Takımların iyi yönlerini görmek kolaydır, ama kötü yönleri genelde gözden kaçar. İlk yarı Beşiktaş’ın kötü yönleri gözden kaçamayacak kadar belirgindi. Schuster maçtan önce yaptığı açıklamada bu maçın takımın görüntüsü açısından önemli olduğunu söylemişti. Gerçekten de öyle; ama hazır olmayan bir tek takım değil, aynı zamanda işlenmeye çalışılan sistemdi.
Sadece geçen sene değil, 4-5 senedir Beşiktaş hücum futbolu oynamıyor. Üstelik geçen sene oynadığı defansif oyun takımın genetiğine iyice işlemiş durumda. Bernd Schuster’in takımın başına gelmesi bu sebeple çok önemli. Hücum futbolu! Takımda (özellikle uzun zamandır oynayan bazı yerli oyuncular) hücum futboluna hiç alışık olmayan oyuncular var. Bu durumu düzeltmenin iki yolu var. Ya alışık olmayanları ve alışamayacakları takımdan bıçak gibi keseceksiniz, ya da bu oyunculara, sisteme alışması için gerekli zamanı vereceksiniz. İşte burada Guti ve Quaresma transferleri devreye giriyor, çünkü bu oyuncular hücum futboluna yatkınlar. Peki yeterli mi? Plzen maçı bu soruların cevabı için yeterli değil. Ama genel soruları cevaplayacak anahtarlar var.
Defansın yaptığı hatalarda Ferrari sesleri yükseliyor ama Ferrari aranan adam değil. Ferrari çok iyi bir defans oyuncusu ve kademe hataları çok az olan bir oyuncu olabilir, ama iyi bir defansif oyuncu değil. Çünkü topu önde karşılayamadığı gibi topu oyuna hızlı da sokamıyor. Defansın arkasına yaslanarak oynadığından kademe hatalarını çok hızlı kapatıyor, ama önde olduğunda bu hataları bu kadar çabuk kapatamıyor. İbrahim Toraman ise motivasyonu yüksek olduğu maçlarda hatasız ama biraz kırıldığında kademe hataları yapan bir oyuncu. Bunu da hırsı ve mücadelesi ile kapatmaya çalışıyor. Sivok ise bu mevkide başarılı olabilcek bir oyuncu çünkü risk almayı ve oyunu önde kurmayı biliyor ama top kayıplarında ağır kalıyor.
Defansta bu tür problemler olunca Ernst orta sahada yalnız kalıyor. Aslında beklenen Delgado’nun ona yardıma gelmesi ama Schuster’in istediği defansın öne çıkıp ona yardım etmesi. İkinci yarıda oyuna giren Necip her ne kadar tempoyu düşürüp orta sahayı rahatlatsa da inatçı Schuster’in bu sistemi bozmayacağını düşünüyorum.
Guti transferi bu konuda yine kilit bir önem taşıyor, çünkü orta saha açığını kapatacak ve pas trafiğini düzenleyecek kişi. Delgado’nun orta sahanın önüne bile gelmediğini düşünürsek, Guti Ernst’i en azından orta dilimde rahatlatacak biri.
İlk yarı sonundaki penaltıda, önemli olan o pozisyonda Quaresma’nın baskı yapmasıydı. Disiplinsiz ve taktik düzene uygun olmayan bir oyuncu damgası yiyen biri için o baskı ve isteği göstermesi önemli.
Kanatlarda Beşiktaş’ın sorun yaşaması yine defansın öne çıkmasındaki ince ayara bağlı. Eğer Beşiktaş, Schuster’in istediği gibi saldıran bir takım hüviyeti kazanmak istiyorsa bu defansif nüansı iyi ayarlaması lazım. Çünkü sağ ve sol uçta oynayan oyuncular defansif yönleri iyi olmayan oyuncular. Kanat aralarındaki mesafe uzarsa ortada yalnız kalan Ernst güçsüz kalır ve rakip takım bu kademe açıklarını lehine kullanır.
Beşiktaş’ın en kusursuz gözüken yeri, bu maçın da adamı olan Hakan’ın mevkisi; Kaleci. Denizlispor’dan Cenk’i de alarak doğru bir iş yapan Beşiktaş’ın canını yakabilecek goller ya şanssızlıktan ya da mucizevi bir şekilde gelir.
Kanatlarda Nihat-Quaresma ve ortada Guti varken herkes Nobre’den gol kralı olmasını bekler ama Schuster’in tercihi o olur mu? Zor gibi. Golcü tercihi Bobo ya da yeni alınacak biri olacaktır.
Bu maç için dikkat çekici başka bir olay, rakip takımın önceden hiç izlenmemiş olması. Schuster her ne kadar bu maçta takımını görmek istediğini söylese de rakibin izlenmemesi Turkcell Super Lig’de başa bela açabilir. Kapalı kutu Anadolu takımları her zaman büyüklere sürpriz yapmıştır. Tayfur Hoca’nın deneyimlerini Schuster ile paylaşacağından eminim.
Gerek tip, gerek oyun itibariyle Erhan'dan, Sergio Ramos yaratılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Bu gerçekleşirse hiç de iyi olmaz. Bu maç sırıtmadı ama önemli maçlarda Erhan-Hilbert ikilisinin olduğu kanadı hiç iyi görmüyorum.
Maçın özelinden Beşiktaş'ın geneline giden şahane bir analiz olmuş.