TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

F1'de Eksen Kayması

Cengiz Bahadır Özdemir 29 Haziran 2010 ,

Son yılların gözde terimlerinden biri eksen kayması. Mahalle baskısı, X ülke olur muyuz, açılım ve son olarak eksen kayması ile birlikte ülke gündemi işgal edilmekte. Arada yolsuzluk, işsizlik, ahlaki çöküş gibi ''sığ'' meseleler kaynıyor ama kimin umurunda? Böylesine sert bir girişle başlamak belki şık olmadı ama yazının bundan sonraki bölümü daha eğlenceli olacaktır. Çünkü bu seferki eksen kayması, F1'in geleceği açısından umut verici bir durum. Umarım bu kayış (Türkçe'nin esnekliği devreye girmesin) diğer bölgelere de sıçrar ve bizler de farklı tecrübeler edinmeye devam ederiz.

Neden bahsettiğimi şimdi daha net açıklamak istiyorum. Bilindiği gibi Formula 1 daha çok Batı Avrupa merkezli bir spor. Almanya, İtalya, İngiltere, İspanya ve az biraz Fransa gibi ülkelerle ayakta durmuştur. En azından benim ilk izlediğim zamanlar böyleydi. Sonradan işin içine Latin Amerika ülkeleri girdi. Brezilyalı pilotları izlemek farklı bir tat verdi bizlere. Asya'dan sadece Japonya bu heyecana katılırken Hindistan ve Malezya gibi ülkeler de Formula 1 tutkusuna kendilerini kaptırdılar. 2000'den sonraya baktığımızda Formula 1, Afrika dışında bütün kıtalara hitap eden bir spor olmuş durumdaydı. Heyecanın ve tutkunun azaldığı şu dönemlerde Formula 1 yetkilileri de farklı planlar peşindeler. Bu sporu daha zevkli hale getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Arada hataları da olsa amaçlarının, bu sporu yaygınlaştırmak olduğuna şüphe yok. Neticede çok büyük bir pasta var ortada.
2000'den sonra düşen heyecanı 2010'dan sonra tekrar yükseltecek gibiler. Asya ve Latin Amerika'daki izlenme oranlarını arttıran F1, artık farklı bir bölgeyi fethetmek için uğraş vermekte. Doğu Avrupa! Evet, yıllarca Soğuk Savaş sonrasında farklı gözlerle bakılan bu coğrafya artık daha açık durumda. Demir Perde aralandı ve o aralıktan süzülen güneşi, buradaki insanlar da görmeye başladılar. Özellikle son yıllarda Bulgaristan ve Rusya F1'e hem pilot hem de pist vermek konusunda sıkı bir şekilde çalışıyorlar. Buna en iyi örnek Vitaly Petrov. 26 yaşındaki Rus pilot, GP2'de geçirdiği başarılı sezondan sonra bu sene Formula 1'de yarışmaya başladı. Polonyalı takım arkadaşı Robert Kubica ile birlikte Renault'da fena işler yapmıyorlar. Petrov belki çok iyi bir pilot değil ama Ruslar'ın F1'e verdiği ilk pilot. Bunun bilincinde olduğunu her defasında tekrarlıyor Petrov. Ruslar'ın pilot yollama sevdası Petrov'la kalmayacak gibi duruyor. Mikhail Aleshin, şu sıralar Formula Renault 3.5 yarışlarında mücadele ediyor. Geçen sene Formula 2'yi üçüncü sırada bitiren Rus pilot bu sene Formula Renault 3.5 serisinde lider durumda. Çok genç olmasa bile Petrov'un yaptığını birkaç sene sonra kendisi de yapabilir. Aynı seride yarışan diğer Rus pilotlar Daniil Move ve Anton Nebilitskiy, çok parlak pilotlar olmasalar bile bu yarışlarda Rusya adına mücadele ediyorlar. Ayrıca Rus takımı KMP Racing de bu serinin takımları arasında. Henüz başarısı bulunmayan ancak 19 yaşında olan GP3 pilotu Ivan Lukashevic de ileride daha iyi yerlere geleceği düşünülen Rus pilotlardan. Tabi Rusya ve Formula 1 demişken Midland'ı da es geçmek olmaz. 2006 yılında Rusya bayrağı ile yarışan bu takım, puan alamadan sezonu bitirip kepenkleri kapatmıştı. Gerçi yeni puan sistemi olsa 3 puan alabileceklerdi ama o da ne değiştirebilirdi ki?

Bulgaristan'ın pistlere yollayabildiği ancak henüz başarısını göremedikleri pilot ise Vladimir Arabadzhiev. Formula 1'in paf takımı olarak görülebilecek GP2'de, yarışan pilotlarının olması elbette güzel. 26 yaşındaki Vladimir bu sene henüz puan alamasa da yarışıyor olması önemli bir başarı. Bulgaristan'ın pilotlar bazında Rusya kadar aktif olmadığını söylesek bile ilgi açısından hiç de altta kalır tarafı yok. Geçtiğimiz yıl, Bernie Ecclestone Bulgar Motorsporları Federasyonu Başkanı ile görüşmüştü. Bu sene de görüşmelere devam eden yetkililer, 2012-2016 yılları arasında yarışların yapılması için büyük uğraş vermekteler. Yeni inşa edilecek pistin son derece teknolojik olması ve gece yarışlarının da yapılabilme ihtimalinin bulunması şimdiden heyecan verici. Henüz pistin inşasına başlanmadı. Ama yapılacak anlaşmayla kısa süre içinde pistin tamamlanabileceği söyleniyor. Bu ne demek? İstanbul Park'ın takvimden çıkarılması demek. Seyirci azlığı ve Bulgaristan'la yakınlığından dolayı feda edilecek ülkeler arasında bulunuyor Türkiye. Her ne kadar Ecclestone'un İstanbul'un takvimde kalmasını istediğini söylediğini düşünsek de işin içine para girince her şeyin değişebileceğini biliyoruz. Üstelik son derece ucuz bir şekilde takvime giren Türkiye'nin, 2011'den sonra sözleşmesi bitiyor. 7 yıl için sadece 13 milyon dolar verirken şimdi yıllık 20-25 milyon dolar civarında bir paradan bahsediliyor. Bu durumda anlaşmanın epey zor olacağı kesin. Bulgaristan'ın ekonomik durumunun çok parlak olduğu söylenemez. Ancak Türkiye de çok parlak bir ekonomik durumda değilken bu işe el attı. Dolayısıyla bunun büyük bir engel olacağını düşünmüyorum.
Ecclestonu'un pistler konusunda bir diğer düşündüğü ülkenin Rusya olması da tesadüf değil. Rusya'daki potansiyelin büyüklüğünden etkilenen Bernie, burada da yarışılması gerektiğini söylemişti. Henüz yetkililerle görüşmeler ne aşamada, bilemiyorum. Ancak Rusya'nın da takvime girmesi işleri epey karıştıracak. Takvimden ülke çıkarılması bir ihtimal. Ancak yarış sayısının fazlalaşmasını Bernie'nin istediğini herkes biliyor. Özellikle 25 yarışlık bir seri olması için çabalıyor. Neticede pastayı daha da büyütmek gerek. Ama bu durum pilotlar ve takım patronları tarafından çok iyi bir şekilde karşılanmayacaktır. Adamlar seyyah gibi oradan oraya dolaşıyorlar.

Eksen kayması konusundan daha fazla kaymadan yazının sonlarına gelelim. Formula 1 artık sadece Avrupalılar'ın tekelinde olan bir yarış değil. Polonyalı, Rus, Hint, Japon pilotlar da burada yarışmaktalar. Başarıları henüz yok. Ancak bu, hiçbir zaman olmayacak anlamına gelmiyor. Ayrıca sadece pilotlar olarak da düşünmemek gerekiyor. Ülkeler de bu spora artık yatırım yapmak istiyorlar. Malezya, Bahreyn, Japonya, Türkiye ve şimdi Güney Kore, ileride Bulgaristan, Rusya... Artık geniş bir yelpazenin parçası olmak için yarışıyor ülkeler. Bu da pilotların yarışı kadar zevkli. Kaybeden, büyük bir pazarı da elinden kaçırmış olacak. Önümüzdeki günlerde bizim de bu spora katkımızın devam edip etmeyeceğini göreceğiz. Umarım çok fazla cimrilik yapıp da altın yumurtlayan tavuğu elimizden kaçırmayız. F1, Türkiye'de yavaş ama düzenli bir şekilde yükselen spor dalları arasında. Bunu bırakmamalıyız.

0 yorum

Yorum Gönder