Transfer sezonunun hareketlenmesiyle daha önce masasının önüne koyulan Cemal Nalga haberiyle İnternette Yılın Spor Gazeteciliği ödülünü kazanan meşhur blogumuzun işleri yine açıldı. İliştirilmiş gazetecilik kavramına epey aşinayız ama iliştirilmiş blogçuluğun örneklerine bu salsa soslu olduğunu iddia eden haddinden fazla menajer sosuna bulaşmış blog sayesinde şahit oluyoruz.
Sebebi çemkirmemi hemen açıklayayım. Birkaç gündür Karşıyaka'nın genç basketbolcusu Furkan Aldemir hakkında çıkan haberlere denk gelmişsinizdir ama süreci takip edemeyenler için adım adım gidelim. Öncelikle Galatasaray, Furkan'ı transfer etmek için Karşıyaka ana yönetimiyle görüşmelere başlıyor ve basketbol şubenin itirazlarına rağmen büyük ölçüde anlaşmaya varılıyor. Anlaşma Furkan'ın karşılığında para artı futbolcu şeklinde. Yalnız bu noktada şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Furkan gibi bir oyuncunun Efes veya Fener dururken hem de böyle kofti bir anlaşmayla Galatasaray'a transfer olması. Ne yapılıyor? Tabii ki anlaşma hemen salsa üzerinden bütün detaylarıyla sızdırılıyor. Doğal olarak piyasa kızışıyor ve Fenerbahçe devreye giriyor. Bunun üzerine Fenerbahçe'nin de teklifi yine salsa üzerinden sızdırılıp piyasanın iyice kızışması hedefleniyor. Ancak bir şeyi hesap etmeyi unutuyorlar. Piyasayla beraber Karşıyaka camiası da kızışıyor ve üst üste açıklamalar gelmeye başlıyor. Camia içinde giderek büyüyen tepki baş edilemez hale geliyor ve transfer suya düşüyor. Yani Midyat'a pirince gidilirken eldeki bulgurdan olunuyor.
Aslında bu transfere başından beri anlam veremiyordum. Çünkü olayın şöyle bir arka planı var. Daha geçtiğimiz sezon Karşıyaka yönetimi Furkan'ı nasıl elimizde tutacağız diye kara kara düşünürken babası Furkan'ı kolundan tuttuğu gibi kulübe getirip, "Bu çocuk burada iyice pişecek, İstanbul'a öyle gidecek. Oraya gidip de bençi ıslatmasını istemiyorum. Şimdi kazanacağı para umurumda değil. İleride zaten kazanır" diyerek kulübe dört yıllık anlaşma yapmak istediklerini söyledi. Yani aslında Furkan'ın kafasında gitmek gibi bir düşünce yok. Hele ki Karşıyaka'nın yıllar sonra Avrupa'da mücadele edeceği bu yılda. Olay tamamen Furkan'ın menajeri Ati Koç'un kışkırtmasından ibaret. Ne var ki bu sefer baltayı taşa vurdu. Menajerlerin yayın organı salsa sayesinde kazanacağı parayı arttırmaya çalıştı ama koparmaya çalıştığı, Türkiye'de basketbola en gönülden sahip çıkan camianın en sıkı tutunduğu dal olunca gücü yetmedi. İbret olsun.
Hahaha, şaka gibiymiş. Ne diyeyim, benim Furkan'ın KSK'da kalmasını istediğimi ve ilk olarak geçtiğim Furkan G.Saray'da mı postunda illa ki gidecekse Efes ya da FB yerine GS'nin daha mantıklı bir seçim olacağını yazdığımı da ekleseymişsin keşke.
Ha bir de Ati Koç'la Bursa'da bundan 2 yıl önce aynı sofrada yemek yememiz dışında ne bir görüşmüşlüğüm ne de telefonda konuşmuşluğum olduğunu bilseymişsin keşke.
Ne diyeyim Allah akıl fikir versin sana.
saLsa
Anıl Aksaç
www.salsabasket.net
Öncelikle şu yanlış anlaşılmayı ortadan kaldıralım. Benim suçladığım sen değilsin. Derdim ayak oyunlarından, düzenbazlıktan başka bir iş bilmeyen üçkağıtçı menajerlerle. Senin art niyetli falan olduğunu düşünmüyorum. İyi niyetli, basketbolu seven biri olduğun herkes gibi benim de malumum ama istemeden de olsa menajerlerin ayak oyunlarına alet olduğunu düşünüyorum. Senin sadece haber gözüyle baktığın bir yazı bir başkasının çıkarına veya zararına olabiliyor. Sen hiç bu hesapları yapmasan da birileri senin ve hepimizin yerine yapıyor işte.
Kemal,
Düzene isyan edenlerin başında ben geliyorum. Hele ki camianın içine girdikçe, ne denli büyük bir pisliğe büründüğümün de farkındayım ama burada işlerin böyle yürüdüğünü açıkyüreklilikle ve üzülerek söyleyeyim sana.
Menajer tanıdıklarım var evet ama Furkan konusunda hiçbir menajerle (ki menajeri Ati Koç'tur) ne bir konuşmuşluğum ne de bir görüşmüşlüğüm vardır. KSK koçu Hakan Demir'le konuştum, KSK yönetimine yakın kişilerle konuştum evet ama menajerlerle konuşmadım. Ve senin yazdığın şekilde bir amacım da olmadı. Yok FB girsin, Efes girsin, piyasa kızışsın falan. Buna benim gücüm yetebilir belki, ya da dışarıdan bu site o kadar güçlü görünüyor olabilir belki ama böyle bir şeyi neden isteyeyim ki. Her Türk oyuncusunu korumaya çalışıyorum ben sitemde. Çünkü Türk Basketbolunu yazıyorum ve yazdığım şeyin bana malzeme çıkartması için Türk oyuncuların önünün açılması gerekiyor. Furkan için de istediğim şey KSK'da kalması, Avrupa oynaması. Avrupa'da oynamadan NBA yapamaz hiçbir şekilde. Ve KSK'da da öyle ya da böyle Avrupa oynayacak bu yıl. Seneye durumlar ne olur belli olmaz, hatta bir de yazmaya hazırlandığım bir konu var Furkan & F.Bahçe Ülker ile ilgili. Ama dedim ya benim üzüldüğüm beni böyle menajer oyunlarının içine meze etmen ve Bursa'da tesadüfen aynı masada otuduğumuz ve bir akşam yemeği yediğimiz (grup kalabalıktı ve o da vardı) Ati Koç ile yakışık almaz bir oyunun başrollerini vermen..
Dediğim gibi telefonum da mailim de 24 saat açık, ne zaman istersen konuşuruz. Benim KSK taraftarı birçok arkadaşım da var ve onlarla da bu yönetime yayınlanan bildiri konusunda epeyce paslaştık. Bildiriyi de hemen koydum zaten siteye. Yani demek istediğim senin anlatmya çalıştığın şeyler olmadı bu süreçte.
Artı olarak beni suçlamadığını söylüyorsun ama yazının ilk paragrafında 'Önüne konan Cemal Nalga haberi' diyerek yine işkembe-i kübradan sallıyorsun. Var mıdır o konuyla ilgili bilgin, detaytlı bir informasyonun? Ben siteden zaten yazmıştım ayrıntılarını ama istersen o konuda da konuşabiliriz. Olayları basite indirgememek gerekir oturduğumuz yerden. İletişim çağındayız sonuçta. Ara konuşalım.
Eleştirilere bu denli açık bir kişiyken, gereksiz yere suçlandığımı görünce buna sessiz kalamadım kusura bakma. Yoksa kimler neler neler yazıyor bana kendi sitemde. Hepsini de yayınlıyorum. Ama onlar eleştiri yapıyor, kafadan sallama detayları ağdalı cümlelerle anlatıp beni suçsuzken suçlu durumuna sokmaya çalışmıyorlar.
Neyse kal sağlıcakla.
saLsa
Anıl Aksaç
www.salsabasket.net
Şimdi şöyle bir durum var. Ne zaman sansasyon, bomba veya birilerinin kuyruğuna basacak bir haber olsa senin sitende yayınlanıyor. Ne ntvspor ne hürriyet ne milliyet ne de başka bir mecra. Adres hep belli: salsa. Şimdi bunun olabilmesi için iki seçenek var. Ya sen her seferinde bu koca koca spor servislerini atlatıyorsun ki böyleyse ben olsam seni çoktan bunlardan birisinin başına koyardım, ya da birileri sürekli senin kulağına bir şeyler fısıldıyor. Bu seçeneklerden ikincisinin doğru olduğuna sanırım itirazın yok. Peki bunu neden yapıyorlar hiç düşünmüyor musun? Senin kara kaşına kara gözüne mi hasta ki bu adamlar böyle önemli haberleri günde ancak 3-4 bin kişiye ulaşan bir siteye servis ediyorlar. Belli ki bazı ince hesaplar dönüyor. İşte menajerlerin ayak oyunlarına alet oluyorsun dediğim olay bu. Sen bunlara basit birer haber olarak bakıyor olabilirsin ama işte ortalık karışıyor ve birileri rahatsız oluyor. Senin dediğine göre bu durum daha önce başkalarını da rahatsız etmiş. Bugün bir Karşıyakalı olarak ben rahatsız oldum. Yarın da başkaları olacak ve sana bu haberleri verenler düzenlerini döndürürken tepki çeken hep sen olacaksın.
Ayrıca bu olay özelinde de bir iki kelam etmek gerekirse, Hakan Demir'i aradım diyorsun ama sonuçta yine birileri sana gelip bak böyle bir olay var biraz kurcala bakalım dediği için sen o telefonu açıyorsun. N'oldu? Şahtı şahmaran oldu.
Hakan Demir'le konuşursan, kimin kimin aradığını öğrenirsin? Ve acaba benim bu işte menajer tarafında mı yoksa KSK tarafında mı olduğumu daha iyi anlarsın. Git bir ulaş kendisine derim, ulaşılmayacak biri değil sonuçta Hakan Demir.