TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Kortlardan Raflara: Fred Perry

Kemal Mardin 21 Haziran 2010


 Tenisin zirve noktası, gerçek bir şampiyon olabilmek için en az bir defa kazanılması gereken, Britanya'nın gurur kaynağı Wimbledon bugün başladı. 1877'den beri düzenlenen turnuvanın görkemi ilk günden beri katlanarak artıyor. Ancak her geçen gün azalan bir şey var ki, o da Britanya'nın gururu. Tek erkekler kategorisinde turnuvayı 1936'dan beri hiçbir Britanyalı raket kazanamadı. Bu başarıyı en son elde eden ise Frederick John Perry. Evet bildiğimiz, tekstil markası olan ve bugünlerde Behlül tişörtü olarak anılmaya başlanan Fred Perry.

1909'da İngiltere'de dünyaya gelen Fred Perry esasen bir masa tenisçisi. Hatta 1929 senesinde masa tenisinde Dünya Şampiyonu oluyor. Daha sonra ise oldukça geç bir yaşta tenise yatay geçiş yapıyor. Masa tenisi sayesinde edindiği hız ile kısa zamanda teniste de sivrilen Perry, ilk Grand Slam şampiyonluğunu 1933'te Amerika Açık'ta elde ediyor. Ardından Avustralya Açık ve Wimbledon'da da mutlu sona ulaşan yetenekli raket, 1935'te Roland Garros'u da kazanarak dört büyük turnuvada da şampiyon olan ilk isim oluyor. Daha sonra ikisi Wimbledon'da ve biri Amerika Açık'ta olmak üzere üç şampiyonluk daha kazanan Perry toplamda sekiz Grand Slam'e ulaşıyor. Özellikle üç kez oynadığı Wimbledon finallerinin hiçbirinde set dahi vermemesiyle dikkat çeken İngiliz sporcu, bu olağanüstü başarıları sayesinde dördü üst üste olmak üzere toplamda beş sene dünyanın bir numarası oluyor.

Perry 1937'de profesyonel tenise geçiyor ve bu yüzden Grand Slam'lere katılma hakkını kaybediyor. Sebebi bu mudur bilinmez ama tam da bu tarihten sonra modern tenisin ilk oynanmaya başladığı yer olan Britanya'nın üzerine Babe Ruth'unkini aratmayacak bir lanet çöküyor. Perry'nin son şampiyonluğunu aldığı 1936'dan beri hiçbir Britanyalı erkek tenisçi, Grand Slam kazanmayı başaramadı. İskoç Andy Murray 2008 Amerika Açık'ta ve 2010 Avustralya Açık'ta iki kez bu laneti kaldırmaya çok yaklaştı ama ikisinde de Roger Federer engeline takıldı ve hiç set alamadan ikinciliklere razı oldu. Kendisi halen laneti kaldırmak için en büyük aday.


Başlarda bahsettiğimiz gibi Fred Perry'nin bir de iş adamı yönü var. 1940'ların sonlarında, tenisten elini ayağını çekmesine yakın, eski bir Avusturyalı futbolcu olan Tibby Wegner, Perry'ye gel beraber kol bandı işine girelim der. İkili bugün de sporcuların ter silmek için kullandıkları kol bantlarının ilk modern halini üretmeye başlar. Hemen ardından ise tişört üretimine geçerler. Ünlü tenisçilerin bu tişörtleri giymesini sağlayarak kısa sürede Fred Perry markasının yerini sağlamlaştırırlar. Zamanla tenis dünyasının dışından da talep görürler ve sadece spora değil günlük kullanıma uygun kıyafetler de üretmeye başlarlar. Sonrası ise çorap söküğü gibi gelir ve günümüzde Japonlar'a satılmış olsa da Fred Perry, halen varlığını güçlü bir şekilde sürdüren, geniş ürün yelpazesine sahip bir markaya dönüşür. Ne var ki Fred Perry artık spor ekseninden iyice kaymış ve esas üretimini sokağa yöneltmiştir. Hatta günümüzde, İngiliz müzik gruplarının yarattığı etkiyle, müzik camiasından bile spordan daha fazla talep gördüğünü söylemek mümkün. Andy Murray'ye sponsor olarak biraz kıpırdansalar da İskoçyalı'yı da bu sene Adidas'a kaptırdılar.
 
Fred Perry markası artık kortlarda Nike ve Adidas gibi markalara, günlük giyimde ise bir başka tenis efsanesi Fransız Rene Lacoste'un kurduğu Lacoste markasına karşı ezilse de şıklığın ve sadeliğin öncülerinden biri olarak her daim kalbimizdeki yerini koruyacak.

0 yorum

Yorum Gönder