Quaresma'nın HJK maçında attığı golden sonra herkesi geçip 'kankası' malzemeci Süreyya'ya koşmasını görmüşsünüzdür. Sempatik olduğu kadar aynı zamanda bazı ayrıntıları açıklayan bir durum bence. Öncelikle çocukluğu ve erken gençliği pek de rahat değildi Q7'nin. Hatta Portekiz'de nispeten fakir ve 'halktan' bir aileden geldiğini de söyleyebiliriz. Hal böyle olunca Sporting'in A takımındaki ilk zamanlarında en çok güvendiği kişiler kulüp hizmetlileri olmuş. Sonrasında Barcelona, Inter ve Chelsea gibi kulüplerde kendini gösterememesi de aslında biraz bununla alakalı. Ülkelerinin genelde elit kesimine hitap eden bu büyük takımların büyük yıldızı olamadı o. Özü onlara uyamadı bir türlü. Bu yüzden memleketinin takımı Porto'dayken - biraz da olgunlaşmasına bağlı olarak - çok daha ön plana çıkabildi.
Bu sezon Türkiye'nin en 'candan' tribünleri ile buluştu Quaresma. Üstelik ona sonsuz bir sevgiyle bağlılar. O da onlara bu sevginin karşılığını daha ilk günden vermeye çabalıyor. Hem de mütevazi kimliğini koruyarak ve HJK'ya attığı golden sonra saha içindeki en 'halktan' adam olan malzemeci Süreyya'ya sarılarak. Beşiktaş'ta tekrar bulduğu şey belki de bu saflık. Delicesine ve naifçe sevilmek... Ve bunun önüne o sonsuz güven duygusunu katmak... Beklentilerin gayet farkındadır Quaresma, eminim. Çünkü dünya devlerinde bulamadığı tüm bileşenleri İnönü'de bulup mükemmel bir alaşıma dönüştürme fırsatı olduğunun farkında. Oralarda yüzü gülmeyen adamın İnönü tribünleri karşısında çocuklar gibi şen olması da bu yüzden.
Hagi'yi hatırlayalım. O da Barcelona ve R. Madrid gibi kulüplerde top koşturmasına rağmen bir türlü basamak atlayamamıştı. 'Büyük kulübün büyük topçusu' olamamıştı çünkü o da Quaresma gibi arafta kalanlardandı. Ancak Galatasaray'a geldiği andan itibaren camiaya sürekli artı değer kattı. Kulübünü yükseltirken kendi de yüceldi. Aynı şekilde van Hoojdonk da Evliya Çelebi misali birçok Avrupa takımını dolaşmış, Fenerbahçe'ye gelip kulübün kabuk değiştirmesine öncülük etmişti. Üçüncü örnek olarak Quaresma'yı görüp göremeyeceğimizi de İnönü'nün büyülü havasına bırakalım...
0 yorum