TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Premier Lig'de İlk Hafta

Efe Yılmaz 17 Ağustos 2010 ,


Ligimizle aynı gün başlayan Premier Lig'in ilk haftası geride kaldı. Annemizin liginin eh idare eder tadına karşılık, daha ilk hafta tadından yenmez işler oldu İngiltere'de. Sanki lige ara verilmemiş gibi takımlar ilk hafta sendromu yaşamadılar.

Perdeyi Tottenham ile Manchester City açtı. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi bileti için kıyasıya rekabet içinde olan iki takımın maçı golsüz bitti ama oynanan oyun fazlasıyla tatmin ediciydi. Londra ekibi Premier Lig’in transfer şampiyonu City’e oldukça zor anlar yaşattı. Joe Hart özellikle ilk yarıda Tottenham ataklarına tek başına dur dedi.  Maçın iyi oynayan tarafı Londra ekibiyken, Harry Redknapp’ın 62. Dakikada yaptığı forvet değişikliği takım üzerinde ufak bir el freni etkisi yaptı. Özellik Pavlyuchenko’nun narinliğine şaşırmamak elde değil. 76’da oyuna giren ise yolu geçen sezon ligimize düşen Dos Santos’tu. Bütün kozlarını oyuna sürmesine rağmen gol gelmedi.  Mancini ise, İtalya günlerinden kalma takıntılarına kurban oldu. Maç boyu tek forvet ve beşli orta sahadan vazgeçmedi. Zaten Yaya Toure orta alanın defansif yükünü sırtlamışken, De Jong’un saha içinde boş gezinmesine gerek yoktu sanırım.

İlk golü görmek içinse Aston Villa maçını beklememiz gerekti. Dünya Kupası’ndakilere benzer bir ofsayt golü ile perdeyi Downing açtı. West Ham geçen sezondan yadigar dertlerini çözememiş olacak ki çok dağınıktılar maç boyu. Buna Villa’nın teknik direktörsüz ama akıl dolu oyunu eklenince maçı 3-0’a bağladılar. Adı City ile anılmaktan öte durumda olan Milner ise profesyonelliğin doruklarına çıkarak iyi oynadığı maçta bir de gol attı.
Dowing’in perdeyi açmasından sadece saniyeler sonra Edwood Park’da 22 yaşındaki forvet Nicola Kanilic de, Everton filelerini havalandırdı. Merseyside’ın mavilileri maç boyu o kadar etkisizdiler ki, David Moyes “Maçın genelinde baskı kuramadık diyerek iğneyi kendine batırmaktan çekinmiyordu.

Bolton-Fulham maçı ise haftanın ülkemizde yayınlanmayan maçlarındandı. Büyük ahkâmlara girmeden izlediğim kısa özete dayanarak güzel maç olmuş diyorum. Owen Coyle ve Mark Hughes maç sonu açıklamalarından takımlarının oyunlarından memnun olduklarını söylemişler.  Hughes umarım geçen sene kendisine haksızlık yapan City yönetimine inat güzel işlere imza adar bu sezon.

Sunderland taraftarı herhalde Bent’in gole çevirdiği penaltının mutluluğuyla girecekti maçın devre arasına ama 44’de Cattermole sezonun ilk kırmızısını görüp takımını bir kişi eksik bırakınca keyifler çaktı. 10 kişi Sunderland farkı ikiye çıkarırken, Stephen Carr kendi kalesine attı golü. Ama Birmingham çabuk pes etmedi ve 2-0’dan maçı 2-2’ye bağlamayı bildi. Birminghamlı taraftarlar belki bu geri dönüşe sevindi, ama forumlarda yeni kalecileri Foster’ın arkasından çekinmeden homurdandılar.

İzlemeyen varsa bir baksın David Jones'un golüne
Tuncaylı Stoke, Wolverhampton deplasmanda kaybederken, benim için duygusal anlar yaşandı. Önce David Jones mahalle maçlarını anımsatan bir gol attı. Ardından İskoçya’nın bence en güzel kepçesi Steven Flechter, yeni takımındaki ilk golünü attı. Kendisini Burnley formasıyla sevmiştim, güzel işler yapması tek dileğim. Stoke, Faye ile skoru 2-1’e getirse bile gülen taraf Wolverhampton oldu. Tuncay ise yedeklik çilesi ne zaman bitecek merak ediyorum. Ben Premier Lig’de oynama kararına sonsuz destek verirken, Stoke yerine keşke ofansı daha fazla düşünen bir takıma gitseydi diyorum.

Geçen sezonun şampiyonu gaddar Chelsea ise kaldığı yerden devam edip, yeniden lige dönen West Bromwich Albion’ı 6-0 ile geçti. Londra’nın bana en antipatik takımı olsa bile, haklarını vermek lazım. Özellikle Drogba’nın sezona üçleme ile başlamasına ise olmayan şapkamı çıkartıyorum. Geçmiş sezonların ilk haftasına üç gol sığdıran diğer gol sanatçıları ise Gabby Agbonlahor, Mickey Quinn, Matt Le Tissier, Kevin Campbell, Fabrizio Ravanelli ve Dion Dublin’e buradan selam olsun.

Reina çaresizce kıvranıyor
Pazar gününün tek maçı ise Liverpool-Arsenal’di. Bizim fikstür sapıklığımız yüzünden asla böyle bir heyecan yaşayamayacağız ilk haftalarımızda. Joe Cole’un kırmızısı beni üzerken, yüreğim Oscar’ın en kuvvetli adayı Koscielny’in de maç sonu atılmasıyla soğudu biraz. N’gog’un golü kıyamet alameti olabilecek türdendi. Çünkü kendisinin ince işçiliğine pek kimse şahit olmadı bugüne kadar. Garip gollerin insanı Reina ise inatla kendi kalesine attı golü. Ömer Üründül olsa golden sonra en az 4 kez “Futbol enteresan” derdi. Bu arada Jack Wilshire’in baldırları gözümden kaçmadı.

 Bıyığına kurban Joey Barton
Pazartesi ise gönlümü verdiğim Newcastle (evet ben de artık yabancı takım sevdalısı oldum) Kırmızı Şeytanlar’ın karşısına çıktı. Maç boyu hiç varlık gösteremedik zaten, bunun üzerine zincirleme savunma hataları da eklenince ManU çok çok rahat bir galibiyete ulaştı. James Perch başta olmak üzere bütün savunmaya buradan selam olsun diyorum.  United’da ise Giggs’in attığı gol beni izlerken mest etti. Onsuz bir Premier Lig oynanmadı ve o hiçbirini boş geçmedi. Bu seferki gol ise tarihe kendisinin olgunluk dönemi eseri olarak geçecek türdendi.

Gelelim haftanın assolistine. Geçen sezon farklı bir gözle izlediğim takım Burnley küme düşünce üzülmüştüm cidden. Ama sanırım Blackpool onların eksikliğini hissettirmeyecek bana. En son 1971’de bu sahnede oynayan Mandalinalar, Wigan karşısında 4-0’lık bir galibiyete imza atıp, kağıt üzerindeki görüntülerine aldanıp kendilerine gülenlere ilk haftadan en güzel cevabı verdiler. Sonları ne olur bilmiyorum, belki Burnley gibi düşerler ama ne olursa olsun bu sene çok eğlenecekleri belli.

0 yorum

Yorum Gönder