Televizyonlar üçüncülük maçının gereksizliği hakkında konuşan sığ beyinlileri gördükçe kan beynime sıçrıyor. Takımları, futbol kalitesini geçtim futbol bayramının 1 maç kısalmasına göz yumacak kadar seviyorlar(!) bu oyunu. Bir tarafta turnuvanın en keyif veren takımı Almanya diğer tarafta Güney Amerika'nın sürprizci takımı Uruguay ve maçtan önce vaad ettikleri en basit şey gol. Forlan, Müller ve sağlam olsa Klose gol krallığında yarışacak, Almanya bu genç takımıyla en azından bir başarı yakalayacak, Uruguay tarihindeki ışıltılı günlere bir selam çakacak ve bizim ulemalarımız 3.lük maçının gereksizliğine kendilerini inandırmış bir durumda. Bütün bunları geçtim, 23 kişilik kadroda kendisine yer bulamayan bir futbolcunun 1 dakika için bile olsa Dünya Kupası maçında oynayabilmesi için bile 3. maçına karşı olmak kabullenemez. Zaten sevdikleri, yorumladıkları futbol olmayan, başarı tutkusu ve kazananı tanrısallaştırmak olan bu insanlardan sanırım fazlasını beklediğim için ben hatalıyım.
Tomas Brolinli İsveç için onlar hiçbir zaman uykusuz kalmadılar. O güzel adam futbolu bırakınca üzülmediler. Bütün maçlarını izlediğim ilk Dünya Kupası'ydı 94 ABD. 10 yaşında tıfıl bir velettim ve İsveç 3. olduğunda şuursuz bir mutluluk vardı. 98'de Hırvatistan 3. olduğunda Fransa'nın şampiyonluğundan daha çok ilgilendirmişti beni. 2002 ise buruk olsa bile bir sevinç yaşatmıştı bize. Evet uçunda Dünya Kupası şampiyonluğu yok, evet maçlar belki yüksek kalitede geçmiyor ama en azından izlenecek bir maç var ortada. Bu kadar laf ebeliğinden sonra gelelim maça.
Klose'yi futbolcu olarak sevmem aslında ama rahatsızlığından dolayı maça çıkamamasına en az onun kadar üzüldüm, çünkü tarihe adını yazdıracaktı. Umarım 2014'de bir şekilde eksik kalan 2 golü atması mümkün olur. Bir maç daha Müller'i ve Özil'i izlemek, antipatik bulmama rağmen Schweinsteiger'in mücadelesine ortak olmak gecemi güzel geçirmeme yardım etti. Hatta Scheweinsteiger'in hatasıyla gol gelince sevinmedim dersem yalan olur. Belki süper yetenekli değil, ama taktik disiplini ve ortalama üzerinde becerisi ile Müller'in mücadelesine şahit olmak belki ileride onu da severim hissine kapılmama sebep oldu.
Maçtan önce yenileceğini bilsem bile ki zaten Paul öyle buyurmuşken benim ne haddime, Uruguay kazansın arzusuna sahiptim. Ama kaleci Muslera'nın balonu patlayınca rahat ve gevşek geçen maçı Almanya kazandı. Maç gevşekti çünkü özellikle ikinci yarıda takımlar gol yememeyi değil, gol atmayı düşündülar. Zaten Uruguay orta sahası en ciddi olunması gereken maçlarda bile düştü oyundan o yüzden dün de düşmeleri normaldi. Almanlar ve Almanya için oynayanlar ne kadar disiplinsiz olmak isteselerde en fazla bu kadar olabiliyorlardı.
Son paragrafı ise turnuva boyunca Jabulani'ye en güzel hükmeden futbolcu Forlan'a ayırmak lazım bence. UEFA Avrupa Ligi şampiyonluğundan sonra gol sanatının inceliklerini Dünya Kupası'nda ülkesi için kullandı. Golcülerin bencil diye adlandırıldığı bir yerde egosunu terk edip, takımı için kaleden biraz uzaklaşıp oyun kurusu gibi oynadı. Uzaktan şutları ile bizi mest ederken, verdiği paslarla arkadaşlarını pozisyona soktu. Dün ise spektaküler bir gole imza attı ve hafızalarımıza kazıdı kendini.
"ulema" güzel seçim olmuş. bu bizim ulemalık konusunda sadece bir tane kıstasımız var. memnuniyetsizlik. her konuda ne kadar memnuniyetsiz kalabiliyorsan o kadar iyi ulemasın türkiyede. öyle beğenmek memnun kalmak falan bizim gibi aciz kulların becerisi. dört senede bir kupalar artık eskisi gibi değil lafını duymaktan tiksindik. yok grup maçlarını beğenmez. yok üçüncülük maçını gereksiz bulur. bizden önceki nesilin diline pelesenk olmuş bi' kupa var. 82. ulan o kadar heyecanlı denilen kupada italya gruplardan 3 beraberlik alarak çıkmış. bi' de şu ispanya-paraguay maçına bak. roman gibi maçtı.