzere amacımız herkese ulaşabilmek. Bunu gerçekleştirmekte dayanacağımız başlıca ilkeler ise çeşitlilik ve tarafsızlık. Bu ilkelerden sapmadığımız sürece bu sitedeki yazıları keyifle okuyacağınıza inanıyoruz. Çünkü biz bu satırları doldurmaktan gerçekten büyük keyif alıyoruz.

Taşra Baskısı Yazarları