Yaklaşık dört saat sonra, Dünya Kupası'nda ikinci tur maçları başlayacak. Çoğumuzun yabancı olduğu bir kıtada, vuvuzela uğultusu ve Trt çilesi ile 48 maçı geride bıraktık. 32 takımın yarısı elendi, içlerinde son kupanın finalistleri olan İtalya ve Fransa'nın olduğu 16 takımın futbolcusu bizim gibi evinden izleyecek artık maçları. Veda edenlerle başlayalım.
6 Afrika takımından sadece bir tanesi yoluna devam ediyor. Bugüne kadar Afrika takımlarının sadece 2 kez çeyrek final gördüğünü düşünürsek aslında pek garip değil bu tablo. Hepsinin sorunu ise aşağı yukarı aynı. Jay Jay Okocha gibi ince pasların kahramanı bir futbolcuları yok, takım ruhları çok gelişmemiş ve saha içinde anlık moral bozuklıkları ile oyun disiplininden uzaklaşmaya çok müsaitler. Bu olumsuzlukları en az yaşıyan takım Gana, Essien gibi önemli bir yıldızından yoksun olmasına rağmen birazda turnuva şansıyla yoluna devam edebildi.
Asya futbolunda ise yükseliş devam ediyor. Kuzey Kore, Güney Kore, Avustralya ve Japonya'dan iki tanesi yola devam ediyor. Zaten Kuzey Kore'nin amacı yola devam etmek değildi. Onlar bu futbol festivalinin değişik renklerindendi, Brezilya karşısında oynadıkları futbolla Dünya Kupası hatıralarımıza bir sayfa eklemeyi başardılar. Avustralya ise kırmızı kartlardan ve teknik direktörleri Verbeek'ten çektiğini kimseden çekmedi bu turnuvada. Güney Kore v Japonya ise 2000'lerin başında yakaladığı ivmeyi sürdürüyor.
Avrupa'da ise ilginç gelişmeler var. Fransa ve İtalya gibi futbol kültürüne sahip ülkeler ilk turda veda ettiler. Hadi Fransaya alıştık artık, ama İtalya'nın bu durumu alışılmadık. Başarısızlığı sadece Lippi'ye bağlamak ise, işin kolayına kaçmak olur. Kıta adına sürprizi yapan takım ise Slovakya oldu. Son maçta İtalya'yı perişan ederek isimlerini bir üst tura yazdırdılar. İngiltere, Almanya ve Hollada'ya baktığımızda ise, Avrupa sıkıcılığının futbola yansımasını fazlasıyla hissediyoruz. Geçmişin en güzel kaybetini Hollanda, yaşadığı futbol travmaları sonuçunda Alman portakalı halini aldılar. Belkide 30 sene sonra bir Trt spikeri "top döner dolaşır, sonunda Hollanda kazanır" diyecek. 2008'in kusursuz fırtınası İspanya ise, İsviçre mağlubiyeti ile başladığı kupada işleri yoluna koydu ve ikinci tura ismini yazdırdı. Takım olmayı başaramayan Portekiz ise Kuzey Kore'nin zaafını iyi kullanarak, bir üst turda artık.
Grup maçları sonunda kupanın en başarılı kıtası ise Amerika kıtası oldu. 5'i güneyden 8 takımla geldi Amerika kıtası turnuvaya. İçlerinde sadece Honduras turnuvaya veda etti. Arjantin, Meksika, Uruguay, Şili, Paraguay, ABD, ve Brezilya yollarına devam ediyorlar. Sambaya ihamet eden Brezilya ve kadrosu daha fazlasına müsade etmeyen Paraguay dışında hepsi göze hoş gelen futbol oynuyor.
16 takımın 7 tanesi Amerika'dan, 2 tanesi Asya'dan, 1 tanesi Afrika'dan ve 6 tanesi Avrupa'dan. Önümüzde sekiz maçın oynanacağı dört gün var. İçlerinde Almanya - İngiltere ve İspanya - Portekiz gibi erken yarı finaller olan ikinci tur maçlarında umarım güzel futbol eksik olmaz sahalardan. Önemli olan kazanmak diyenlere inat, önemli olanın güzel futbol olduğunu düşünen birisinin tek dileğim bu.
0 yorum