TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

"Vay Anam Vay Neler Dönmüş Serhat"

Serhat Gürcan Gündüz 7 Eylül 2010 ,



Birazdan okuyacağınız yazı çoğunuzun zaten bildiği yada tahmin ettiği şeyler. Fakat bu röportajı yaparken öyle şeyler öğrendim ki, Adnan Aybaba'nın Serhat Ulueren'e, Cihat Oskay'ın anlattıkları sonrası söylediği o unutulmaz cümleyi sarf etmek zorunda kaldım.

"Vay anam vay neler dönmüş Serhat ya"

Röportajı yaptığımız ünlü olmayan bir futbolcu. Hani kimsenin izlemediği, sadece o semtte oturanların tuttuğu 2. lig takımlarında oynuyor. Daha yeni bir takım ile anlaştığı için ismini vermek istemiyorum. Diğer isimleri vermeme sebebim, bu açık sözlü ağabeyimizin başını belaya sokmamak.

Önce genel bir sohbet ettik. Beşiktaş'ın düşüşe geçeceğini, Fenerbahçe'nin çıkış yakalayacağını, Galatasaray'ın son transferleri sonrası ivme yakalayacağını söyledi. Bursa'nın transferlerini de çok beğenmiş. "Hangi kadroda oynamak isterdin?" diye sorduğumda Beşiktaş dedi.

Beşiktaş'ı seçmenin nedeni transferler mi?

-Evet. Sonuçta Quaresma ve Guti gibi adamlarla oynayacaksın. Onlara pas vermek falan her futbolcunun hayalidir.

Peki, Q7 topu laubali bir şekilde kaptırdı, kızmaz mısın?

-Olur mu yahu? O kaptırsın, ben onun için koşarım önemli değil.

Biraz güldük bu arada. Alex'i insanların nasıl eleştirildiğine şaştığını söyledi.

Sence Alex eleştirilmemeli mi?

-Bir sezonda 15 gol 15 asist yapan adamı nasıl eleştireceksin ki? Tempomuzu yavaşlatıyor dersen bir tek onu anlarım işte..

Daha sonra kendi futbol hayatını sordum. Nasıl başladığını vesaire. Asıl anlatılması gerekenler bu noktadan sonra başladı;

Peki ikinci ligde oynamak nasıl bir his? Zorlukları neler?

-Kimsenin ilgilenmediği bir lig. Çok iyi olursan bir şekilde Bank Asya'ya transfer olabiliyorsun. Mesela beni zamanında Yılmaz Vural Antalyaspor'a istemişti ama başkan çok fazla bonservis isteyince gidemedim.

Ne kadar istedi ki?

-2001'in parasıyla 100 milyar bonservis istemişti. O zamanlar çok iyi oynuyordum. Tabi istenen bonservis yüksek olunca kulüpte kaldım bende.

Önünü tıkamışlar ama bence. Sonuçta kulüp para kazanmalı ama, bununda bir üst limiti olmalı.

-Şimdi oyuncuyu yetiştirince yüksek bir fiyat istemek hakkın. Ama o kadarda yüksek olmamalı tabi ki. Bank Asya'da oynayan takımların bütçesi ne ki, bize o kadar bonservis ödesinler? Tabi ki zengin takımlar var, süper ligden transferler yapabiliyorlar ama genelde kulüplerin çok büyük borçları var. Para harcayamıyorlar. Bu sene bir kaç takım çok deli para harcadı gerçi.

Ama Süper lige çıkan takımlarda bütün oyuncularını yolluyor. Mesela bu sene Konyaspor 22 oyuncu yolladı takımdan.

-Yollar tabi. Süper lig ile Bank Asya arasında uçurum gibi bir fark var. Adam orada Quaresma ile mücadele edecek. Bizim oyuncuların alt yapısı ne ki o oyuncuları durdursun. Sürekli transfer olan bir grup var süper ligde, düşen takımlardan yeni çıkan takımlara. En fazla onlar gibi olursun işte. Yada çok çok çok iyiysen bir Anadolu takımında kalırsın. Büyük kulüpte oynaman çok zor. Oynayabilecek yeteneğin varsa zaten 15-16 yaşlarında alıyorlar seni. Bir yerde okudum, hayret ettim. Şimdi bir Türk genci ve Lampard aynı yaşta iken 15 yaş milli takımında karşılıklı maç yaptı diyelim. Lampard profesyonel oluncaya kadar 250 maç yapıyor. O çocuk profesyonel oluncaya kadar 50 maç yapmıştır anca. Nasıl bu adamlarla yarışacaksın ki?

Alt yapı çok önemli tabi. Anlattıklarına göre çok zor bir oyuncunun 2. ligden Bank Asya'ya transfer olması yada süper lige gitmesi.

-Süper lig zaten hayalde, çok çok iyi bir menajerin olursa anca transfer olursun Bank Asya'ya.

İş menajer de bitiyor yani?

-Evet. Mesela Ankara'da bir menajerin neredeyse her kulüpte bir adamı var. Oyuncularını sezon öncesi kamplar başlamadan bir cafede topluyor. Telefonla hocaları arıyor, oyunculara "sen bu kulübe, sen bu kulübe gideceksin" diyerek yolluyor. Alacağı paraları bile o belirliyor. Tabi oyuncunun alacağı paranın %10'u cebine gidiyor. Diğer menajerlerde farklı değil. Diyelim ki bir anlaşma yapacak oyuncu. Menajer soruyor "oğlum ne kadar istiyorsun?" diye, çocuk 30 diyor. Menajer bunu başkana "ağabey gelecekmiş ama, 50 milyar para istiyor" şeklinde lanse ediyor. Arada kalan 20 milyarı kendi cebine indiriyor.

Bundan oyuncunun haberi olmuyor mu?

-Anlaşma imzalanana kadar öğrenemiyor tabi ki. Anlaşmadan sonra öğreniyor ama seneye takımdan gidersem kulüp bulamam korkusundan ses çıkartamıyor.

Peki bu adamların yaptıkları futbolcular tarafından bilinmiyor mu? Neden bu adamlarla çalışıyorlar?

-Biliniyor ama ne yapsın ki topçular? Şimdi ben mesela Çorumspor ile antrenmanlara çıktım. Bir iki maç yaptık, hani fenada oynamadım. X hocaya gittim dedim ki, "hocam bak beni istemiyorsan söyle, transfer dönemi devam ediyor, kendime kulüp bulayım". Adam "olur mu oğlum, sen bu takımda banko oynayacaksın, başkan gelsin anlaşın" dedi. Bir hafta falan sonra oturduk fiyat konusunda falan anlaştık imzalayacağız işte. Bütün yönetim gelmiş, hazırlık maçı yapacağız izleyecekler sonra imzalar atılacak. 1-0 kaybettik maçı ama iyi top oynadım yani. Neyse maçtan sonra beni istemediğini söyledi hoca. Hani kendide gelip söylemedi. Malzemeciyi yollamış. Kavga falan ettik orada, neyse bende son gün bir takımla anlaştım işte.

Bunu yapan hocalarda var yani?

-Olmaz mı? Transfer ücretlerinden para alanda var.

Nasıl yani?

-Şimdi topçu bunun eski oyuncusu. Adam telefon açıyor, diyor ki "seni bu yeni takıma alırım ama transfer ücretinden bana komisyon vereceksin". Zaten hocalar çok iyi para kazanıyor. 5 milyar maaş + 40 milyar falan imzalama parası.

Tabi onuda 11 de oynatıyor.

-Evet. Sonra oraya kadar emekleriyle gelmiş adamlar yedek falan bekliyor. Zaten amatör küme 25+ adamlarla dolu. Askerden kaçmak isteyenler falan oynuyor oralarda. Para yok yani, ama sende oynayamadığın için kalkıp orada en azından antrenmansız olmayayım diye oynuyorsun mecburen.

2. lig öyleyse amatör kümeyi düşünmek bile istemiyorum.

-Aslında asıl tezgahlar oralarda dönüyor ama işte.

Peki bu teşvik falan dönüyor mu? Biliyor musun yani?

-Olmaz mı ya. Bak son 10 hafta bütün takımları incelesinler neler bulurlar bir bilsen. Şampiyon olacak takım, garantilemiş takıma diyor ki,

Bir dakika nasıl oluyor bu görüşmeler?

-Şimdi teşvik verecek takımın kaptanı, teşvik verecekleri takımdan bir oyuncu tanıyorsa onu arıyor. Yada bütün takıma soruyolar "x takımdan birini tanıyan var mı?" diye. Tanıyan çıkarsa telefonla aranıyor "aslanım yenerseniz size bu kadar para" diyor.

Dağıtım nasıl oluyor peki?

-Bu irtibata geçirilen oyuncuya kalmış o. Ya gidiyor hocasına söylüyor, hocam böyle böyle işte diye para hocada dahil herkese pay ediliyor yada 5 arkadaşına anlatıyor durumu para onların arasında dağıtılıyor.

Peki sen hiç aldın mı teşvik?

-Aldım. Sonuçta biz düşme potasından uzağız, o sene x takımla şimdi süper lig ekiplerinden y takım şampiyonluk mücadelesi veriyorlar. x takımın bizimle maçı var. Y takımdan bir yönetici kaptan olduğum için beni aradı. "Bak aslanım, yenerseniz bu kadar, berabere kalırsanız bu kadar para veririz" dedi.

Yani bunun birde tarifeleri var?

-Tabi canım. Neyse hocaya anlattım durumu. Tamam de dedi. Çocuklarla konuştuk falan onlarda kabul etti, berabere kaldık işte o maç. Zaten yenmeye gitmişiz oraya, birde üstüne para aldık işte.

Enteresan gerçekten. Kabul etmeyen oyuncular oluyor mu?

-Şike olsa kimse kabul etmez. Topçu düşme potasından uzaksa bile ezdirmez kendisini. Ama yaşadığımız zorluklar ortada. Alıyorlar yani.

Peki şike olayları dönüyor mu?

-İnan bilmiyorum. En azından oynadığım takımlarda hiç duymadım. Zaten şikeyi ya hakem, ya kaleci yapar. Sana hiç gelmezler bile. Ama zamanında bir arkadaşım anlatmıştı. Öz x spor diye bir takımın başkanı bir mafya babası. Diyor ki oyunculara "bu maçı siz alın, diğer maçı bana bırakın". Sonra bu adamlar Bank Asya'ya çıktı o sene bu şekilde.

Hakemler de mi yapıyor?

-Futbolculardan daha fazla. Duyuyoruz anlatıyorlar maçlarda. Zaten saha içerisinde belli ediyor hakemler kendilerini. Şimdi bizim maçlara çıkan hakemler henüz acemi olduğundan çok belli ediyorlar. Fakat biraz usta hakem yaparsa, kimse anlayamaz işte onu. Diyorum ya, son 10 maçı incelesinler her sene, neler çıkar neler...

Peki hakemlere nasıl davranıyorsunuz bu durumda?

-Nasıl davranacaksın ki? Adam zaten seni biçmeye gelmiş oraya, ağzını açtığın an yersin kartı gidersin. Yine bağırıp çağırıyorsun ama bayan hakem olunca yapamıyorsun tabi.

Bayan hakemlerde mi şike yapıyor?

-Yok, onu bilmiyorum. Ama genel olarak bayan hakemlere karşı yine centilmen bir şekilde davranıyorsun. Yani erkek hakemlere bağırıp çağırırsın bayrak kaldırdığında falan ama bayan olunca "yaktın beni ablam ya" şeklinde konuşuyorsun.

Bayanlara saygı önemli tabi. Peki doping olayları nasıl oluyor? Kontrol için oyuncular ilk yarı izlenip, bu çok koştu bunu mu alalım diyorlar?

-Hayır. Kura çekiliyor işte devre arasında. Kim çıkarsa. Aslında senin dediğin gibi de yapılıyor olabilir. Sonuçta noter huzurunda falan değil kura çekimi. Doping yapmadım hiç. Doping yapan oyuncuda tanımadım. Ama öyle şeyler yaşıyoruz ki, olmuyor diyemem hiçbiri için.

Mesela ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?

-Soyunma odasında dayak yediğimi biliyorum ben devre arasında. Tam koridordan içeri giderken ışıkları söndürüyorlar sonra dayak faslı başlıyor. Ondan sonra ikinci yarı top oyna oynayabilirsen.

Hakemler müdahale etmiyor mu?

-Etmiyor. Polis bile etmiyor. Ya ben Karabükspor'a karşı bir maça çıktım Karabük'te, tünelde polis yoktu. Kapılarda puşili adamlar bekliyor, böyle ters ters bakıyorlar falan.

Tehdit ettiler mi?

Yok orada sadece dayak yedik işte. Ama tehdit edenlerde oluyor. Devre arasında soyunma odasını basıyorlar, tehdit ediyorlar. Alıştık artık gerçi.

Polis nasıl müdahale etmiyor bu duruma peki?

-Olay zaten organize. Şimdi o şehrin emniyet amiri o takımı mı tutar yoksa bizim takımı mı? Polisi az gönderiyor maça, tünellerde beklemeyin diyorlar. Polis fiilen bir şey yapmıyor tabi ama önlemleri az alıyorlar.

Peki polis sayısı az ise maça gönderilecek?

-Ya ben nerelerde top oynadım, taraftardan fazla polis oluyor maçlarda. Şimdi sana hayal gibi geliyor ama soyunma odasına kezzap dökenler var.

Nasıl yani? Üstünüze mi döktüler?

-Yok yere döküyorlar, rahat hazırlanma maça diye. Kezzapın kokusu çok kötü. Bide yakıyor. Mecburen tünelde giyiniyorsun falan. Konsantre olamıyorsun maça. Bunlar hiçbir şey ya.

Peki sizde yaptınız mı hiç?

-Kezzap olayını diyorsan hayır. Ama bizde dövdük yani rakip oyuncuları. Mecbursun maçı kazanmaya, adamlar senden iyi oynuyor. Ne yapabilirsin ki? Evine ekmek götürmen gerekiyor, yenilirsen küme düşeceksin, seneye takım bulamayabilirsin, basıyorsun tokatı işte. Ama bizim statta kavga gürültü falan çok nadir olur.

Konuşmamız sona ererken sordum; "abi vereyim mi isimleri?" diye. "Ver ver, mutlaka ver herkes duysun" dedi. Ama yukarıda belirttiğim gibi ben vermek istemiyorum bu kişilerin isimlerini. İşte böyle. Biz Türk futbolu ilerliyor sanırken, alt liglerde dönen işlerin bazıları bu. Aslında anlatacak çok fazla şeyi vardı fakat Türkiye-Fransa basketbol maçı başladı o sırada. Maçı izlemeye daldık bizde. Ondan sonra röportaj falan unutuldu tabi ki. Çok uzun sürmeden 2. bir itiraf serisi alacağım bu ağabeyimizden. Tabi daha derin işleri anlatmasını umarak.

0 yorum

Yorum Gönder