TAŞRA BASKISI

İSTANBUL VE TAŞRA BASKILARI AYNI ANDA ÇIKAN BLOG

Q7 Farkı

Cengiz Bahadır Özdemir 6 Ağustos 2010 ,

Beşiktaş: 3  Viktoria Plezen: 0

Değerlendirme yazısı yazmak için yanlış bir maç aslında. 9 kişi kalmış bir rakibi, kendi evinde, 3-0 yenen bir takımın neyini anlatabiliriz ki? Ama kadro yeni, teknik heyet yeni, yönetim kurulu yeni ve hatta taraftar profili bile yeni olunca insan ister istemez Beşiktaş'ı sezon öncesi itibariyle yazmak istiyor. Yukarıda bahsettiğimiz yenilikler kağıt üstünde kalıyor ne yazık ki. Yönetim kurulu yeni ama yapılanlar aynı. Göz boyamak için uğraşılıyor. Taraftar kandırılıyor. Taraftar yapılan transferlerle her şeye sünger çekiyor ama coşkusundan, hırsından, desteğinden bir şey kaybetmemiş. Teknik heyet yeni ama hoca kafasındaki taktik tutmayınca yine eski takıma dönüş sinyalleri veriyor. Kadro yeni ama gol atılana kadar oynanan oyun geçen sezonu hatırlatıyor. Gelin, dün geceye şöyle bir bakalım:
İlk maçta zorlanan Beşiktaş, bu maça çıkarken avantajlı olan taraftı. Rakip takımın mutlaka gol bulması gerekiyordu. Ama sadece bundan dolayı takımın rölantide oynayıp turu geçmeye çalışması beklenemezdi. Sahadaki kadro galibiyet için yeterliydi. Ama oyun öyle değildi. Orta sahada Delgado o kadar çok top kaybediyor, Quaresma o kadar çok top eziyor ve Holosko o kadar alakasız bir şekilde oynuyordu ki; Ernst-Necip ikilisi sürekli rakibin hızlı ataklarına engel olmaya çalışıyordu. Bobo yine yalnızları oynuyordu. Toraman-Zapo ikilisi ise uyumsuzdu. Toraman'ın hamle hataları, Zapo'nun isabetsiz uzun toplarıyla birleşince ortaya can sıkıcı bir oyun çıkıyordu. Ancak 30. dakikada Bobo'nun yaptığı pres sonucu kazanılan top ve ardından gelen faul/kırmızı kart maçın şeklini değiştiriyordu. İlk maçta da yapılan presle penaltı kazanılmıştı. Plezen savunmasının prese karşı zayıf kaldığını da böylece rahatlıkla söyleyebilirdik. Kırmızı kart sonrası Plezen oyundan iyice kopmuştu. Ancak Beşiktaş, yeni yeni kendine geliyordu. 39. dakikada Q7 farkını ortaya koyuyor ve şık bir vuruşla topu ağlara gönderiyordu. Golden sonra herkeste bir rahatlama oluşmuştu. İlk yarının sonlarında, soldan gelen Plezen atağı golle sonuçlansa bu kadar rahat olunmayacaktı.
İkinci yarıya da rahat başladı Beşiktaş. Quaresma'nın, Limbersky karşısında bir kez daha şov yapması ve Çek oyuncuyu kırmızı kartla oyundan göndermesi takım adına olumlu bir gelişmeydi. 57. dakikada Quaresma bu kez kanadından gelip şık bir orta yapıyor ve Delgado da bu ortaya kafayla dokunarak takımını iki farklı öne geçiriyordu. Delgado'nun golü, daha önceden iki gol attığı Zürih maçını hatırlattı. Orada da arka direkte kafa golü atarak hayatının maçını çıkarmıştı. Ancak bu maç için ''hayatının maçı'' demek oldukça zordu. İkinci golden sonra işin şov yönü daha fazla ön plana çıktı. Quaresma istediklerini yapabiliyor, Delgado-Necip gibi futbolcular uzaktan şutlarla kaleyi yokluyorlardı. Rakibin gardı düşmüştü. Nihat-Tabata oyuna girmişti. Derin toplarla rakip savunma delinmeye çalışılıyordu. 71. dakikada ise sahneye bu sefer Holosko çıkıyordu. Holosko, gerçek anlamda sahneye çıkıyordu. Çünkü sahada var olduğuna kimse inanmıyordu. Sol çaprazdan, sağ ayağının içiyle attığı şık golle farkı üçe çıkarıyordu. Maç da bu skorla sona eriyordu. Açıkçası Beşiktaş, geçen seneden farklı bir oyun ortaya koyamadı. Q7'nin savunma dengesini bozup attığı gol sonrası takımda farklılık gördük. Geçen sene bir Q7 olmadığı için Beşiktaş kilit açmakta zorlanıyordu. Guti de gelince kilitli kapıları açmak için birden fazla anahtar olacaktır. Bunların dışında, maç sonunda akıllarda kalan bir diğer konu takımdan kimlerin gönderileceği ile ilgiliydi.

Sivok'un sözleşmesi dondurulduktan sonra geriye bir adam kalıyordu fazlalık olarak. Delgado, bu kadar ısrarla oynatıldığına göre oynayacak. Schuster'in kafasında Delgado var. Toraman da sakatlanınca Zapo-Ferrari ikilisinin de gönderilmeyeceği kesinleşti. Sanki ilahi bir güç, Zapo-Ferrari gönderilmesin diye Sivok-Toraman'ı sakatlıyordu. Geriye Fink-Tabata-Holosko üçlüsü kalıyordu. Tabata da oyuna sonradan giren bir oyuncu ve Schuster kendisine şans veriyor. Ancak Delgado'nun yedeği olan Tabata, Guti geldikten sonra gözden düşecektir. Sadece Ernst-Necip ikilisinin olduğu yerde Fink'i yollamak büyük hata olacaktır. Holosko ise hala muamma. Kötü oynadı bu maçta. Geldiğinden beri muhteşem oynadığı bir maç da yok. Ama hücumcu ve kanattan içeri giren bir adam. Schuster kendisinden vazgeçmeyecektir.

0 yorum

Yorum Gönder