Türkiye'de pek çok gencin basketbolu sevmesini sağlayan 3-4 adamdan birisidir Iverson. Beşiktaş belkide tarihinin en önemli transferini yaptı kulüp olarak. Ne Guti, ne Q7 nede diğerleri... O NBA tarihinin en önemli isimlerinden birisi çünkü. Şimdiki pek çok süper star ondan öğrendi crossoverın ne olduğunu. Wade'in her içeri dribblinginde ona ait imzalar görebilirsiniz.
Bugün pek çok gazetede vardı onun hayatı kısa kısa. Kariyeri, kazandığı ödüller vs. Fakat çoğu hayatının ne kadar zor olduğunu yazmamıştı. Elimden geldiğince size Iverson'ı anlatmak istiyorum bu yazıda.
Hani bazı Hollywood filmlerinde zenci insanların yaşadığı, belanın eksik olmadığı, her gün birilerinin vurulduğunun anlatıldığı mahalleler vardır. İşte Iverson böyle bir mahallede dünyaya geldi. Annesi Ann yine bu filmlerde sıkça gördüğümüz şekilde henüz 15 yaşında bir çocuk iken onu dünyaya getirdi. Tahmin ettiğiniz gibi babasız büyüdü. 1995 yılında parlamaya başladığı sıralarda babasının bıçaklandığı haberi ile öğrendi babasının kim olduğunu. Iverson'ın hayatında babası sadece bu şekilde geçti. Oturduğu ev bir lağım çukurunun üzerine inşa edilmişti. İki küçük kız kardeşi Brandy ve Iliesha'nın da sorumluluğu ondaydı. Babasız olması, annesinin iki ayrı işte birden çalışması zaten zor olan hayatını dahada zor bir hale getiriyordu.
Her şey bunlarla bitmedi tabi ki. Lağım çukurunun üzerine kurulmuş ev, lağım borularının patlaması sebebiyle pek çok kez taşan lağım suları ile doluyordu. En ufak kardeşi Iliesha sürekli bu sağlıksız ortam yüzünden hastalanıyordu. Iverson'ın kardeşinin ilaç masraflarını ödemek için pek çok işte geçici olarak çalışması gerekiyordu. Bir çeteye üyeydi A.I. Lise takımında Amerikan Futbolu oynuyor, rap şarkıları yapıyor, ailesine bakıyor ve sık sık kavgalara karışıyordu. Henüz 14 yaşında en yakın arkadaşı gözlerinin önünde bıçaklanarak öldürülmüş, olayın acısını henüz atamamışken bir diğer arkadaşı da vurularak öldürülmüştü. Aynı dönemde, ona baba gibi davranan, annesinin birlikte yaşadığı erkek arkadaşı Michael Freeman ise uyuşturucu satmak suçuyla hapse girmişti. Hapiste onu ziyaret ettiği bir gün, Freeman'in ayakkabısı olmadığını görünce ona kendi ayakkabılarını vermiş ve eve çıplak ayaklarıyla dönmüştür. Bu dönemde annesi Ann, M. Freeman'in hapse girmesiyle maddi olarak daha fazla zorlanmaya başlamış, hatta bir dönem vücudunu satmak zorunda kalmıştır.
Bir bowling salonunda "14 Şubat sevgililer gününü" kutladıkları sırada ırkçı bir grup ile kavga çıktı ve Iverson polis tarafından göz altına alındı. Polisler bir delil sunamamış olsalar da, hakimin karşı gruptan bir gencin babasının yakını olması ve 2 beyazın Iverson'ın bir beyaz kızın kafasında sandalye kırdığı yönünde yalancı şahitlik yapması dolayısıyla Iverson'ı ve dört arkadaşını çete kurmak ve kavgaya karışmaktan dolayı 15 yıl cezaya çarptırdı. 50 kişinin karıştığı kavgada sadece 4 siyahın ceza alması ve Virginia eyaletinde tanınan bir oyuncu olan Iverson'ın hapse düşmesi, yerel basını oldukça meraklandırdı. Polislerin delil sunmamaları, diğer gençlerin suçlarının üstünün örtülmesi, olayın ırkçı Ku Klux Klanı tarafından düzenlendiği gibi pek çok haber çıkınca vali Doug Wilder harekete geçti. Hakim ve savcı ile bir araya geldikten sonra davanın tekrar görüşülmesini ve Iverson'ın davasının çocuk mahkemesine taşınmasını sağladı. Bu süreç içerisinde hapis yatan Iverson yeni davanın sonuçlanması ile 4,5 ay bir çiftlikte çalışma cezasına çarptırıldı. Hapisten çıkıp çiftlik evinde çalışmaya başladığında çete hayatından uzak durması gerektiğini anlamıştı. Annesine ve kardeşlerine daha iyi bir hayat sunabilmek için tek çıkış yolunun futbol olduğunu düşünüyordu.
Annesi Ann başından beri, futbol takımından pek çok çete arkadaşı olduğu için futboldan uzaklaştırmak istiyordu oğlunu. Fakat Iverson futbolu ve spor yapmayı seviyordu. İlkokulda futbol oynadığı dönemlerde koçu Moonreu onun basketbol için daha elverişli bir fiziği olduğunu söylemiş fakat Iverson futbolu tercih etmişti. Annesi daha o yaşlarında Iverson'a basketbol ayakkabıları alıyor, zorla basketbol oynatıyordu. Liseyi dışardan bitirmeye çalıştığı dönemlerde zorla değil, zaman geçirmek için basketbol oynamaya başlamıştı. Liseden atıldığı için Amerikan futbolu oynayamıyordu. Amerikan futbolu oynadığı dönemlerde öğrendiklerini, sokak basketbolu ile birleştirmeye başlamıştı. Artık o inanılmaz hızını basketbol oynarken dribbliglerinde kullanıyordu. Jordan'ı izliyor, onun crossoverlarını geliştirmeye çalışıyordu. Oğlunun bu azmini gören Ann, oğluyla beraber basketbol maçlarını izliyor, şutunu geliştirmesi için ona yardımcı oluyordu ailesine bakmaya çalışırken.
Iverson liseyi dışardan bitirdiğinde kavgaya karıştığı ve hapis yattığı için pek çok üniversite tarafından başvuruları kabul edilmiyordu. Annesi Georgetown Üniversitesi basketbol takımı koçu John Thompson ile görüşmüş oğlunu en azından bir kere denemesi için ikna etmeyi başarmıştı. John Thompson ilk başlarda geçmişi yüzünden şüphe ile bakmasına rağmen onu denemeyi kabul etti. Yeteneğini anladığında ise okul yönetimine baskı yaparak Iverson'ın üniversiteye girmesini sağladı. Hani hayatı film gibi derler ya, öyleydi Iverson'ın hayatı. Hollywood yapımı spor filmlerindeki gibi koç John Thompson ona bir baba gibi yaklaşıyor, her sorunu ile ilgileniyordu. Iverson'da Thompson'ın her sözünü babasının sözüymüş gibi dinliyordu. Beladan uzak durmaya çalışıyor, kafasını sadece basketbola ve derslerine veriyordu. Hapisten çıkmasını sağlayan vali Doug Wilder'ın eyaletin ilk siyahi valisi olmasından dolayı yerel basındaki ırkçı kesim sürekli Iverson'ın üzerine gidiyordu. Maçlarda ırkçı pankartlar açılıyor, Iverson topu her eline aldığında "hapishane kuşu" diye tezahüratlara maruz kalıyor, kavgalar çıkıyordu. Allen ise koçunun istediğine harfiyen uyuyor ve cevap dahi vermiyordu.
Iverson hayatı boyunca hep "yalnızca güçlüler ayakta kalır" sözüne inandığı için, bu karalamalar ona artı bir motivasyon kaynağı olarak geri dönüyordu. İnanılmaz bir ilk sene geçirdikten sonra NCAA'de ona destek verenler, sahada işini yaparak karalamalara cevap vermesinden dolayı ona hayatı boyunca peşinden gelecek lakabını taktı; "The Answer", yani "Cevap".
1996 senesi geldiğinde Iverson güzel sanatlar bölümünü bitirmeden NBA draftlarına katıldı. Okumak istese de kardeşinin hastalığı ve maddi sorunlar yüzünden okulu bıraktı. Pek çok NBA takımı onu istiyordu. Fakat 1996 NBA draflarında birinci turun ilk hakkı Sixers'da idi. Efsaneleştiği Sixers'a imza attığında hayatının değiştiğini biliyordu Iverson. NBA kariyerini zaten biliyorsunuz...
NBA'de oynadığı dönemlerde de pek uslu durmadı Iverson. 1997 senesinde arkadaşları ile hız yaparken polis tarafından durduruldular. Arabada silah ve uyuşturucu bulunmasına karşın kefalet ile serbest kaldılar. Mahkemede ise kamu cezasına çarptırıldı. Bir diğer hayali albüm yapmak olan Iverson, 2000 senesinde bir rap albümü hazırlamış fakat oldukça agresif olan sözleri nedeni ile David Stern tarafından engellenmiştir. Sözleri değiştirme fikrini Stern kabül etse de, Iverson o albümü yayınlamaktan vazgeçti. İsteyenler internette Allen Iverson aka Jewels: 40 Bars isimli albümünü bulabilirler. 2004 senesinde kumarhane patronları ile kavgaları başladı. 2009 senesinde Atlantic City ve Detroit'te bulunan kumarhaneler, Iverson'ın kumarhanelerine gişini yasakladı. 2005 senesinde Washington'da ki bir gece kulübünde çıkan bir kavga yüzünden koruması ile birlikte suçlandı.
Evlilik hayatı da sorunlu geçti. Henüz 16 yaşında çıkmaya başladıkları Tawanna Turner ile ilk çocuklarına, 1995 yılında Tiaura'nın doğması ile sahip oldular. 1998 yılında Allen II'nin dünyaya gelmesi ile nişanlandılar. Evlenmek için üç sene bekleyen çift 3 ağustos 2001 tarihinde evlendiler. Sırasıyla 2003 yılında Isaiah Rahsan, 2005 yılında Messiah Lauren ve 2008 yılında Dream Alijha isminde 3 çocukları daha oldu. Geçtiğimiz sene ise Iverson ın alkol ve kumar düşkünlüğü yüzünden evlilikleri sallanmaya başlamış ve kızının hastalığı ile geri dönülemez bir yola girmişti. Tawanna geçen sene Iverson'a boşanma davası açtı ve 5 çocuğunun velayeti ve yüklü bir tazminat istedi.
İşte onun hayatı böyle. Artık Türkiye'de oynayacak A.I. Peki neden Türkiye'yi seçti? Öncelikle basketbol oynamak istediği için. Bu açık ve net. Çin'den gelen teklifleri tercih etmemesinin sebebi ise, Türkiye'nin Amerika'ya daha yakında olmasından dolayı değil (aslında Çin, Amerika'ya daha yakın). Türkiye'deki oyunun daha sert ve iyi olmasından dolayı. Umarım o eski günlerindeki gibi oynar Türkiye'de. Basketbola tekrar geri dönüşü adına yakışır bir şekilde olur. Hoşgeldin Iverson...
Not: Lakabı ile ilgili bir söylenti daha var. Aslında bu lakabı ona arkadaşlarının taktığını söylüyor bazı kesimler. Sebebi de mahkemede hakime verdiği bir cevap. Hakim Iverson'a "kadının kafasında sandalye kırmışsın" diyor. Iverson'da buna cevap olarak, "Herkesin beni tanıdığı bir bowling salonunda, bir insanın kafasında sandalye kırıp hiçbir şey olmayacağını düşünüyor olabilir miyim? Bu çılgınlık! Hem bir kadının kafasına sandalye ile vurursam nasıl bir adam olurum? Bir adama vurduğumu söylemelerini tercih ederdim, lanet bir kadına değil!". Bu cevabından sonra arkadaşları ona "The Answer" lakabını takıyorlar.
0 yorum