TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG


Spor Toto Süper Lig'in 20. haftasında Beşiktaş, Kardemir Karabükspor ile 1-1 berabere kaldı. Karşılaşmanın ilk yarısı 0-0 beraberlikle sonuçlanırken, goller 2. yarıda Karabükspor adına 55. dakikada Emenike'den, 59. dakikada ise Beşiktaş adına Deumi'nin kendi kalesine attığı golle geldi.

Beşiktaş-Karabük maçı öncesinde çok güzel anlar yaşandı. Ligin ilk yarısında Beşiktaş taraftarını dostane şekilde karşılayan Karabük taraftarı, "Karabük sen bizim kardeşimizsin" tezahuratlarıyla misafir edildi. Bunun yanında iki takımın oyuncuları (iki kez) tribünlere çağırılarak alkışlandı. Dostane bir hava ile başlayan bu maç, hakemin tüm çabalarına rağmen rakip takımın alkışlarla soyunma odasına gitmesini engelle(ye)medi.

Maç başlarken çoğu kişinin kafasında aşağı yukarı bir resim oluşmuştu. Karabük tarafında Emenike tehlikesinin önüne geçilirse ve Gaziantep Belediye'ye karşı iyi oynayan Ernst-Fernandes orta sahası aynı işlevliğini korursa Beşiktaş bu maçtan galip gelebilirdi. Ama kafalardaki resim silik kaldı. Hatta bu silik kalan kısmın önüne hakemin de geçmesi resmi farklı bir boyuta götürdü. Bu sebeple yazıya hakem boyutunun olmadığı bir giriş yapmak istiyorum.

Almeida Beşiktaş'a transfer olduğu zaman tartışmalar da beraberinde geldi. Bobo mu Almeida mı? Aslına bakılırsa tarz ve yapı olarak farklı oyuncular ama oynadıkları mevki itibariyle aynı yerin oyuncuları. Schuster dönemine kadar ileride tek başına kalmış, topu oyuna sokma, top taşıma ve top saklama gibi özelliklerini geliştirmiş ama buna rağmen istikrarsız olduğuna inanılan bir Bobo ile uzun pasları ve dağıtıcılığı ile önplanda olan uzak-yakın her mesafede topa sert vuran Almeida. Bu tartışmalar kaliteli ikame söz konusu olunca daha çok olacak. Ama genele vurmadan özellikle bu maç için değinilmesi gereken birşey var; Almeida'nın 'Klosevari' ofsayttan adam eksiltme taktiği.

Inzaghi gibi ofsayt çizgisi üzerinde doğmuş futbolcuların yanında, Klose gibi kendini ofsayta atıp sonra tekrar çizginin arkasına geçirerek defansı oyundan düşüren futbolcular da büyük tehlikedir her zaman. Almeida da, Werder Bremen'de oynarken havasından suyundan birşeyler kapmış olacak ki, bunu çok sık yapıyor. Ama bunu her pozisyonda yapmak doğru bir tercih mi tartışılır. Almeida henüz takıma tam alışmamışken bir de saliselerle başarı yakalanan bu ofsayt taktiğinde geç kalınca, bugünkü gibi baskıya biraz boyun eğen bir orta saha ileride topu çıkaracakları pivotu göremedikleri için topu yana ya da geriye oynayarak başlamış bir organizasyonu başa sarıyorlar. Defansta sıkıntılar yaşayan Beşiktaş bir de ikili-üçlü blok halinde orta sahada baskı yiyince geride net hatalar yapıyor. Bireysel hatalarıyla tartışılan defans hattı bir de bu baskıya maruz kalınca, sistem gereği önde olması gerektiği için arkasında net pozisyonlara sebep oluyor. Bu kurgunun bozulması biraz takım olamamak biraz da motivasyon eksikliği. İleri uçtan başlayan bu sorunlar azalmadıkça kendimizi 'Barcelonalarla' kıyaslayamayız.

Bugün özellikle bir pozisyonda, Almeida'nın kaçan pozisyon sonrası üzüntüsünü bu derece uzatmasını Nobre yapmış olsaydı yeri göğü inletiyor olurduk. Schuster bir orta saha oyuncusu daha kullanmak yerine Nobre'yi tercih edip rakip orta sahanın toplarını ansızın kazanmak istiyor. Başka birşey düşünüyorsa bilemem de, o mevkide sadece mücadele etmek yeterli değil. Çünkü Nobre oynayacaksa en ileride oynamalı, oynamazsa her ayağına gelen topu bu şekilde geri oynar ve rakibi rahatlatır. Zaten orada Nobre'den mücadele ve rakibi yıpratmasından başka birşey istemek de haksızlık olur, sonuçta tekniği belli.

'Yıldız oyuncuların olması takım olduğun anlamına gelmez' klişesi artık can sıkıcı fısıltıdan daha duyulur hale gelecektir. Ama bunun öngörüsünü ve tartışmasını da Beşiktaş yönetimi yapacaktır. Önemli olan sistemi oturtmak ise Schuster'in yaptığı bazı tercihleri eleştirmek doğru olmayabilir, ama seneye yaş itibariyle daha az yararlanabileceğiniz bir Guti'yi kullanmak istiyorsanız Avrupa Kupası'ndan kopmamak için oturup bazı şeyleri tartışmak da gerekebilir. Tartışılması gereken ve önem arz eden diğer bir konu ise yaklaşan Avrupa Kupası maçından önce tedirgin edecek bir görüntü seren Ernst-Fernandes ikilisi. Kiev'den yetkililer geldiyse mutlaka bu blok baskıyla orta sahanın nasıl düştüğünü notlarına eklemişlerdir. Bugünkü etkisizliği yorgunluğa ve motivasyon eksikliğine bağlamak belki daha doğru olabilir, ama bahaneler Avrupa'da bizlere kırmızı kart gösteren hakemler gibidir, sadece bakarız ve sesimizi çıkaramayız.

Olaya bir de Karabük tarafından bakarsak, özellikle 1-1'den sonra emekçi takımının emekleri Emenike'nin dikine oynadığı topları, kanatlara açmak istemesiyle biraz boşa gitti. Burda Emenike'yi suçlamak çok yanlış olur, Beşiktaş'ın baskısıyla ileride yanlız başına elinden geleni yapmaya çalıştı. Orta sahada ise 2 Hakan (Özmert ve Söyler) ve Birol çok iyi mücadele etti, blok halinde baskılarla Ernst ve Fernandes'i yıprattı, özellikle 8 numaralı Hakan Özmert Emenike'yi çok iyi besledi.

Hakemlerle ilgili konuşmak gerekirse şunu söylemek gerekir. "Mesleği turizmcilik olan Abitoğlu sahada adeta turist kaldı." İki taraf için de yan hakemiyle beraber önemli hakem hatalarına sebep oldu.

İlki Emenike'nin ceza sahası içinde mi, dışında mı tartışılacak bir faul pozisyonunu es geçmesiydi. İkincisi Hakan'ın zamanlama hatası yapıp Emenike'yi düşürdüğü penaltı pozisyonuydu. Üçüncüsü ceza alanı içinde düşürülen Simao'nun, Emenike'nin ilk pozisyonuna benzer ama tartışmaya daha az açık penaltı pozisyonuydu. Dördüncüsü ise bence en vahimiydi. Vahim olan, olan golün sayılmaması değil. Vahim olan sakatlanan hakemin, ayağında bandaj ile müsabakaya devam edip pozisyona çok geç kalması. Golün yarım metre içeride olduğunu hakemin geride kalmasından değil, yayıncı kuruluşun kamerasında da gözüken ve golün sevincini havalara zıplayarak kutlayan emniyet görevlisinden anladım. Yani hakem ne oyunu okuyabildi ne de kendi yardımcı arkadaşını değiştirme cesaretini gösterebildi. Giderek müşterileşen ve maç seçen taraftarların artacağı bu futbol dünyasında hakem olmak çok daha zor olmalı, nitekim eski taraftarları çok ararlar!

Not: İsmail ve Hilbert'in beklerde ne kadar önemli olduğunu umarım hepimiz daha iyi anlıyoruzdur.

2 yorum

  1. Hakemin yanlış kararlarına birde İbrahim Toraman'ın Emenike'ye 18. dakikada yaptığı hareketi eklemek lazım İhsan. Geçen hafta Aurelio'nun hareketinden çok daha abartı bir hareket yaptı Toraman. Yardımcı hakemin önce o pozisyonda, ardından Emenike'nin ilk içeride mi dışarıda mı pozisyonunu es geçmesinin verilmeyen golde büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.

    Açıkçası bu sezon bu kadar çok hakem hatası olan maçının Beşiktaş'a rast gelmesi de üzüntü verici bir durum. Seyir zevkinin La Liga maçlarını aratmadığı bu maça gölge düşürdü bu hatalar. Fakat buradan çıkan 2 sonuç var;

    İlk olarak hakemlerimizin temposu bu denli yüksek maçları kaldıramadığı (geçen haftaki Fenerbahçe - Trabzon maçı mesela örnek olarak) diğeri de Beşiktaş maçlarını yöneten hakemlerin NBA hakemlerinin Shaq ve Kobe'li Lakers maçlarını yöneten hakemler kadar kafalarının karıştığı. Umarım buna acilen bir çözüm bir bulabilirler.

    Yazın içinde teşekkürler, daha sık yazmanı temenni ederim. Senin güzel yazılarını okumak her zaman için bir keyif. (:

     
  2. Antalya maçından beri süregelen bir olay var.Rakip takımların sertliğine ve vakit geçirmelerine müsaade ediliyor. Aynı şekilde biz yapınca da ceza hemen kesiliyor. İtirazla hakemlere tecavüz eden Türk oyuncular kart görmezken tek iletişim şekli el kol hareketi olan yabancı oyuncularımıza hemen sarı kart gösterilmesi çok manidardır.Maç takvimi müsaitken FB ve TS kupada yokken BJK'nin cumartesi maç yapması ayrı bir saçmalıktır.Hafta içi kupa maçındaki tekmeye bile kırmızı kart cıkartamayan hakemler olduğu sürece BJK bu ligde hiç bir yere gelemez.

     

Yorum Gönder