Geçtiğimiz cumadan, dün sabaha kadar, Spor Toto Türkiye Kupası B Grubu maçları için Ordu'daydım. Hem takımlar hem de benim için iyi bir sezon öncesi hazırlığı oldu. Lafı uzatmadan izlenimlere geçeyim. Öncelikle söze, Olin Edirne Basket'ten başlamak lazım. Zira grupta önceden tahmin edilemeyecek tek işe onlar imza attı ve Karşıyaka'yı geçerek çeyrek final vizesini aldılar.
Ordu'ya gider gitmez, ilk röportaj yaptığım kişi Olin'in koçu Gökhan Taştimur'du. Tahmin ettiğimden uzun bir röportaj oldu ama Gökhan hocanın anlatacak o kadar çok şeyi vardı ki. Lige yeni çıkan takımının onda yarattığı heyecan gerçekten görülmeye değerdi. Her ne kadar oyuncularını gazlama gibi bir amacın etkisiyle de olsa, kadrosunu tek tek sayıp onlarla ilgili övgü dolu sözler söylemesi dikkat çekiciydi. Tabii ki Trakya'nın uzun boylu nüfusuna dikkat çektiği ve bu potansiyele eğilmeye başladıklarını söylediği kısımlar da es geçilmemeli.
Gökhan Taştimur, daha ilk basın toplantısından itibaren, her fırsatta iddiasını ortaya koydu ve sonuç olarak takımını grupta ikinciliğe taşımayı başardı. Tebrik etmek ama bir şeyi de eklemek lazım. Olin'in bu sezon yapacaklarına hazırlıklı olun. Ordu'da başardıkları kesinlikle tesadüf değil. Çok dengeli, her rakibe karşı aynı basketbolu oynayan bir takım kurmuşlar. Özellikle Seibutis transferi tam isabet olmuş. Edirne seyircisinin yükselme maçlarındaki performansını da baz alarak, evlerinde çok ama çok zor maç kaybedeceklerini söyleyebilirim.
Gelelim grup lideri Efes Pilsen'e. Efes Pilsen, çok sıkmadan, sakatlara rağmen, grupta liderliği almaya başardı. Hiçbir önemi olmayan Antalya maçı hariç, çok sükseli sonuçlara imza atamadılar ama rakiplerine bir boy büyük geldikleri belliydi. Ne var ki, bu sezon, Efes Pilsen'le ilgili çok büyük beklentiler yaratmamak lazım. Geçen seneye göre daha ileride bir takım yok karşımızda. Tek fark Rakocevic'in bir sene yattıktan sonra, sonunda basketbol oynamaya karar vermiş olması. Gerçekten fark yaratan bir performans sergiledi. Perasovic etkisini ilk yaşayan isim olmuş diyebiliriz. Bu arada Efes Pilsen'in Anadolu'daki etkisini de değinmek gerek. Böyle bir şeyin varlığından açıkçası çok fazla haberim yoktu ama gözlerime inanamadım. Ordu'da futbolun üç büyükleri diye tabir edilen takımların esamesi okunmuyor. Varsa yoksa Orduspor ve Efes Pilsen. Özellikle çocukların, maçlardan sonra Efes Pilsen otobüsünün etrafını sarışları, maç içinde de başta Kerem olmak üzere Efes Pilsen'li oyunculara seslerini duyurabilmek için kendilerini yırtmaları görülmeye değer manzaralardı. Diğer kulüplerin dikkatle incelemesi, Efes Pilsen'in de iyice üzerine eğilmesi gereken bir durum.
Karşıyaka ise, sezon öncesinde erken forma girmenin bedelini ödedi. Tam 13 maç üst üste kazandılar ve hiç kaybetmediler. Avrupa'da eze eze tur atladılar ama bu kadar üst üste ciddi maçlar oynamanın ve kendine aşırı güvenin cezasını Olin karşısında çektiler. Yorgunluğun etkileri, maçın her anında hissedildi. Buna ek olarak takımda, şu an emin olmadığım ama hissedilen bazı başka problemler de var. Şimdilik bir şey demek için erken ama umarım sezon içinde bu problemler, daha ciddi bir şekilde baş göstermez.
Antalya Büyükşehir Belediyesi için ise söylenebilecek fazla bir şey yok. Elde olmayan problemlerden zor bir dönem geçirdiler ve Polat ile Muratcan'ın ağabeyliğinde genç bir kadro kurdular. Yabancıları Christopher kaliteli ama dengesiz bir oyuncu. 25 sayının üstünde attığı çoğu maçı kaybederler dersem ne demek istediğimi daha iyi anlatmış olurum sanırım. Koç Ahmet Kandemir'in hali ve tavrı da büyük ihtimal düşeriz gibilerindendi ama böyle bir şeyi kolay kabullenecek bir isim değil. Beklentileri düşük tutarak, baskıyı azaltma yoluna başvurmuş olabilir diye düşünüyorum iyi niyetle.
Şimdilik böyle bir özet geçmiş olalım. Henüz hiçbir takım, tam olarak hazır değil. Ligin başlamasıyla bir silkelenme yaşayacaklardır. O zaman, kimin neler yapabileceğini daha net kestirebiliriz.
0 yorum