Sanki lig biteli iki buçuk ay olmamış. Transfer dönemi yaşanmamış, futbolcular antrenman yapmamış. Bu maç uzun bir aradan sonra oynanan ilk resmi maç değil sanki, ligde 35. hafta maçı. Nereden tutsak elimizde kalacak bir yapı var ortada. Aslında sezon öncesi takım analizlerine bırakmak istiyordum bazı konuları ama zamanı geldi sanırım.
Galatasaray yönetimi sanırım geçen sene hiçbir maçı izlemedi. 3 tane Galatasaray maçı izleyen normal bir insan Sarp, Ayhan ve Barış'dan oluşan orta sahanın istenilen düzeyde performans alınamayacağını anlar. Ucuz hesaplarla, bakkal zihniyetiyle transfer yapılmaktan vazgeçilsin artık. Rijkaard geçen sene çok net bir şekilde oyuncu kalitesinin yetersizliğinden bahsetmişti. Bu kaliteyi arttıran bir hamle hala yok. Cana'nın yanına en az onun kalitesinde ve bireysel yetenek olarak biraz ilerisinde bir adam alınsın. Polak ve benzeri alternatiflerden bir tanesi gelecekse, Galatasaray yönetimi gidip "Yeni Rakı" ile anlaşsın çünkü bu sezon başka türlü gitmez.
Geçen sezon Baros'un sakatlanmasından hiç ders almamış yönetim, şu anda 2 forvet var kadromuzda. Hani Galatasaray her kulvarda kupalara adaydır ya yıllardır, 3 kulvar için 2 forvetimiz ve bir Kewell'ımız var. Ayrıca yönetimden bir isteğim daha var, Neill'ın yanına ona köstek olacak değil, destek olacak bir oyuncu getirsinler. Zaman zaman rakibin zaman zaman Servet'in kademesine giriyor Neill işi çok zor.
Gelelim olayın teknik direktör ve saha içi boyutuna. Frank Rijkaard geçen sene tecrübe ettiğimiz gibi yeni transferleri takıma biraz geç koyan birisi. Normaldir, kondisyon ve uyum süreci gibi bilimsel birikim gerektiren konularda bilgisi bu blogun bütün yazarlarının bildiğinden fazladır. Ama eğer bu takım bu maça bu üç orta saha ile çıkıyorsa onunda bir düşünmesi lazım. Benim Frank Rijkaard sevgim gereğinden fazla sanırım o yüzden bu yaptığı harekete kendimce bir açıklama getirdim. Takımın kadrosunun kalitesizliğini, yönetimin gözüne sokmak istedi sanırım. Umarım bu maçtan sonra Adnanlar bu işin dandik adamlarla olmayacağını anlamışlardır. Frank Rijkaard'ı eleştirdiğim nokta ise 11 kişiye 1 senedir skoru korumayı öğretememesi ve hala Aykut'un kaleci olduğunu düşünmesi. İlk gol kısmetsizliktir, futbolda böyle goller olur. Ama eğer bir takım kornerden öyle gol yiyorsa, ortada savunma kurgusunun ve bir kalecinin varlığından bahsetmek mümkün değil. Ve geçen sene bu günden takım özellikle bir konuda çok geride. Tobol maçı ve diğer çerez maçlarda duran toplardan gol buluyorduk. Belli ki sevgili kıvırcık bu sene bu konuya eğilmemiş. Son eleştirim ise o tribünü sadece laf olsun diye dolduran taraftara. Bir takım taraftarı yenilen gollerden sonra uzatmalarla birlikte 6 7 dakika daha varken, susuyorsa gelip taraftar edebiyatı yapmasın. 5 şampiyon takım içinde taraftarıyla en az maç kazanan takım Galatasaray.
Olayların güzel yönüne bakacak olursak, Neill bıraktığı yerden devam ediyor. Arda hırslı, Serdar istekli, Mehmet'de gelecek var, Kewell'ı bu formayla görmek güzel. Ama Mayıs 2010'dan Temmuz 2010'a, hatta Temmuz 2009'dan günümüze çözülen bir sorun yok. Futbolcular tatil yaptı, demek ki yönetimde bu tatile uyum sağlamış. Sonuçta Frank Rijkaard bir aşçı ve eline ne malzeme verirseniz ortaya ona göre bir sonuç çıkar. Evet aşçımızın da bazı hataları var ama önüne konana malzemenin kilit noktalarında sorunlar var.
Turun geçilip geçilmemesi mesele değil. Ama özellikle son üç sezondur Galatasaray'a hakim olan yapboz düzeninin değişmesi lazım. Önümüzde daha çok maç var, umudu kaybetmemek lazım.
0 yorum