TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Nole Ter Attı

Cengiz Bahadır Özdemir 30 Ocak 2011 ,

Djokovic'in rahat yenmesini istiyordum ancak doğruya doğru, bu kadar kolay gerçekleşebileceğini düşünmemiştim. Adeta 2010 Roland Garros'u izledim. Tamam, o kadar abartı değildi belki fakat Murray'in hiçbir varlık gösterememesi ve oyundan kolayca kopması çok anlamsızdı. 2008 Avustralya Açık'tan beri ilk kez Fedex-Nadal'ın olmadığı bir Grand Slam finali izledik. Djokovic ilk sette daha etkin olan taraftı. İlk sette kimse servis kıramıyorken, Djokovic son oyunda Murray'in servisini kırdı ve ilk seti aldı. Ondan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı zaten.
İkinci set komedi gibiydi. 5-0 geriye düştüğünde "kalkıp gidin" mesajı veriyordu Murray. Sonrasında biraz toparlanıp bir de üstüne servis kırınca set 5-2'ye geldi ve "acaba" dedik. Ama olmadı. Djokovic üstün olan taraftı ve turnuva boyunca yaşadığı ufak düşüşlerden birini yaşamıştı. Üçüncü sette Murray oyundan çok, saha dışı etmenlerle uğraştı. Annesiyle sürekli diyalog halindeydi. Set 3-1'e geldiğinde toparlanır gibi olsa da Djokovic geri geldi ve önce kendi servis oyununu aldı, ardından servis kırdı. Son oyunda da Murray zaten ipleri verdi ve maç 3-0 sona erdi.

Djokovic 2. kez Avustralya Açık'ta kazanırken, turnuva boyunca sadece 1 set kaybetti. Sonuna kadar hak etti Sırp raket. Andy Murray ise bir kez daha finalde kaybetti. Oynadığı 3 Grand Slam finalinde de set alamayan Britanyalı raket, böylece akıllara aynı başarıyı (!) yakalayan Dinara Safina'yı getirdi. Dinara Safina'nın Grand Slam kazanamadığını hatırlatalım ve Andy Murray'i acılarıyla baş başa bırakalım. İtiraf etmek gerekirse, bu seneki Avustralya Açık'ın erkekler finali, kadınlar finalinden çok daha kötü geçti. Umarım Nadal'ın sakatlığı düzelir, Fedex kendini bir an önce toparlar ve finallere kadar daha az sürprizlerin yaşandığı Grand Slam'ler olur.

0 yorum

Yorum Gönder