Kural Değişiklikleri
2010 sezonunun en önemli olaylarından biri kural değişiklikleri oldu. Öncelikle pit-stoplarda yakıt ikmali yasağı geldi. Pilotlar, yarış sırasında benzin alamayacaklardı. Bunun anlamı, araçlarda fiziksel değişim olacağıydı. Yakıt tankları büyütülen araçların arka lastikleri de büyüdü. Lastik aşınmaları önemli bir sorun haline geldi. Çok fazla ağırlık binen lastiklerin aşınması kolaylaşacağı için pilotların yarışması da zorlaşacaktı. 1993 yılında yarışmış olan Michael Schumacher ve Rubens Barrichello belki bu konuda biraz daha tecrübe sahibi olabilirlerdi. O yıllarda da bu yakıt ikmali yasağı uygulanmıştı. Ancak diğer pilotlar için zor bir tecrübe olacaktı.
İkinci konu KERS’le ilgiliydi. 2010 sezonu için KERS teknolojisi kullanılmayacaktı. Neydi bu KERS? KERS, kısaca, araçlar fren yaptıktan sonra ortaya çıkan enerjiyi biriktirme sistemidir. Bu biriken enerji, yarışın ilerleyen safhalarında kullanılıp ekstra güç sağlıyor. Yaklaşık 50-60 hp’lik bir güç üretimi sağlanıyor ki, bu da yarışlarda çok önemli bir fark yaratıyor. Tabi bu sistem için ekstradan maliyet gerekiyordu. FIA konuyu takımlarla da görüştü ve 2010 için bu sistemin uygulanmasından vazgeçti. Ancak 2011 sezonunda KERS’i pistlerde görebileceğiz.
Puanlama sistemindeki değişiklikler de önemliydi. Artık ilk 10’a girmeyi başaran pilotlar puan alabileceklerdi. Dünya Ralli Şampiyonası’nda alışılan sistem burada da vardı. 25,18,15,12,10,8,6,4,2,1 puanlı sistemin gelmesiyle hem üst sıraları hedefleyen pilotların çekişmesi daha zevkli olacak hem de alt sıradaki pilotlar puan almak için daha fazla mücadele edecekti. Bu senenin kuşkusuz en güzel değişikliklerinden biri oldu.
Lastik setlerinin azaltılması, aynaların yeri, test günleri gibi konularda da değişikliklere gidildi. Böylece haksız rekabetin azalacağı, çekişmenin artacağı bir sezon hazırlanmış oldu. 2010 sezonunda tam dört tane (Hamilton, Alonso, Button, Schumacher) şampiyon pilot bulunuyor. Bunlara Massa, Webber gibi üst sıraları hedefleyen; Barrichello, Trulli, De La Rosa gibi tecrübeli; Glock, Hulkenberg, Rosberg gibi GP2 şampiyonu olmuş isimleri eklediğimizde ne kadar renkli bir sezon geçirildiğini görebiliyoruz. Mercedes’in tek başına yeniden pistlerde yer alması, Lotus’un efsane yeşilinin pistlere geri dönmesi de ayrıca sevindirici haberlerdi. Şimdiye kadar geçen 12 yarış sonunda rekabetin arttığını söyleyebiliriz. Şu ana kadar beş farklı pilot yarış kazanırken, 18 farklı pilot puan ya da puanlar aldı. Yarış kazanan beş pilot ilk beşte sıralanmış durumdalar. Birinci ile beşinci arasındaki puan farkı sadece 20. Takımlar sıralamasında da üç takım müthiş bir rekabet halinde. Kısaca, 2010 sezonu Formula 1’in geri dönüş sezonu olmuş gibi gözüküyor.
Takımların Genel Görünümü
Mc-Laren Mercedes
İki şampiyon pilotun birlikte mücadele ettiği McLaren’de işler son yarışlarda iyi gitti. Hamilton ve Button’ın İngiliz olması önemli. Daha soğukkanlılar ve aralarındaki rekabet hissedilebilir ölçüde değil. F-duct sistemine geçiş yapan takımın bu konuda başlarda sıkıntıları oldu. Bilindiği gibi F-duct sistemi, pilotların sol tarafında yer alan boşluktan havanın girmesini ve aracın içine giren havanın kanallar yoluyla kanatlardan geçmesini sağlayan bir sistem. Bunun amacı, düzlüklerde aracın hızlanmasını sağlamaktır. Kanatların yerle olan basıncı kesilir ve yere daha az basan aracın sürtünmeye maruz kalması engellenir. Bu da düzlüklerde daha hızlı olmak anlamına geliyor. Bunun kontrolünü pilotlar ayakları ile sağlıyorlar. Gerektiği zamanlarda ayaklarını soldaki boşluğa koyup sistemi kapatıyorlar. Bunun takıma olumlu yöndeki etkisi tartışılır. Takımın ilk yarışlarda çok iyi sonuçlar aldığını söylemek zor. Çin GP’si ile yaptıkları ikilemeden sonra Türkiye ve Kanada GP’lerinde de ilk iki sırayı almaları önemli. Hamilton yarışa ısınmış gözüküyor. İspanya’daki şanssızlığı ona çok önemli bir 18 puan kaybettirdi. Son Macaristan GP’sinde de yarış dışı kalmış olması şampiyonadaki iddiasına gölge düşürdü. Button ise sessiz ve derinden gitmeye devam ediyor. Ancak son yarışlarda, klasikleşmiş ‘’Button soğukkanlılığı’’ yerini ‘’Button umursamazlığına’’ bırakmış durumda. İki pilotun, Türkiye GP’sinde çekimesi ‘’Red Bull kazası’’ nın gerisinde kaldı. Ancak görüldü ki iki pilot da çok iştahlı. Şampiyonları yarıştırmakta usta olan McLaren için bu bir problem teşkil etmeyecektir. McLaren şu anda takımlar sıralamasında ikinci. Pilotları Hamilton ikinci, Button dördüncü sırada.
Red Bull Racing
Geçen sene kaçırılan şampiyonluktan sonra bu seneye daha da iddialı giren Red Bull’da işler fena gitmiyor. Pilotlarını kaybetmeyen tek takım olan Red Bull, İstanbul GP’sine kadar çok kötü yarışlar sergilemediler. Webber’in İspanya ve Monako’daki başarıları ve Vettel’in Malezya ve Monako’daki performansı takımı memnun etmişti. Çin ve Avustralya GP’lerini saymazsak her şey çok iyi gidiyordu. Sıralama turlarında ilk iki sırayı almaya alışmışlardı. Ancak Türkiye’deki kazanın ardından işler değişti. Türkiye’deki kazayı artık herkes çok iyi biliyor. Vettel arkasındaki baskıyı kaldıramayıp hızlanıyor ve Webber de ona milimetrik bir geçiş alanı bırakıyor. Vettel virajı erken alınca kaza yapıyorlar ve Vettel yarış dışı kalıp Webber de üçüncülükle yetiniyordu. Aslında bu kazadan sonra doğan krizi çok iyi idare ettiler. Takım patronu Jeff Horner, iki pilotu da uyardı ve yaptığı stratejik hareketlerle (Webber’le kontrat uzatmak gibi) olayların üstesinden gelmeyi başardı. Hatta takımın reklamını bile yaptığını söyleyebiliriz. Kanada’da istediklerini alamadılar. Silverstone’da ise işler yine karıştı. Webber’in ‘’ikinci pilot’’ olarak kazandığı birincilik sonrası takımda işler karıştı. Telsiz anonsunu duymayan kalmamıştır herhalde. Son Macaristan GP’sini de kazanan Webber, sanki tüm F1’e meydan okuyor gibi. Vettel ise daha geri planda kalıyor tartışmalara. Takımdaki geleceği garanti olduğu için kavgalara girmeye gerek duymuyor. Zaten pilotlar sıralamasında da son derece iyi bir noktada. Takım, sezon başında oluşan dayanıklılık sorununu atlatmış gibiler. Araçları çok hızlı ve onlar da bunun farkındalar. Geride kalan yarışlarda daha az hatayla devam ederlerse McLaren ve Ferrari’nin önünde sezonu bitirebilirler. Şu anda takımlar sıralamasında lider durumdalar. Webber birinci, Vettel üçüncü sırada.
Ferrari
Bu sezon istediğini elde edemeyen bir takım görüntüsündeler. Müthiş başladıkları ve ikileme yaptıkları Bahreyn yarışından sonra 10 yarış beklemek zorunda kaldılar aynı başarıyı yakalamak için. Özellikle Massa’nın düşük performansı takımda sorunlar yaratıyor. Brezilyalı pilotun, 2009 Macaristan’daki kazadan sonra tam anlamıyla hazır olmadığını görüyoruz. Alonso ise takıma daha fazla katkı veren taraf. Ancak o da istenilen düzeyde değil. Özellikle Silverstone ve Malezya’da yaşadığı sıkıntılar yüzünden puansız bir şekilde ayrılmak durumunda kaldı. Ferrari’nin, Avrupa yarışlarının başladığı ilk andan itibaren yepyeni bir güncelleştirme paketiyle yarışacağı biliniyordu. Ancak son iki yarışta (Almanya-Macaristan) bu paketi tam anlamıyla kullandıklarını –daha doğrusu işe yaradığını- söyleyebiliriz. Ferrari’nin başının sadece yarış içinde değil, yarış dışında da dertte olduğunu görüyoruz. Almanya’daki ‘’yol verme’’ olayından sonra 100.000 dolar para cezası aldıkları gibi Dünya Motor Sporları Mahkemesi’ne de çıkma durumunda kaldılar. Özellikle sonradan çıkarılan kayıtlar ve Alonso’nun, telsizden ‘’Ondan daha hızlıyım, takım emri istiyorum’’ şeklinde bir mesaj geçtiği söyleniyor. Eğer bunun doğruluğu kanıtlanırsa Ferrari’nin alacağı ceza daha büyük olacaktır. Belki de bütün sezonun emeğini boşa çıkaracak bir ceza gelir. Zor ama imkansız değil. Ferrari takımlar sıralamasında üçüncü durumda. Alonso beşinci, Massa altıncı sırada.
Mercedes GP
Brawn GP’nin 2009’daki şampiyonluğundan sonra kalıp değiştirdiğini biliyoruz. Değişen sponsorlar ve yatırımcılarla beraber Ross Brawn yeni bir yapılanma içine girdi. Bu yapılanmada bir genç, bir de tecrübeli pilota yer verdi. Rosberg ve Schumacher gibi iki farklı pilotu aynı takımda buluşturmak ve başarıya ulaşmaya çalışmak zorlu bir işti. Kendisi de bunun farkındaydı ve 2010’daki hedeflerinin şampiyonluktan çok, araçlarının performansını nasıl daha fazla arttırabileceğini görmek istemeleri olarak belirtti. İşe Rosberg açısından bakarsak, Avrupa’daki yarışlara kadar iyi bir performans gösterdiğini söyleyebiliriz. Rosberg’in başarıya aç oluşu ve takım arkadaşını geçmeye çalışması takım için olumlu sinyallerdi. Ancak ilerleyen yarışlarda beklenenden uzak bir performans sergiledi. Silverstone dışındaki yarışlarda yavaş kaldığını söyleyebiliriz. Son Macaristan GP’si ise kabus gibiydi. Schumacher ise popülaritesini kaybetmeye başlayan F1’e yepyeni bir tat kattı. Sadece takım arkadaşı değil, diğer pilotlar da kendisini geçmek için ekstra motive oluyorlardı. Ferrari’de alıştığı sorunsuz araçtan sonra Mercedes’teki aracından bir türlü memnun kalamadı Alman yıldız. 12 yarıştan beri bir kez olsun podyuma çıkamadı. Ama meseleyi büyütmemekte kararlı. Bu seneki hedeflerin o da farkında. Araçtaki sorunları birebir mekanikerlere anlatıyor ve birlikte çözüm arıyorlar. Diğer pilotların yaptığı gibi, aracın sorunlarını söyleyip kenara çekilmiyor. Bu yönden de ne kadar özel bir pilot olduğunu gösteriyor. Monaco’da hakkı yenildiği zaman –ki hala tartışma konusudur- bile konuyu fazla uzatmamıştır. Son Macaristan GP’sinde ise eski takım arkadaşı Barrichello’ya yaptığı hareket sonrası kredisinden biraz yedi. Ne olursa olsun, hala en iyi olduğuna kuşku yok. Button bile, Schumacher’e tur bindirdikten sonra ‘’Bu inanılmaz bir şey’’ diyebiliyorsa Schumacher’in daha yapacağı çok iş var demektir. Mercedes şu anda dördüncü sırada. Rosberg yedinci, Schumacher dokuzuncu sırada.
Renault
Açıkçası sezonun en büyük sürprizine imza atan takımlardan biri. Kubica önderliğinde muhteşem bir tempo yakalamış durumdalar. Belki Alonso’lu yılları araıyorlar ama o yıllara dönüş sinyalleri de vermiş durumdalar. Mercedes’i yakalamak için uğraşıyorlar. Petrov da takım arkadaşına biraz ayak uydurabilseydi şu anda dördüncü sırada olabilirlerdi. Monaco’daki podum zaferinden sonra Kubica ilerlemeye devam ediyor. Kendini sürekli geliştiriyor. Türkiye’deki Alonso ile olan mücadelesi bile şampiyon olabileceği konusunda bizlere umut verdi. Renault için Silverstone ne kadar berbat geçmiş olsa da takımın performansından herkes memnun. Son Macaristan GP’sinde Kubica yarış dışı kalmış olsa da bu sefer de Petrov büyük bir başarıya imza atıp beşinci olmuştu. Eğer bu uyum devam ederse ilerleyen yarışlarda çok daha iyi bir takım izleyebiliriz. Ama Kubica’nın, Ferrari ile olan dedikodulara kulağını kapatması gerek. Alonso’nun yanına iyi bir pilot almak isteyen Ferrari için biçilmiş kaftan olabilir Polonyalı pilot. Ancak önce kendin Renault’da ispat etmesi gerek. Renault şu anda beşinci sırada. Kubica sekizinci, Petrov 12. sırada.
Force-India
Geçen sene Mercedes ile yaptıkları anlaşma sonrası gözle görülür bir performans yükselişine şahit olmuştuk. Hatta sempatik İtalyan Fisichella ile bir kere podyum başarısı bile yakalamışlardı. Ancak bu sene işi daha da ileriye götürecekler gibi. Podyum için umut vermeseler bile takım olarak iyi işler yaptıkları kesin. Neredeyse her yarıştan puanlarla ayrılıyorlar. Ancak motor arızları ile de uğraşmak durumunda kalıyorlar. Almanya ve Macaristan’da istediklerini alamadılar. Monaco’da ise biraz da şanslarıyla iki pilot da puanlar almayı başardılar. Sutil şu anda daha iyi durumda ve 10. sırada. Liuzzi ise son dört yarıştan puan çıkaramadı ve 14. sırada. Eğer İtalyan pilot, Alman takım arkadaşına biraz daha ayak uydurabilirse üst sıralara tırmanması zor olmayacaktır. Force-India şu anda altıncı sırada.
Williams
Cosworth ile anlaştıktan sonra yepyeni bir takım olan Williams’ta işler son yarışlarda düzelir gibi oldu. İlk yarışlarda büyük sorunlarla karşılaştılar ve bir türlü istenilen seviyeye gelemediler. Özellikle Hulkenberg’in aracının sürekli arıza çıkarması, takımın daha yukarılarda olmasına engel oldu. Genç pilot son Macaristan GP’sinde altıncı olarak potansiyelini göstermeye başlamış oldu. Tecrübeli Barrichello ise daha istikrarlı sonuçlar alıyor. İlk yarışlarda aracını çok iyi kullanan ve performansını zorlayan Brezilyalı pilot, Avrupa yarışlarına çok iyi başlayamadı. Ancak Kanada’dan sonra çıktığı dört yarışta 23 puan alarak hızla yükselişe geçti. Barrichello belli ki yarışmaktan zevk alıyor. Yanındaki genç takım arkadaşına da bu yönde yardımcı olması gerekecek. Çünkü Hulkenberg gelecek vaad eden bir pilot ve bir an önce kendini göstermeye başlaması şart. Barrichello 11. sırada yer alırken, Hulkenberg 15. sırada kendine yer bulabilmiş durumda. Williams ise yedinci sırada. Bundan sonraki performansları Force-India ile olan çekişmelerinde kritik rol oynayacak.
BMW-S
auber
Sezona çok kötü başladılar. Ferrari motoru kendilerine pek iyi gelmedi. Pedro de la Rosa’yı yeniden yarıştırdıkları için kendilerine minnet duyabiliriz. Ancak henüz hiçbir parlak ışık gösteremedi İspanyol pilot. Kobayashi ise son yarışlarda epey iyi bir performans ortaya koymakta. İlk puanını Türkiye’de alan Japon pilot, son dört yarışta 16 puan aldı. Almanya’da biraz daha iyi mücadele etse bir puan daha kazanabilirdi. Kobayashi potansiyelinin farkına varmış olacak ki böyle önemli başarılara imza atmaya başladı. Üstelik takımda bu kadar mekanik sorunlar varken böylesine başarılı sonuçlar almak kolay değil. Macaristan GP’sinde aldığı altı puanla De La Rosa da yarışa yeniden asılacaktır. En azından takım arkadaşına ayak uydurması şart. Kobayashi 13., De La Rosa 17. sırada. Sauber ise sekizinci sırada bulunuyor.
Toro-Rosso
Ferrari motoru kullanan bir başka takım olan Toro Rosso’da işler iyi gitmiyor. Sezona girmeden evvel Red Bull Racing tarafından eskisi kadar büyük bir bütçeyle desteklenmeyeceği söylenmişti. Bu sezonki performanslar da bunu doğrular nitelikte. İki genç ve tecrübesiz pilotla işe başlamak zor. Alguersuari’nin önce Malezya, ardından İspanya’da kazandığı puanlar bir an olsun takımı ateşleyecek cinstendi. Ancak devamı gelmedi. Buemi de üç kez puan almayı başardı ama aracın çok iyi olmamasından dolayı bu başarıların devamı gelmedi. Açıkçası Toro-Rosso bu sene zor durumda. Eğer acil olarak bir yerlerden destek bulmazlarsa seneye kendilerini buralarda göremeyebiliriz. Üstelik sonuçlar bu kadar kötü oldukça takımın yarışması da anlamsızlaşacak. Buemi 16., Alguersuari 18. sırada yer alıyorlar. Toro-Rosso ise dokuzuncu durumda.
Lotus
Sezona o klasikleşmiş yeşil renkteki araçlarıyla girdikleri zaman bir heyecan kapladı herkesi. Cosworth ve Hint hükümeti tarafından yeniden yarışlara sokulmuştu Lotus. Benim yaşım elvermediği için Lotus’un F1’deki dönemlerini hatırlamıyorum. Ama Hakkinen, Senna, Piquet gibi isimlerin zamanında yarıştıkları markayı yeniden görmek benim için özel bir mutluluktu. Sezona başlamadan evvel otomobilin pek çok sorunu olduğunu ve yarışları bitirmenin bile başarı sayılacağını söylemişlerdi. Belki de sırf bu amaç için iki tecrübeli pilotla anlaştılar. Trulli ve Kovalainen Lotus’u yolda tutmaya çalışacak iki pilot olarak sunuldu bizlere. Ancak onlar bile bu işi başaramadılar. İki kez yarışa başlayamadılar ve iki kez, iki pilotları da yarışı tamamlayamadılar. Avrupa GP’de 500. yarışlarına çıktılar ve burada da hüsran yaşadılar. Lotus kesinlikle bu seneyi kayıp olarak geçirecek. Bundan sonra puan almaları da zor gözüküyor. Eğer yardım kesilmezse, seneye daha iyi bir takım olarak yarışacaklarını düşünüyorum. Kovalainen ve Trulli henüz puanla tanışamadılar.
Hispania Racing
Aslında fazla cümle kuramayacağım bir takım Hispania. Finansal açıdan çok iyi olmadıklarını biliyorum. Pilotları ise ayrı bir havada. Chandhok Hint pazarına yönelik bir hamle gibi geliyor bana. Senna ise amcasının isminden kazanıyor. Belki çok fazla reklama ihtiyaçları yok ama başarıya ihtiyaçları var. GP2’de birlikte yarışan ve takım olarak ikinciliği yaşayan genç pilotların burada yapmaları gereken çok şey var. Mesela artık aracı pistte tutmalılar ve yarışı bitirmek için biraz daha çaba sarf etmeliler. Şu anda iki pilot da puanla tanışamadı.
Virgin Racing
Cosworth motoru kullanan bir diğer takım da Virgin Racing. Takımın en önemli özelliği, rüzgar tünelleriyle uğraşmamaları. Rüzgar tüneli olmadan, sadece bilgisayar testleriyle araçlarını ürettiler ve başarı bekliyorlar. Gerçi onların başarısı yarışları bitirebilmek olacaktır. Neticede fazla destek görmüyorlar ve bilgisayar teknolojisiyle işleri halledebileceklerini sanıyorlar. İlk yarışlarda bitiş çizgisini görememeleri de bunun bir parçası herhalde. Son yarışlarda biraz daha toparlamış gözüküyorlar. Glock ve Di Grassi’nin çok önemli pilotlar olduklarını söylemek zor. Ancak Glock’un son dört yarışta aracı pistte tutabildiğini görüyoruz. Bu da önemli bir gelişme.
0 yorum