TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG


‘Bizden’ olmayanı veya bizim gibi düşünmeyeni istememe, onu dışlama ve sorguya çekme güdüsü hakim maalesef bu topraklarda. Önce Mesut Özil yerlere vuruldu, hem de posası çıkana kadar. Ardından Emir Kusturica Antalya’dan resmen kovuldu. Arkasına iple boş teneke bağlanmışçasına hem de… Şimdi de muhterem basınımız işi gücü bıraktı, damarlarında ‘Türk’ kanı dolaşıp başka ülkelerin milli takımlarını tercih eden futbolcu avına çıktı! En son Ekrem Dağ ile iletişime geçip “gol atarsan sen ne yapacaksın bakalım?” tarzında sorular yöneltmiş Milliyet. Okyanusta sadece küçük bir damla bu üstelik... Nasıl bir gereksiz milliyetçilik anlayışıdır ki “bak ona göre haa!” tadında alttan alttan ağalık taslayıp bu insanları galeyana gelmiş milyonların önüne atıyoruz? Nedendir bu kendimizi sürekli yüceltme, üstün görme içgüdüsü? En vahimi, halen neden diğer ülkeleri “biz ve onlar” şeklinde araya kocaman bir sınır koyarak görüyoruz?

Emir Kusturica Altın Portakal jüri başkanlığından ayrıldı.
Sorulara verecek çok cevap var aslında. Ama bizim bu noktada milletçe asıl sorunumuz; Mesut, Kusturica, Ekrem ve daha nicelerinin asıl icra ettiği işi pas geçip onları politize etmemizden kaynaklanıyor. Kusturica’nın sanat anlayışını kavramak ve ona bir nebze saygı duymak yerine, Bosna katliamı hakkındaki düşünceleri yüzünden onu ülkeden kovmak da bu hastalıklı mantığın ürünü. Halbuki ona malum düşüncelerini savunma ve hatta Bosna ve Türkiye’deki insanların gözünde aklanma fırsatını veremez miydik? Her şeyi ‘çok bilen’ medyamız Kusturica’nın kovulmasına çanak tutmak yerine basın toplantısında ona âkil sorular sorarak yönetmenin düşüncelerini halk gözünde 'iyi veya kötü' netleştiremez miydi? Benim öğrendiğim gazetecilik anlayışı bunu gerektirirdi. Mesut’un müthiş yeteneğini ve daha 22 yaşında bütün Türkiye Milli Takımı’ndan daha yüksek yerleri görmüş kariyerini göz ardı etmemiz de aynı şekilde açıklanabilir. Biz tam da bugün Zaytung’ta “kafamı kaldırsam Real Madrid’te oynarım” diyen futbolcu geyiklerini okurken Mesut bu takımın değişmez oyun kurucusu konumunda halbuki!
Mesut Özil Milli Takım'a golünü atarken
Mesut konusunda merkezde olması gereken olay sportmenliktir. Futbol sonra gelir, politika ise en son… Kusturica meselesinde de elbette politika olmalıydı ancak sanatın önüne geçerek değil. Bizim işimize böylesi geliyor işte… Gürültü patırtıyla beslenen medyamız için bu şekilde daha lezzetli bir yem ortaya çıkıyor. Tabii aşırı milliyetçi olup bu zayıflıktan ötürü anında gaza gelebilmemizi de unutmamak gerek. Zira Aurelio’nun Milli Takıma seçilmesini sindirmeye çalışırken (!) ille de Türkçe konuşması gerektiğini ve İstiklâl Marşı’nı öğrenme zorunluluğunu bile tartıştık zamanında. Bırakalım bu adamlar topunu oynasın, sanatını icra etsin… Dünya üzerinde kimse bizimle bire bir aynı olmak veya düşünmek zorunda değil. Kimsenin aynı duyguları hissetmek gibi bir mecburiyeti de yok. Bir kez olsun dönüp kendimize bakmıyoruz ki bizde kaç tane ‘Kusturica’ var? Mesut’la benzer yeteneğe sahip yüzlerce gençten kaçını geliştirebildik? Biz işin aslına ne kadar önem vermişiz ki onun yetenekli işçilerini hakkıyla yetiştirebilelim? Odak noktası sanat veya futbol olmayınca ne ‘Kusturica’ ne de 'Mesut' çıkaramıyoruz bu topralkardan. Mesut gibi cevherlerimizi de biz değil, doğup büyüdüğü ‘memleketi’ işliyor. Ondan sonra bize de en iyi yaptığımız iş olan çamur atmak kalıyor.

1 Yorum

  1. Mesut'un yuhalanması elbette milliyetçiliğin kötü bir örneği olarak görülebilir. Çok çok abartırsak faşizme kadar gidebilir. Mesut'u eleştirirken Marsel İlhan örneğini de göz ardı ediyor olmamız medyamızın kaç yüzlü olduğunu gösteriyor zaten.

    Ancak Kustarica'ya karşı koyulan tepkinin ben aşırı milliyetçilikle ilgisi olduğunu sanmıyorum. Medyayı bu konuda fazla takip etmedim. Ekşi'de ve bilimum sözlük-forum sitelerinde insanların tavırları çok sert olabilir. Ancak sanatçı dediğimiz kişinin, politik görüşü çok önemlidir. Bugün ''Kıbrıs'ta Rumların kafasını kestim'' diyen tiyatrocuyu nasıl bir anda yok edebiliyorsak, Kustarica gibi katliamcı bir insanı da aynı dille eleştirebilmeliyiz. Onun da zaten giderken yaptığı ''Bosna'daki katliama ses çıkaranlar neden Ermeni Soykırımı'nda suskunlar'' açıklaması bazı şeyleri net bir şekilde ortaya çıkarıyor. Sanatçı, politik görüşleriyle öne çıkması gerekendir. Bazı bakanların dediği gibi ''Sanatçı politikaya karışmasın'' gibi sözler saçmalıktır.

    Uzatmak istemezdim. Neticede spor blogu burası. Ama sapla samanı karıştırdığımızı düşündüğüm için böyle bir şey yazmayı uygun gördüm.

     

Yorum Gönder